Manisa'nın Turgutlu ilçesindeki Gazi İlköğretim Okulu'nda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmeni Durmuş Ali Etbaş, okul müdüründen de izin alarak İmam Hüseyin Camii İmamı Ş.Bayram Dalga'yı, Caferi ve Alevi inancını anlatması için 7'nci sınıfların dersine davet etmesini ve konunun basına yansımasıyla koparılan fırtınayı değerlendirdi.
Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, "Bizim insanlarımızın çoğunlukta yaşadığı Manisa’nın Turgutlu ilçesinde, meslektaşımız Caferi inancını 7. Sınıf öğrencilerine anlatmak davet üzere okula davet edildiğini, onu davet edenlerin doğru bir iş yaptığını, davete icabet eden meslektaşımızın da yanlış bir iş yapmadığına inanıyoruz. Ancak medyada bu doğrunun bu kadar abartılmasını da biz anlamakta zorlanıyoruz.
Bu ülkede yüz binlerce çocuğumuza yalan ve hurafe bulanmış dini bilgiler anlatılıyor, biz bu kadar fırtına koparmıyoruz. Size ne oluyor ki Türkiye'nin bir küçük kazasının bir mahalle okulunun bir sınıfında 40 dakika bu inancı anlatarak birlik, dirlik mesajı verince bu kadar yaygara koparıyorsunuz!?
Sivil kıyafetiyle konuşmasını yapmış, öğretmen de mescitte giydiğiniz kıyafetinizi de yanınızda getirin, dersin sonunda onu da giyerseniz, öğrenciler de görmüş olurlar diyince meslektaşımız da giymiş. Kaldı ki o sınıfta okuyan yavrularımızın çoğunluğu da kendi çocuklarımızdır.
Meslektaşımız bu davete giderek o kısacık zaman diliminde onlara şirki mi anlattı, vatan hainliğini mi anlattı, ülkeyi yıkın mı dedi, Şia-Sünni, Alevi-Sünni birbirinize düşmanlık mı güdün dedi? Bu ülke benim değil mi? Benim paramla yapılan okulda, benim vergimle ayakta duran milli eğitimde 40 dakikalık bir sunuma bile tahammül edemiyorsunuz. Bizler nasıl tahammül ediyoruz. Nasıl sabır gösteriyoruz. Sen bize hürefatını, aslı astarı olmayan bilgileri din diye asırlarca anlattın, biz dinliyoruz sabrımız tükenmiyor, bağrımız çatlamıyor nedir sizin bu telaşınız?
Bu tahammülsüzlüğünüz ve bu hurafe dolu dini bağnazlığınız yüzünden asırlardır zulüm katliam görüyoruz yine de sabrımız tükenmiyor, yüreğimiz patlamıyor. Ama kendimizi bırakıp bir başka ülkedeki köyde bir alevi iş başındaysa, işin bir tarafında bir köşesindeyse buna tahammül gösteremiyorsanız bu ne biçim bir iştir?" diye sordu.
Özgündüz:" Bir de şu açıdan bakın; Müslümanları, Türk’ü, Kürdü, Farsı, Arap'ı, Acemiyle Müslüman olan “La ilahe illallah, Muhammed’un Resulullah” diyen herkes kardeştir. Şia’sı, Sünni’si olur mu? Ama aynı şeyi sizden de görmek isteriz. Bu memleketin üçte birini bu tutumunuzla incittiniz, Suriye ile ilgili meselelerdeki tutum ve hallerinizle biz inciniyoruz, biz de bu vatanın evladıyız, bizi incitmeyin, kalbimizi kırmayın. Mezhep üzerinden siyaset yaparak bizi rencide ediyorsunuz. Bunu yapmayın, gidin siyasetinizi nasıl yaparsanız yapın.
Ben bir Alevi’yim, Caferi’yim, İsna Aşari’yim. Türkiye’de herkes kadar ben de vatandaşlık haklarına sahibim. Bir yandan diyeceksiniz ki herkes birinci sınıf vatandaştır, kimsenin kimseden farkı yoktur. Bir yandan da beni sürekli hırpalayacaksanız bu olmaz." diye konuştu.
