ABD'nin eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in 'Bilinen ve Bilinmeyen' isimli kitabı piyasaya çıktı.
Irak savaşının mimarlarından biri olarak görülen Rumsfeld, kitabının bazı bölümlerinde Türkiye'yle ilgili konuları da ele aldı.
Rumsfeld'in en dikkat çekici ifadesi 1 Mart tezkeresiyle ilgili oldu: Amerikan yönetimi emindi. Ancak TBMM, jilet farkıyla ABD'nin geçiş talebini onaylamamıştı. Bölgedeki kilit bir NATO müttefikinden destek alınamaması, operasyonel açıdan ciddi terslik olmasının yanında, siyasi bir utançtı..."
ABD'nin eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in anılarını kaleme aldığı, merakla beklenen yeni kitabı "Known and Unknown" (Bilinen ve Bilinmeyen) piyasaya çıktı.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan sorunlarla ilgili ve ABD'nin 11 Eylül sonrası Afganistan'a operasyon hazırlıklarından bahsedildiği bölümde Türkiye'nin adı geçerken, en dikkat çeken 1 Mart tezkeresiyle ilgli bölüm oldu.
2003 yılı Mart ayında ABD ve Türkiye arasında yaşanan "tezkere krizi"nin anlatıldığı bölümlerde Rumsfeld şunları yazdı:
"TBMM'nin kritik oylamasına uzanan aylarda, Amerikan yönetimi, istediğimiz onayın bize verileceğinden emindi. Hiç kimse, tezkerenin geçmeyeceğini beklemiyordu. (ABD'nin eski başkanı George) Bush döneminin ilk aylarında, Türklerle yakından çalışmanın bizim için önemli olduğunu, çünkü onların işbirliğine ihtiyacımız olabileceğini düşündüğümü hatırlıyorum. O gün gelmişti. Ancak TBMM, jilet farkıyla ABD'nin geçiş talebini onaylamamıştı.
Bölgedeki kilit bir NATO müttefikinden destek alınamaması, operasyonel açıdan ciddi terslik olmasının yanında, siyasi bir utançtı ve büyük ihtimalle de bundan kaçınılabilirdi. (ABD Dışişleri Bakanı Colin) Powell, durumumuzu şahsen izah etmek için Ankara'yı ziyaret ederek çabalarımıza yardımcı olabilirdi. Ben de bu kritik haftalarda Türkiye'yi ziyaret edebilir ya da Başkan Bush'u veya (o dönemki) Başkan Yardımcısı Dick Cheney'yi Türk yönetimine kişisel çağrıda bulunmaları için teşvik edebilirdim.
Saddam'ın ülkenin kuzeyi ve batısındaki güçlerine karşı, Türk topraklarından ilerleyecek Amerikan askerlerinin tehdidinin olmaması, düşman savaşçılara, kuzeye kaçma ve o dönemde hiçbir koalisyon askerinin bulunmayacağı Sünni ağırlıklı bölgelerde faaliyet gösterme fırsatını verebilecekti. Irak'ı Türkiye'den işgal edemememiz, büyük muharip operasyonların sona ermesinden sonraki Sünni destekli isyanın yükselişinde kilit bir faktör olmuş olabilir. Türkiye'nin kararı, (dönemin ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Tommy) Franks'ın koalisyon güçlerinin Bağdat'a ve Irak'ın kuzeyine mümkün olduğu kadar erken ulaşmasının ve Irak ordusunun kaçış rotalarını kapatmanın başka yollarını bulmasını gerekli kıldı".
"TBMM ASKER GÖNDERMEYİ KABUL ETTİ AMA..."
Kitabın ilerleyen bölümlerinde, "1 Mart tezkeresinin" sonuçlarına tekrar değinen Rumsfeld, direnişin merkezinin, Irak'ın batısındaki Sünni bölgelerde toplandığını belirterek, "Çünkü 3'üncü Piyade Tümenine Türkiye üzerinden Irak'ın kuzeyine giriş izni verilmediği için, savaşın ilk günlerinde Sünni bölgelerin çoğu Amerikan askerlerinin kapsamı içine girmemişti.
ABD askerleri buralara ulaştığında büyük çaplı muharip operasyonlar sona ermişti. Bu şu anlama geliyordu, Felluce, Tikrit ve Ramadi gibi (Sünni) kentler, Amerikan askerleriyle büyük muharebeler yaşamamıştı ve isyancılar için barınak olmuştu" ifadesini kullandı.
Rumsfeld, "Irak operasyonu devam ederken El Cezire kanalında yayınlanan, 'Amerika, İslam'a karşı savaş yürütüyor' şeklindeki propogandayı yalancı çıkarmak için, bir Müslüman askeri birliğin Irak'a gitmesi için büyük gayret gösterdiğini" kaydederken, bir noktada TBMM'nin iki tümen asker göndermeyi kabul ettiğini, ancak Iraklı liderlerin, Irak'ın güvenliği ve Türk-Amerikan ilişkilerinin zararına olacak şekilde, bunu reddettiğini belirtti.
KİTAPTAN DİĞER NOTLAR
— Kitabında, Irak savaşıyla ilgili olarak "özür dilemez" bir tavır sergilediği gözlenen Rumsfeld, savaşın, maliyetine değdiği görüşünü dile getirdi.
Rumsfeld kitabında, — "Bush'un, Irak savaşı konusunda verilen çabalara zararı dokunan şekilde, karar alma süreçlerinde tutarsızlıklara sahne olan bir ulusal güvenlik sürecine başkanlık ettiğini" belirtti.
— ABD yönetiminin savaş tutuklularına muamelesine de geniş yer ayıran Rumsfeld, "Ebu Garib skandalından sonra, 2004 yılı Mayıs ayında görevinden istifa etmemiş olmaktan büyük pişmanlık duyduğunu" belirtti.
— Rumsfeld, "Geçmişe baktığımda, savaş sırasındaki gözaltılarla ilgili olarak, ABD yönetiminin daha farklı ve daha iyi yapabileceği şeyler olduğunu görüyorum" ifadesini kullandı. Rumsfeld kitabında, Bush yönetiminde görev alan bazı isimlere de eleştiriler yöneltti.
— Rumsfeld örneğin, eski dışişleri bakanlarından Condoleezza Rice'ı, bazı ülkelerle ilişkilerde demokrasi ve insan haklarını ABD'nin güvenliğinin üzerinde çok fazla tutmakla, Irak'taki eski Amerikalı sivil yönetici Paul Bremer'i de, niyetleri konusunda ABD Savunma Bakanlığını bilgilendirmemekle eleştiriyor.
09 Şubat 2011