Başbakan Erdoğan, "Türkiye Ermenistan'la protokol imzaladı. İmzanızın anlamı nedir? Eğer sınırların açılmasını doğrudan Yukarı Karabağ ihtilafının çözülmesine bağlarsanız bu protokol ne işe yarar? Bu sınırın açılmaması sizi taraf haline getirmiyor mu? Kars'taki, halklar arasındaki dostluğu simgeleyen bazı anıtların kaldırılmasını nasıl açıklıyorsunuz?" sorusunu yanıtlarken de şunları kaydetti:
"Şimdi bir defa sınırın kapalı tutulması veya açılması konusuyla ilgili olarak biz burada Ermenistan halkının hak ve hukukunu koruma noktasında bizim kendi taahhütlerimiz var. Ve biz dost, kardeş Azerbaycan halkının hakkını ve hukukunu da Ermenistan'a yediremeyiz bu kadar açık konuşuyorum. Protokolde zaten hedeflenen de budur. Önce bu adımların atılması lazım, bu adımlar atıldığı anda da biz kapıları açmaya hazırız. Onun için Minsk üçlüsünü biz sürekli olarak hep göreve davet ettik. Minsk üçlüsü bu görevini yerine getirsin. Ve onlar bu görevi, Amerika, Rusya, Fransa, yerine getirdiği anda çözüme ulaşırız. Ama onlar bu görevi yerine getirmediği takdirde tabii ki bu süreç zorlaşıyor.
Şu anda benim ülkemde 70 bin civarında Ermeni vatandaşım var. Ama bunların yanında vatandaş olmayan 40 bin civarında da Ermeni var. Biz bunları ülkemizden Ermenistan'a geri göndermiyoruz. Bunları ülkemizde şu anda tutuyoruz. İstesek gönderebiliriz. Niye? Çünkü imkansızlıkları sebebiyle bizim ülkemize geldiler. Ve şu anda ülkemizdeler. Öyle zannediyorum ki belki bunları da bilmiyorsunuz. Bunları da bilmenizi istiyorum. Ve biz protokolü yaparken buradaki soruna çözüm bulmak için bu adımı attık. Ama bende görüşmelerin belli noktasına katıldım, fakat bakıyorum ki Ermenistan yönetimi bu noktada diasporaya karşı çok ciddi bir ürkeklik içerisinde. Bizim ise kimseden bir ürkekliğimiz söz konusu değil. Eğer Ermenistan yönetimi Ermeni diasporasına karşı bu ürkekliğini atabilirse öyle zannediyorum ki bu işi çözmek daha kolay olacaktır. Bu yapıldığı zaman hemen kapılar da açılır, çözümler çok daha süratle gelişebilir. Yoksa bizim Ermenistan'a karşı kin ve nefret gibi bir şeyimiz, duygumuz söz konusu değildir. Bunu da hatırlatmak isterim."
13 Nisan 2011