Fars haber ajansına demeç veren Suudi Arabistanlı bölge uzmanlarından Hamza el-Hasan, Suudi Arabistan’ın Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahale için 50 milyar dolar vaat ettiğini belirterek Türkiye ile Suudi Arabistan arasında Suriye konusunda görüş ayrılıkları bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Suudi Arabistan’a yaptığı son ziyaretin sadece iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmeye yönelik olmadığını belirten Hamza el-Hasan, Gül’ün Riyad temaslarının en önemli gündem maddelerinden birinin Suriye konusu olduğuna dikkat çekerek “Türkiye’nin Suriye konusundaki tutumu, Arabistan’dan daha sertti. Bu yüzden Riyad, İslam dünyasındaki Sünnilerin hamisi rolünün Ankara’ya geçtiği vehmine kapıldı ve Ankara’nın bölgedeki gelişmeler konusundaki rolünün Riyad’ın zararına olduğunu düşündü. Dolayısıyla Suudiler, her ne kadar Ankara Suriye konusunda Suudi planları çerçevesinde hareket ediyor olsa da Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak Türkiye’nin rolünü korku ve endişeyle izliyor” dedi.

Gül’ün Suudi Arabistan ziyareti

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Riyad ziyaretinin Suriye konusunda iki tarafın politikalarını koordine etmeye yönelik olduğunu öne süren Hamza el-Hasan, “şu an yeni bir bakış açısı söz konusudur. Deniyor ki Suriye rejimi dışarıdan askeri müdahaleyle devrilemez ve hiçbir silahlı devrim de bu ülkede başarıya ulaşamaz. Çünkü Beşşar Esed’in Suriye’de güçlü bir halk desteği var. Diğer bir yol olarak siyasi baskılar ve ekonomik yaptırımlar gündeme gelmektedir ki Suudi Arabistan ve Batılı ülkeler bu yönde adım atıyorlar. Ancak şunu belirtmemiz gerekir ki bu baskılar ve yaptırımlar Suriye rejimini zayıflatmaz. Bu yüzden geriye tek seçenek kalıyor o da Suriye’nin aşamalı olarak siyasi reformları kabul etmesi” diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son Suriye ziyaretinde muhaliflerin siyasal katılımını öngören bir anlaşmaya varıldığını öne süren Hamza el-Hasan, bu anlaşmanın Suriye bunalımı konusunda somut adımlar atılması anlamına geldiğini Beşşar Esed’in de kabul ettiği bu anlaşmayı görüşmek üzere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Suudi Arabistan’a gittiğini söyledi.

Suudi Arabistan’ın Suriye’de reform yapılmasıyla ilgilenmediğini belirten Suudi Arabistanlı siyasi analist, şunları söyledi: “Doğal olarak Suudi Arabistan, Beşşar Esed’in kalmasını kabul etmeyecektir. Zaten Riyad, Suriye’de siyasi reform yapılmasını istemiyor. Suriye’de demokrasi, insan hakları ve özgürlük Suudi Arabistan açısından önemli şeyler değil. Onlar Suriye rejiminin devrilmesini istiyor. Çünkü bu rejimin varlığını kendisi açısından zararlı görüyor. İran’ın, Direniş’in güçlü bir müttefiki olan ve İsrail’le barış sürecine karşı çıkan Suriye Suudilerin Ortadoğu’daki konumunu zayıflatıyor. Dolayısıyla eğer Suriye rejimi devrilirse bu ittifak da kırılmış olur bu da Suudi Arabistan’ın çıkarına olur.”

Suudilerden Suriye’ye askeri müdahale için 50 milyar dolar vaat

Rusya’nın NATO temsilcisinin Suudilerin Suriye’ye yönelik herhangi bir askeri müdahale için 50 milyar dolar vermeyi vaat ettiğine işaret eden Hamza el-Hasan, bu görüşteki Suudilerin Esed rejiminin reformlar yoluyla iktidarda kalmasını kabul etmeye yanaşmasının pek mümkün gözükmediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Suudi Arabistan ziyaretinde Türkiye’nin Suudi Arabistan’ın rolünü kapmak gibi bir niyeti olmadığını anlattığını ve Suriye’deki bunalımın çözümü için önerdikleri yeni siyasi planı Suudilere aktarmak üzere Riyad’a geldiğini söylediğini öne süren Hamza el-Hasan, “daha önce de söylediğim gibi Türkiye’nin planı Suriye’de reformların yapılması ve muhaliflerin hükümete katılarak şiddete son verilmesini öngörüyor. Türkiye, muhalifler üzerindeki siyasi nüfuzunu kullanarak onları siyasi sürece kazandırabileceğini düşünüyor” dedi.

Türkiye ile Suudi Arabistan’ın Suriye konusundaki görüşlerinin farklı olduğunu belirten Hamza el-Hasan, “Riyad, NATO’nun Suriye’ye askeri müdahalede bulunmasını istiyor. Türkiye ise Beşşar Esed’in devrilmesinin nerdeyse imkansız olduğunu biliyor ve böylesi bir şeyin olması durumunda Suriye’de bir iç savaşın çıkacağını ve bunun Türkiye’yi de olumsuz etkileyeceğini düşünüyor. Bu yüzden de Türkiye en iyi seçeneğin siyasi seçenek olduğunu savunuyor” dedi.