Norveç’te yaptığı çifte saldırı ile 68 kişiyi öldüren Anders Behring Breivik’in 1500 sayfalık manifestosunda ‘Hayranım Hollandalı sağcı Geert Wilders. Tek gerçek parti ise Wilders’in Özgürlük Partisi. Türkler Avrupa Birliği’ne girerse, bu AB’nin sonu olur’ yazması, bakışların Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa bu kadar güçlü bir biçimde hareketlenen sağ görüşlü partilere çevrilmesine neden oldu.
Fransa’nın saygın eğitim kurumlarından Paris Üniversitesi Avrupa İlişkileri Merkezi’nde görev yapan Dr. Virginie Guiraudon 6 Haziran’da kaleme aldığı bir yazıda, Avrupa’da artış gösteren azınlık ve İslam karşıtlığı “Dini ayrımcılık gündelik hayatın bir parçası oldu.
Özellikle Müslümanlara yapılan ayrımcılıklar, kamu alanlarını kısıtlamayı kapsıyor, İnananı sayıca az olan dinlerin ‘laik’ görünen uygulamaları toplum tarafından kabul ediliyor. Almanya, Fransa ve İngiltere’de çok kültürlülüğün sona erdiğine dair açıklamalar, İsviçre’deki meşhur referandumda yüzde 57.5 oy ile yeni minare yapımının engellenmesi ve çarşaf yasağı bunların örneğidir” şeklinde yorumladı. Sloven düşünür Slavoj Zizek geçen hafta yaptığı konuşmada ‘Avrupa’da ırkçılık ve anti-semitizm hala canlı’ açıklamasını yaptı.
Norveç’te silahlı bir saldırganın son zamanların en büyük kıyımını çok kültürlü topluma ve azınlıklara karşı yapması dikkatleri Avrupa’nın yükselen aşırı sağ partilerine çekti
İngiltere, Fransa ve Almanya’dan gelen ‘Çok kültürlülük politikasında başarısız olduk’ açıklamaları, seçimlerde sağ partilerin güç kazanması ve çarşaf yasakları gibi uygulamalar insan hakları kuruluşlarını korkutuyor
Anders Behring Breivik’in hayranı olduğu Hollandalı Özgürlük Partisi başkanı Geert Wilders yaptığı keskin çıkışlar sayesinde belki de ülke tarihine gelmiş en tartışmalı siyasetçi oldu. Aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin başkanlığını üstlenen 47 yaşındaki siyasetçi, çizdiği azınlık ve Müslüman karşıtı tutumla, Avrupa’da aşırı sağın en öne çıkan figürü konumunda. Hollandalı ressam Vincent Van Gogh’un akrabası olan yönetmen Theo Van Gogh’un çektiği bir film yüzünden, Hollanda’da yaşayan bir Faslı tarafından öldürülmesi Wilders’in beklediği çıkışı yapmasını sağladı. Van Gogh’un misyonunu devam ettirmeyeceğini dile getiren Wilders buna rağmen ‘Düşünce özgürlüğünün her zaman destekçisiyiz’ dedi. 2004’te “Uzun zamandır, hoşgörüsü olmayan insanlara hoşgörüyle yaklaştık. Ama artık İslami toplumu ülkemize yerleştirmeyelim” dedi. Hollandalıların başörtüsü, helal et satan kasaplar, Arapça ve Türkçe’den, töre cinayetlerinden sıkıldıklarını dile getiren Wilders’in de en büyük korkusu aynı Breivik gibi ülkeyi Müslüman ve azınlıkların istila etmesiydi.
İslam nefreti
2007 yılında Kuran ile Adolf Hitler’in Kavgam adlı kitabını kıyaslayan Wilders, Kuran’ın Hitler’in kitabı gibi yasaklanmasını isteyerek ülke gündemine oturmuş, 2009’da ise ülkesinde başörtü takanlardan 1000’er euroluk vergiler toplanması gerektiğini öne sürmüştü. Düşüncesini kısaca ‘Müslümanlardan nefret etmiyorum, İslam’dan nefret ediyorum’ diyerek özetleyen Wilders’in, Breik’in manifestosundaki ‘İslam bir yaşam tarzı değil, siyasi bir ideolojidir’ cümlesine ilham kaynağı olduğunu rahatlıkla söylemek mümkündür.
Ülkede savaş başladı
Parlamentoda 2008 yılında yaptığı konuşmasında Wilders “Sokaklarda yürüyün ve bir savaşın başladığına tanık olun. Sanki buralar artık sizin ülkeniz değilmiş gibi hissedeceksiniz. Savaş başladı ve kendimizi korumalıyız. İslam, Avrupa’daki bir Truva Atı. Bir yüzyıl önce Hollanda’da 50 Müslüman vardı. Bugün bu rakam 1 milyon. Daha ne kadar böyle gidecek” demiş ve başbakanı göreve davet etti. Dış siyasette AB’den uzak durulması ve birliğe olan desteğin geri çekilmesi gerektiğini açıklayan Wilders Türkiye’nin AB üyeliğine de kesinlikle karşı çıkıyordu.
