25 Mart Cuma günü, İstanbul Halkalı’daki Zeynebiye Camii’nde toplanan binlerce Caferi, Türkiye Caferileri Selahattin Özgündüz’ün cuma hutbesini dinlediler. Cumada konuşan Özgündüz, son günlerde tırmanan terör olaylarına değindi ve Kürt dinadamlarının duruşunu eleştirdi. Kanın durması için de bir öneri ortaya koydu.
Değerli liderimiz hutbesinde şunları söyledi: “Son günlerde ülkemizde birdenbire terör alevlendi. Ve enteresandır İsrail’le yaşanan gemi baskının ardında devletimizin haklı mücadelesinin sürdürüldüğü günlerde yaşanması düşündürücü.
Ben Kürt kardeşlerimin ulemasından, haklılığı ve haksızlığı bir kenara bırakıp, davanızda haklı da olsanız haksız da olsanız kendi ülken, Müslüman bir ülke Siyonistlerle karşı karşıya gelmişken, silahların susturulması çağrısı yapmalıydılar. Kürt düşünürlerin, siyasilerin de buna dikkat etmesini beklerdim. Ne yazık ki bunu görmedik. Esasen ben hiçbir şeyin Mehmetçik'e kurşun sıkmak için bir gerekçe olarak görmüyorum. Siyasi mücadele herkes verebilir. Mehmetçik'e kimse kurşun sıkamaz. Enteresandır son iki şehidimizin ikisi de Kürt bölgesinden. Ve büyük ihtimalle Kürt’tür. Yani kurşun sıktığınız Mehmetçik akrabanız olabilir. Askeri vazifesini yapıyor herkes. Vatani vazifedir herke yapacak. Silâhaltındaki askerin kendi akraban da olabilir. Ona ne diye kurşun sıkarsın. Ama zaman bakımından da İsrail’le gerildiğimiz noktada bunu tırmandırmak sizin imajınıza da zarar verir. Siz kime itaat ediyor susunuz? Kimden destur allıyorsunuz sorusunu da doğurur akıllarda.
Bu işin bir yanı, diğer yandan haklı haksız tartışması bizi bir yere götürmez. Hz. Ali’nin buyurduğu gibi savaş uzadı mı falan zaman sen bana bunu dedin, sen bana misilleme yaptın bunun sonu gelmez artık. Bir an önce durması lazım.. Bunu herkes diyor nasıl duracak?
Bana göre genelde ülkenin aksakalları her ırktan ama herkesin hoşgörüyle karşılayacağı bir ekiple bunu başarmak mümkün olur. Dışarıdan bize arabulucu gerekmiyor. Bu ülkenin içerisinde bunu yapmak gerekiyor. Barış bedel ister. Elini taşın altına koymak ister. Barış savaşmaktan daha büyük yiğitliktir. Barışı korumak yiğit işidir. Dağdakiler öncelikle silah bırakacak,. Türk milletinin necabetine ve adaletine kendisine bırakacak. Türk milleti de necabetine binaen, bunca şehidinin acısını kalbine gömecek, âlicenaplığıyla affedici olacak. Bu affın sınırı ne olursa olsun barışı sağlayacaksa, karşı tarafa silahını bırakıp teslim olacak, Türk milleti de necabet ve adaletle gereğini yapacak, affedici olacak kan duracak. Kardeş kavgası duracak. Herkes de ne hakkı varsa alsın. Kimseye haksızlık edilmesin. Ben Aşura konuşmasında da deklare ettim. Açılıma falan gerek yok. Üç şeyle bunun üstesinden geleceğiz, “Adalet, hürriyet, müsavat”. Herkes için adalet, herkes için hürriyet. O zaman ne Türk’ü, ne Kürdü, ne Lazı, ne Çerkez’i mutsuz olur. Biz hepimiz aynı bedenin uzuvlarıyız. Bu noktada bence bu fikir üzerinde kafa yorulursa kolay çözüm yolu olur ümidini taşıyorum. Ama her kes partizanlığı bir kenara koyacaksınız, millet olarak barış içerisinde yaşama kültürünü geliştireceksiniz. Ona azmin olacak. Sen silah bırakacaksın, millet olarak biz de, tutun asın kesin, demeyeceğiz, serinkanlı bir duruşla bir nevi ombudsmanlık göreviyle, seçkin bir ekiple bunun sağlanacağı inancındayım. Bu işi ülke içinde, ülkenin kendi dinamiklerini harekete geçirerek çözmelidir diye düşünüyorum.
Türk dünyasında, Arap dünyasında, Acem dünyasında her yerde kan akıyor. Amerika’nın yakın gittiği her yerde kan var. Özbek Kırgız arasındaki savaşlarda, çok açık ve seçik ABD’nin parmağıyla ayın milletin çocuklarını, aynı dinin mezhebin insanlarını birbirine kırdırıyorlar. Dünyanın her yerinde, özelilikle Müslümanlar, üzerinde bu oyunlar oynanmakta.
Allah emperyalist Amerika’nın ve emperyalistlerin gayrimeşru çocuğu İsrail’in şerrinden rüyayı ve İslam alemini kurtarsın."