Büyük Güçlerin Oyunlarına Teslim Olmayacağız
"Biz hiç bir zaman şu particiyiz demedik, şimdi de parti değiştirip durmuyoruz." diyen Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, "Kendi camiama hep şunu söyledim, parti denilen siyasal oluşum içerisinde, o da yasalar sınırında kalmak kaydıyla, o partide ülke çıkarlarına ihanet etmediği sürece, o partinin teşkilatının içinde olabilirsiniz sorun yok. Ama partici olmayın.
Hatta parti kurucularının bile kendi kurduğu partiyi, aynı putperestlerin yaptığı heykele sonra dönüp taptığı gibi, kendi kurduğu beşeri bir sisteme dönüp tapması, “tek doğru bu” demesini ve sonra kendini tanrı yerine koymasını da doğru bulmuyoruz. Kendi partisine bile partici olmamalı diye düşünüyorum, bizim görüşümüz budur, ama elbette yanılma payı da vardır, ortak olanlar buyursun demeliler diye düşünüyorum.
Biz de bir bağnazlıkta yok, o yaparsa her şey kötü, diğeri yaparsa her şey iyi böylede bakmıyoruz, iyisine iyi, kötüsüne kötü deriz. Her zaman güçlüden yana yalakalık etmek, borazanlığını yaparak gibi bir zillet içine asla girmedik, girmeyiz. Kimsede bizden bunu beklemez.
Camiam için sohbetinin büyük kısmını beni eleştirerek, tenkit ederek geçirenler var haberdarım. Ama bununla birlikte onlardan birisinin kılına zarar dokunsa benim içim yanar. Bırak ta seni de eleştirsinler. Yaratanı bile eleştiriyorlar. Niye bunu böyle yarattı, birisini erken öldürdü, birisini çok yaşattı örnekler çok.. Diyen Özgündüz,
Ben bu ülkenin insanı olarak dur kardeş, bu ülke adına diyorum bu gün verdiğin argümanları yarın sana karışı kullanırlar. Yarın sen de teröristine silah kaldırmazsın, indir o silahı aşağı derler. Teröristi silahlandırıp, devletin silahını indirme gibi kötü bir gelenek ve alışkanlığını bu bölgeye getirmeyin, en büyük belasını bu ülke çeker diyorum. Yanılıyor muyum?
Düşmanlar tam da bunu sana dedirtmeye çalışıyor. Devlet silahı indirecek, terörist indirmeyecek. Mezhebi taassubunuz olsun ama memleket elden gidiyor. Yarın bu dediğinle senin elini bağlayacaklar. Bu ülkenin bir insanı olarak, bu vatanın sahibi olarak, dur kardeş vatanı parçalatma, bu gittiğin yol bu vatanı parçalatır deme hakkına sahip değil miyim? Diyen Özgündüz sözlerini şu sözlerle tamamladı;
Ben kahramanlık falan etmiyorum, ben ülkemin, toprak bütünlüğünü, Müslümanların kardeşliğini, milletimin birliğini, dirliğini savunuyorum. Yanlış bir iş mi yapıyorum? Kötü bir iş mi yapıyorum?
Büyük güçler bizden bunu istiyorsa, biz de sesimizi kesip yerimizde mi oturalım? Ne zamana kadar nefesimizde nefes var, damarımızda kan var, bu milletin birliğini savunacağız, Müslümanların kardeşliğini savunacağız, bu toprağın bütünlüğünü savunacağız.
Mezhep, din, bölge, ırk bağnazlığının da karşısında olacağız. Bizim birliğe, dirliğe ihtiyacımız var. Düşmanlığa, bağnazlığa, yobazlığa değil, bölünmeye değil. Amerika’nın eliyle gelecek demokraside, kan, gözyaşı, zillet ve aşağılanmadan başka bir şey olamaz. Tecrübesi de göz önündedir diye konuştu.