Görüşlerine ve yaptığı çıkışlara rağmen, Wilders’in dünya siyasetinde kalıcı bir yer bulması aslında tam 16 dakika 48 saniye sürdü. 2008 yılında çektiği kısa filmiyle dünya üzerindeki Müslümanların tepkisini Fitne isimli bir filmle çekti. Filmde Müslümanların yaptığı iddia edilen saldırıların ve cinayetler gösterilirken Kuran’dan ayetler okutulması dünyayı sarstı. Filmde İslamiyet’in, insanları nefrete ve suça yakınlaştırdığını iddia eden Wilders için El-Kaide ölüm fetvası çıkardı. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, Hollanda’da yaşayan Türklerin yarısının ırkçı ayrımcılığa maruz kaldığı ortaya çıktı. İslam karşıtlığının yükseldiği belirtilirken Avrupa Takip Merkezi de ‘Hollanda’da, ırkçılık ve azınlık karşıtlığı Avrupa’nın diğer ülkelerine göre daha fazla. Hollandalılar, kültürel asimiliasyonu daha çok destekliyor’ açıklamasını yaptı.
Ülkelerin nüfusa göre göçmen dağılımları: İsviçre %23, Avusturya %15, İrlanda %14, Almanya %12, İspanya %10, Norveç %7, Andorra %77, Monaco %70, İngiltere %9, Fransa %10, Hollanda %10
Ankara-Lahey arasında diplomatik krize neden oldu
WIlders’in 2009 yılında Türkiye’yi ziyaret etmek istemesi iki ülke arasında soğuk rüzgarların esmesine sebep oldu. Wilders’in de dahil olduğu Hollandalı Parlamenterler’in ziyaretine Türkiye, tepki gösterince gezi iptal edildi. Türk yetkililer, Wilders’in katılması durumunda heyetin Ahmet Davutoğlu ve Egemen Bağış ile yapacakları görüşmenin iptal edileceği belirtildi. Parlamento tarafından alınan bir kararla gezi rafa kaldırıldı. Türkiye’nin bu tutumu ve seyahatin iptal edilmesini ise Wilders “Bu durum, Türkiye’nin eleştiriye katlanamadıklarını gösteriyor” diye yorumladı.
Wilders’in popülaritesi ülkesinin sınırlarını aştı. Almanya’da, Hıristiyan Demokrat Birliği’ne üye olan Rene Stadtkewitz, tartışmalı bir biçimde 2010 yılında partisinde ihraç edildi. Stadtkewitz, Thilo Sarrazin’in kitabını da okuduktan sonra aynı görüşteki siyasetçileri bir çatı altında toplayarak aynı Wilders’in partisi gibi Die Freiheit isimli Özgürlük Partisi’nin temellerini attı. Siyasetçi ‘Sarrazin’in kitabından zevk aldım ve bu kitap bana cesaret verdi” yorumunu yaptı. Bunun ardından Geert Wilders’i Almanya’ya çağıran siyasetçi, Hollanda’daki PVV’nin Alman karşılığı olarak lanse edildi.
5 milyon Türk
1961’den beri Türk göçmenler gelişmiş bir endüstriye sahip olan ülkelere gitmeye başladı. Başta Avusturya, Belçika, Fransa, İtalya, İngiltere ve İsviçre gibi ülkelere giden Türklerin sayısı bugün Avrupa’da 5 milyonu aştı.
Avrupalı sağcıların yüzde 56’sı Müslüman karşıtı
ABD’nin saygın araştırma kuruluşlarından PEW’in yaptığı iki anketten çıkan sonuçlar da Müslümanlar ile Batı dünyası arasındaki mücadeleyi ortaya seriyor. Geçen hafta yayınlanan raporda Batı ile Müslümanlar arasında bir gerilim olduğu belirtilirken 2008’de yapılan diğer raporda, Avrupa’da azınlık karşıtlığının yükselişte olduğu ortaya çıktı.
2008 Raporu
- Almanya’da Müslümanlardan hoşnut olmayan kesimin yüzde 50’yi bulduğu belirtilirken Fransa’da bu oran yüzde 38, İngiltere’de yüzde 23, İspanya’da yüzde 52 ve Polonya’da yüzde 46.
- Avrupa’da yaşayan sağcıların yüzde 56’sı ve solcuların 42’si Müslümanlara karşı.
2011 Raporu
- Müslümanlar ile batılılar arasındaki ilişkilerin zayıf olduğunu düşünenler Almanya’da yüzde 61, İngiltere’de 52,
- İlişkilerin kötü olmasından Müslümanları sorumlu tutanların yüzde 56’sı Fransız, yüzde 34’ü İngiliz
- İslami aşırılıkçılık korkanlar arasında Almanya yüzde 73 ile Avrupa’da birinci sırada. Almanya’yı İngiltere (yüzde 70) ve Fransa (yüzde 68) takip ediyor.
- Türkiye’nin yüzde 70’i Avrupa’yı düşman olarak görüyor.
- Fransa’nın yüzde 65’i ve Almanya’nın yüzde 53’ü, Müslüman dünyanın demokratik olmadığını öne sürerek, yaşanan çatışmaların sebebi olarak bunu gösteriyor.
Yiğit Can Kaytmaz - Vatan