Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden, Bosnalı Sırplara ağır eleştiri...
Konsey, Bosna-Hersek’i görüştüğü toplantıda Bosnalı Sırpların Dayton-Paris anlaşmasını çiğneyerek Bosna Hersek devletinin varlığını tehlikeye attığını açıkladı.
Birleşmiş Milletler’in Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko, Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada, Bosna Hersek’i oluşturan iki otonom yapıdan biri olan Sırp Cumhuriyeti Yerel Parlamentosunun Birleşmiş Milletler Yüksek Temsilciliği yetkilerini kaldırmayı referanduma götürmeye karar verdiğini söyledi.
Inzko, ayrıca Sırp Cumhurbaşkanının ülkenin bölünmesini açıkça dile getirdiğini hatırlattı.
Inzko, Sırp Cumhuriyeti’nin referandum kararını geri almaması durumunda bu kararın Birleşmiş Milletlerce geçersiz sayılacağını ilan etti.
Sırbistan Büyükelçisi Feodor Starcevic ise, söz konusu referandumun Dayton-Paris anlaşmasına ters düşmediğini ileri sürdü.
Diğer konuşmacılar da, Sırp Cumhuriyeti’nin ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atması nedeniyle Bosna Hersek’in Avrupa Birliği ve NATO’ya üyeliğinin sürekli ertelendiğini dile getirdiler.
AB Yüksek Temsilciliği de tepkili
AB'nin Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliği (OHR) tarafından yapılan yazılı açıklamada ise referandum kararının, Bosna Sırp Cumhuriyeti tarafından geri çekilmesinin beklendiği kaydedildi.
Açıklamada, ''Bosna Sırp Cumhuriyeti'ndeki yetkililerin yaptıkları hareketleri bir daha gözden geçirilmeleri için zaman daraldı. Uluslararası toplum, Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin bu referandumuna seyirci kalamaz. Çünkü bu hareket Dayton Barış Antlaşması, Bosna Hersek Anayasası ve devletin kurumlarına bir saldırıdır'' ifadesi kullanıldı.
Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin entitelere (otonom yapılara) verilen yetki alanı dışındaki bir konu hakkında referandum düzenleyemeyeceği vurgulanan açıklamada, ''Referandum kararının, 1995'te ülkeye barış getiren Dayton Antlaşması'na aykırı'' olduğu belirtildi.
Sırp lider Milorad Dodik'in talebi üzerine, Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin 2 meclisinden biri olan Halk Mecisi, 13 Nisanda devlet seviyesindeki mahkeme ve savcılığın yetkilerinin otonom yapılara devredilmesi ve bu kurumların yeniden yapılanması konusunda referandum düzenlenmesi için karar almıştı.
Bu karara, AB yetkilileri, AB'nin Bosna Hersek'teki Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko, Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç ve Hırvat üye Jelyko Komşiç tepki göstermişti.
Bosna Savaşı
1986 - 1992 yılları arasında yaşanan kanlı iç savaşların sonrasında Yugoslavya parçalandı. Aşırı milliyetçi Slobodan Miloşeviç ve onun desteklediği militanlarca Büyük Sırbistan'ı kurma hayalleri ile sistematik bir katliam gerçekleştirildi. Bu dönemde 100.000'in üzerinde Boşnak yaşamını kaybetti. Sırpların başta Saraybosna olmak üzere kuşatma altında tuttuğu şehirleri bombalamasına, sniper ateşi ile masum sivilleri öldürmesine, başta aydınlar olmak üzere seçilmiş kişilerin toplama kamplarında öldürülmesi ile gerçekleştirilen etnik temizlik hareketine batılı ülkeler; uzun süre gereken tepkiyi göstermeyerek soykırıma seyirci kaldı.
Şubat 1992'de bağımsızlığını ilan eden Bosna - Hersek 7 Nisan 1992'de ABD ve diğer batılı ülkelerce tanındı ve 22 Mayıs 1992'de Birleşmiş Milletler'e yaptığı üyelik başvurusu kabul edildi.
Bosna'daki savaş 1992 yılının ilkbaharında başladı. Bosna'nın kuzeyini hedef alan saldırıların amacı bu bölgelerden Boşnak ve Hırvatları uzaklaştırarak Sırp devletini kurmaktı. Sırpların bu saldırıları bölgedeki diğer etnik gruplar için tam bir felakete dönüştü. Kuşatma altındaki şehirler ve mülteci kamplarında pek çoğu öldürüldü ve işkenceye uğradı.
Savaşın ilk aylarında askeri olmayan doğudaki pek çok Boşnak şehri Sırpların saldırıları sonucu kolayca düştü. Ancak şehri çeviren tepelerinde yardımıyla Srebrenitsa saldırılara karşı kendisini başarıyla savundu.
1993'te Birleşmiş Milletler altı yerleşim birimini "güvenli bölge" ilan etti; Srebrenitsa da bunlardan birisiydi. Amaç sınırları korunabilir hale getirerek barış için görüşülebilir bir zemin oluşturmaktı.
Mayıs 1995'te Sırplar Saraybosna'daki kuşatmayı şiddetlendirdi ve Nato Sırplara karşı hava saldırısı düzenlendi. Buna misilleme olarak Sırplar, altı güvenli bölgeyi bombalayarak 300 Birleşmiş Milletler askerini rehin aldı. Sırpların şehre yaklaşması üzerine, Srebrenitsa'daki Boşnaklar, Hollandalı askerlerin kendilerini savunmasını istemiştir. Buna rağmen red cevabı aldıklarında, güvenli bölge olduğu için şehre girilirken ellerinden alınan silahların teslimi ve şehrin bizzat Boşnaklar tarafından savunulması yönündeki taleplerini ilettikleri halde, Boşnaklar silahsız ve yalnız bırakılmışlardır. Temmuz 1995'te general Mladic komutasındaki Sırp güçleri Srebrenitsa'daki Hollandalı Birleşmiş Milletler güçleriyle anlaşarak şehri hedef aldı. Yaklaşık 25,000 Boşnak Sırp tehdidi üzerine şehri terk ederek bir başka güvenli bölge olan Potocari'ye ulaştı. Sırplar Srebsenitsa'ya geldiğinde Hollandalı Birleşmiş Milletler gücü komutanı, Sırpları engellemek yerine onlara katliam konusunda yardımcı oldu. Rivayete göre Hollandalı birliklerin komutanı, Sırp general Mladic ile karşılıklı olarak kadeh bile kaldırmıştır. Hollandalı birlikler hiç müdahale bulunmamış, hatta soykırımın düzgün bir şekilde gerçekleştirilmesi için katliama yardımcı bile olmuşlardır. Kadın ve çocuklar ayrıldıktan sonra askerlik çağına gelmiş olan erkekler otobüslere bindirilip kampın yakınında kurşuna dizilerek öldürülmüştür. II. Dünya Savaşı'ndan sonraki bu en büyük soykırımda 10-15 bin Boşnak'ın katledildiği iddia edilmektedir. Kızılhaç yetkilileri bu olaylar sırasında 7.500-8000 kişinin kaybolduğunu bildirmiştir. Olayın en ilginç tarafı ise, bu olaydan utanması gereken Hollandalı birlikler, memleketlerine döndüklerinde Hollanda hükümeti tarafından "madalya" ile ödüllendirilmişlerdir.
Srebrenitsa Katliamı'nın ardından o güne kadar olaylara kayıtsız kalan batı kamuoyunda Sırplara karşı baskılar arttı ve 1995 yılı sonlarında savaş son buldu.
10 Mayıs 2011