Aşura törenleri kapsamında Hizbullah'ın düzenlediği yürüyüşe ansızın katılan Nasrallah, kürsüde yaptığı selamlama konuşmasından sonra meydandan ayrıldı. Nasrallah, konuşmasına telekonferans yoluyla devam ediyor.
Nasrallah'ın konuşmasının ana başlıkları şöyle:
Ümmeti tehdit eden esas unsur, başkanları değişse de Amerika'dır. Halklar, bizi tehdit eden esas unsurun Amerika ve İsrail olduğunun farkında olmalıdır. Amerika, Arap dünyasında kendisini demokrasi ve özgürlüklerin savunucusu olarak göstermeye çalışmaktadır.
Düzenbazlar, Arap dünyasındaki diktatörlerin Amerika'nın kontrolünde olduğunu inkar ediyorlar.
Obama'nın önceki gün Yahudi lobisine yaptığı konuşmasını duymadınız mı? Obama, benim dönemimde,İsrail'e sunulanların benzeri, geçmiş dönemdeki yönetimler tarafından sunulmadı.
Obama döneminde Amerika istihbaratı, İsrail güvenliğinin hizmetçilerine dönüştü. Ey Müslümanlar! Filistin'inizi işgal eden Amerika'dır. Bundan ötürü düşmanlarımızı belirlerken hataya düşmememiz gerekiyor. Düşmanlarımız, Amerika ve onun bölgedeki müttefikleridir.
Amerika, en başında Suriye ve İran’ın yer aldığı direniş ekseninin, Amerika’nın Ortadoğu projesini başarısızlığa uğratmasından sonra Arap halklarının uyanışıyla, projesine hayat vermek için ayağa kalktı. Fakat bu defa giriş kapısı başka. Giriş kapısı, bölücülüğü kızıştırmak. Bölücü söylemler, İsrail’in menfaatinedir.
Kudüs’ü Yahudileştirmek için hergün binlerce yerleşim birimini inşa edileceğine dair kararlar almaktalar. Korkumuz, Arap halklarının kendi iç sorunlarıyla boğuşmasını İsrail’in fırsat olarak değerlendirmesi ve Allah’ın evini yıkmasıdır. Bu, İsrail’in kurulduğu günden bugüne kadar işlediği en ahmak eylem olacaktır.
Arap halklarının bilincinde umut varız. Tunus’ta halkın iradesi, tağutu devirdi ve seçimleri gerçekleştirdi. Yeni yönetimin, halkın beklentilerin karşılamasını umut ediyoruz. Libya’da da halkın iradesi galip geldi. Siyasi güçler üzerinde sorumluluklar bulunmaktadır. Yemen’de ise devrimin kazanımlarını başarısızlıkla sonuçlandırmak için girişimde bulunanlar var. Bahreyn’de halk, sivil devrimine devam ediyor. Mısır’da ise İsrail’i endişelendiren gelişmeler var. Barak, bunu net bir şekilde açıkladı.
Mısır’da seçimleri kazanacak otoritenin çözüm bulması gereken en önemli konular, Filistin, Gazze ve Camp David’dir. Arap halklarının düşman Amerika tarafından aldatılamayacağınu umut etmekteyiz. Böylece Mısır, merkezi dava olan Filistin uğrunda mücadele etmek için tabii konumuna dönecektir.
Amerika, Irak’ta kriz içerisinde. Amerikalılar Irak’a, çıkmak için gelmediler. Fakat kahraman direnişçiler, direnen halk ve siyasi güçler, Amerika’yı Irak’tan çekilmeye zorladılar.
Iraklı direnişçilerin eylemleri, Arap ve uluslar arası medya tarafından ekranlara taşınmadı. Amerikan ordusunun psikolojisinin bozulmaması için eylemlere ekranlarda yer verilmedi. Bu, Arap dünyasına hükmeden medyanın rolünün göstergesidir.
Irak halkı, tarihi bir zafer elde etmiştir. Bunu açığa çıkartmak gerekmektedir. Amerika, Irak’ta hezimete uğradığı gibi her yerde hezimete uğratılabilir.
Üzülerek söylemem gerekir ki Amerika, Irak’ta yaşadığı hezimetin gündeme gelmemesinde başarılı oldu. Arap ve uluslar arası televizyonlarda, Irak’tan çekilen tankların görüntüsü yok. Televizyonlarda birinci haber Suriye, ikinci haber Libya ve üçüncü haber ise Yemen … Amerika’nın hezimetini duyurmak tüm özgür medyanın sorumluluğudur.
Bizim Suriye’deki duruşumuz, ilk günden itibaren nettir. İsrail’e karşı direnen Suriye’deki rejimin yanında durduk ve Suriye’de reformların hayata geçirilmesini istedik. Suriye’de rejimin kabul ettiği tüm reformlara “evet” diyoruz. Fakat birileri, Mısır’daki büyük stratejik ortağını kaybetmesi ihtimalinden ve Irak’taki hezimetinden ötürü Suriye’yi yıkmak istiyor. Sormak istiyorum: Suriye’de istenen değişim, Filistin’in menfaatine midir?
Ulusal Konsey Başkanı Burhan Galyun, Suriye’de rejimin düşmesinden sonra, İran, Hizbullah ve Hamas’la ilişkisini keseceğini söylüyor. Onlar, direniş hareketleriyle ilişkileri kesmek istiyorlar. Suriye’deki alternatif budur. Buradan Galyun’a şunu sormak istiyoruz: Golan’da ne yapmak istiyorsunuz?
Suriye’deki İslamcı liderlerden birisi de “Esed rejiminin devrilmesinden sonra Hizbullah’a karşı savaşmak için Lübnan’a gideceğiz” demişti. Burada şunu sormak istiyorum: Bu sözler, kime verilmiş “güven mektubu”dur. Son günlerde açığa çıkanlar, bizim okuma biçimimizin doğru olduğunun göstergesidir.
06 Aralık 2011