Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Tüm Boyutlarıyla Tebük Gazvesi-1

Büyük İslam alimi Allâme Cafer Subhânî?nin Ebediyet Nuru eserinden ibretlerle yüklü bir savaş: Tebük Gazvesi... 

01 Temmuz 2011
Tüm Boyutlarıyla Tebük Gazvesi-1

Suriye sınır boylarında, “Hacer” ve “Şam” yolu arasında ki bir su çeşmesinin kenarında kurulmuş olan yüksek ve muhkem kaleye “Tebuk” adını vermişlerdi. O zamanlar Suriye, başkenti Konstantiniyye (İstanbul) olan Doğu Rum İmparatorluğu'nun kontrolündeydi. Şam’ın sınırlarında oturanların hepsi Hz. İsa’nın dinine tabi olup onların liderlerinin hepsi de Şam valisi tarafından tayin ediliyor; bizzat valinin kendisi de müstakim olarak Rum İmparatorundan ilham alıyordu. İslam’ın Arap yarımadasındaki nüfuz intişarı ve Müslümanlar Hicaz bölgesinde Müyesser olan büyük fetihler o günün vesileleriyle Hicaz bölgesinin dışında büyük bir yankı uyandırmakta ve İslam düşmanlarını şiddetle sarsarak onları bir çare bulabilmek için düşünmeye zorlamaktaydı.

Mekke hükumetinin devrilmesi Hicaz’ın önde gelen şahsiyetlerinin tevhid dinine tabi olmaları ve tevhid dini askerlerinin eşsiz kahramanlık ve fedakarlıkları, Rum imparatorunu güçlü ve muazzam bir orduyla Müslümanların üzerine yürümeye ve onları gafil avlamak için bir an önce harakete geçmeye zorluyordu. Zira İslam’ın fevkalade artış gösteren nüfuz ve kudreti sebebiyle kendi hükumetinin payelerini mütezelzil görmekte  ve Müslümanların her gün daha da bir ivme kazanan  askeri ve siyasi kudreti karşısında iliklerine kadar işleyen büyük bir korkuya kapılmaktaydı. Zamanın en büyük askeri gücüne sahip olan Rum İmparatorluğu o zamanlar İran’ın en büyük ve tek rakibi konumunaydı. İran’la yapılan savaşlarda kendisine nasip olan fetihler ve İran ordusu karşısında aldığı galibiyetle haddinden fazla mağrur olmuştu. Zamanın modern silahlarıyla mücehhez piyade ve süvari birliklerinden müteşekkil 40 bin kişilik birlik Rum boylarına mevzilendi.

Lehm, Amile, Gassan ve Cüzzam gibi sınır boylarındaki kabileler de bu orduya katılmış ve ordunun öncüleri “Belka” denilen yere kadar ilerlemişlerdi. Rum askerlerinden bir grubun Şam’ın sınır boylarına mevzilendiği haberi Hicaz ve Şam yolu üzerinde ticaretle meşgul olan kervanlar vasıtasıyla Peygamber’e iletildi. Peygamber’in büyük bir orduyla bu saldırganları cezalandırmaktan başka bir çaresi yoktu. Zira İslam azizlerinin kıymetli kanları ve kendisinin şahsi fedakarlıklarıyla istikrar bulmuş ve neredeyse tüm dünyaya hakim olacak olan bir dinin,  düşmanın gafil avlayan sinsi darbelerinden korunması gerekiyordu. Bu acı haber, öyle bir zamanda ulaştı ki, Medine halkı ve ahalisine bir nevi kıtlık musallat olmuştu. Ama ilahi şahsiyetler için manevi hayat, yüce hedeflerin bekası ve Allah yolunda yapılan cihad her şeyden daha önemli ve mukaddem idi.

İslam Askerlerinin Toplanması ve Savaş Masraflarının Temini

Peygamber, düşmanlarının savaş tecrübesi ve yeteneğinin farkındaydı. Bundan dolayı da bu savaşta nihai bir zaferin elde edilmesi için manevi bir sermayenin (Allah rızası için savaş) yanısıra büyük bir güce de ihtiyaç duyulduğunu çok iyi biliyordu. Binaenaleyh, bir takım kimseleri Mekke ve Medine ahalisine göndererek, tüm Müslümanları Allah yolunda cihad etmeye davet etti. Aynı zamanda savaşın masraflarını da zengin Müslümanların kendi mallarından verecekleri zekatlarla karşılamayı düşünüyordu. Nitekim Müslümanlardan otuz bin kişi, hazır olduklarını ilan ettiler. Medine’nin “Seniyet-ül Veda” adlı karargahında bir araya geldiler. Savaşın masrafları da bir hadde varan zekatlarla karşılandı. Onların ordusu on bin kişilik bir süvari birliği ile yirmi bin kişilik bir piyade birliğini teşkil ediyordu. Sonra da Peygamber’in emri üzere her kabile kendisine özel bir sancak tayin etti.

Savaştan Kaçanlar

Tebük savaşı, münafık, kimselerin fedakar şahıslardan ayırt etmede en iyi alan idi. Zira umumi seferberlik, havaların çok sıcak olduğu bir dönemde vuku bulmuştu. Medine’nin tacir halkı, kendi mahsül ve hurmalarını toplamaya hazırlık görüyordu. Muhtelif bahanelerle savaştan imtina kaçanların maskeleri düşmüş ve Beraat Suresi'nde yer alan ayeti kerimeler vesilesiyle mezemmet ve eleştiriye uğramışlardır. Bazı gruplar aşağıdaki sebepler dolayısıyla bu mukaddes savaşa iştirak etmekten imtina etmişlerdir:

1-Peygamber, “Cedd b. Kays” adlı önde gelen şahıslardan birine, Rumlara yapılacak olan bu savaşa katılmasını teklif edince cevap olarak Peygamber‘e şöyle dedi: “Ben kadınlara şiddetli bir şekilde alaka duyan birisiyim. Binaenaleyh, Rumların kadınlarını görünce kendimi kontrol edemeyeceğimden korkuyorum.” Bu çocuksu bahaneleri işiten Peygamber, artık ondan ümidini kesmek ve teklif için başkalarına başvurmak zorunda kaldı. Onun bu hareketini kötüleyen ve eleştiren ilahi vahy şöyle nazil oldu: “Onlardan bana izin ver de, bir muhalefete, bir fitneye düşürme beni diyenler de var. Bil ki, onlar muhalefetin tam içine düşmüşler ve şüphe yok ki cehennem kafirleri, muhakkak surette tamamiyle kavramış kuşatmıştır.”

2-Münafık bazı kimseler de, İslami bir örtüye bürünmüşler ama hakikatte ondan hiçbir nasipleri yoktu. Onlar değişik ünvanlar altında halkın bu savaşa iştirak etmesinin önünü almaya çalışıyorlardı. Bunlar bazen havanın sıcak olduğu bahanesine temessük ediyorlardı. Ama ilahi vahy, onların itirazına cevap olarak şöyle buyurdu: “Demek ki; cehennem ateşi daha da sıcak; bir anlasalar şunu.”

Münafıklardan bir başka grup da, Müslümanları bu savaşa iştirak etmekten korkutuyor ve şöyle diyorlardı: “Arap milletinin Rumlarla savaşacak bir kudret mi var? Çok geçmeden bu savaşa katılanların hepsini esaret ipiyle bağlayacak ve açık pazarlarda satışa çıkaracaklardır.”

3-Ağlayan grup: “Bu mukaddes cihada şirket etmeyi gönülden arzulayan Peygamber’in bazı dostları ise, huzura  vararak kendilerine sefer için gerekli vesileleri te’min etmesini taleb etmeyi arzuluyorlardı. Ama onlar Peygamber’in menfi cevabıyla karşılaştılar. Peygamber’in onlar için binebilecekleri bir tek binek temin edemeyeceğini anladıklarında da şiddetli bir şekilde rahatsız  olarak hüngür hüngür ağladılar. Eğer Peygamber’in dostları arasında komplocu, işleri baltalayan ve bahaneci kimseler var idiyse, aynı zamanda bazen hayatlarına mal olan bir cihada iştirak edemediklerinden dolayı  şiddetli bir şekilde rahatsızlık duyan ve bu sebeple ağlayan kimseler de mevcuttu. Bu grup insanlara tarihte,  “Bekain” (ağlayanlar) denilmektedir. Ve Kur’an-ı Kerim’de  onların makam ve mertebesini  böyle beyan etmektedir: “Bir de kendilerinin bindirmen için sana her gelişlerinden onlara: ”Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum” dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp da hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar  boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.”

4-“Ka’b”, “Hilak” ve “Merare” gibi  bazı Müslümanlar da, İslam ve cahada karşı oldukça samimi ve alakadar olmalarına rağmen, sırf kendi mahsüllerini  topladıktan sonra Medine’den harakete geçerek İslam savaşçılarına katılacaklarını kararlaştırmışlardı. Kur’an’ın deyimiyle onlar da Peygamber’in Tebük seferinden döndükten sonra sırf başkalarına ibret dersi olsun diye kınadığı ve şiddetle  azarladığı üç kaçak gruptan birisini teşkil ediyorlardı.

5-Fedakar grup “ki, sefer için tüm vesileleri amade kılmışlar ve bu yola büyük bir istekle icabet etmişlerdi.

Medine'de Bir Casusluk Şebekesinin Ortaya Çıkarılması

İslam’ın büyük önderi, bilgi edinme ve haber alma organizatörlüğüne oldukça önem veriyordu. Onun zafer ve galibiyetlerinin en büyük ameli de düşmanların ve fitnecilerin halinden haberdar olması malumat sahibi olmasıydı.
 
Binaenaleyh, bir çok şeytani ve gayr-i İslami amel ve komploları daha başında derhal ortadan kaldırıyordu. Peygamber, “Suveylem” adlı bir Yahudinin evinin İslami olmayan bir takım hile ve düzmecelerin odağı haline getirildiğini ve burda bir araya gelen münafıkların Müslümanları bu savaşa iştirak etmekten alıkoyabilmenin planları ile meşgul olduklarını haber aldı.

Peygamber, Talha b. Ubeydullah’ı ve birtakım fedakar sahabeyi mezkur komplocuların kalbine korku ve panik salabilmek ve onlara gözdağı vermek için -ki bir daha böyle şeytani fikirlerin peşine düşmesinler- toplantının düzenleneceği bir esnada evi ateşe vermelerini destur verdi. Onları İslam aleyhine olacak konuları işlemeyi düşündükleri bir esnada gafil avladı ve evi ateşe verdi. Onların hepsi ateşin alevleri arasından kaçtılar. İçlerinden birisinin de ayağı kırıldı. Bu amel o kadar faydalı ve yerinde bir amel idi ki, daha soraları da münafıklar için büyük bir ibret dersi oldu.a geldi.

Devamı yarın..

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.