Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Türkiye'de Mülteci Olmak İstiyoruz

1982'de yüzlerce kişinin öldüğü Beyrut'taki Sabra ve Şatilla kamplarındaki Filistinliler, "Türkiye'de mülteci olmak istiyoruz" diyor. 

12 Haziran 2010
Türkiye'de Mülteci Olmak İstiyoruz

Sabra ve Şatilla, Beyrut’un batısında yer alan Filistin mülteci kamplarının bulunduğu bölge. Beyrut’un merkezinden kalkan minibüslerle buraya yaklaşık 15 dakikada varmak mümkün. Kamplara doğru giderken, 2006 yılındaki İsrail hava saldırısının hatta 1975’te başlayan 1991’de biten iç savaşın izleri belirginleşiyor. Lübnan genelinde 400 bin, Sabra ve Şatilla’da ise 25 bin civarında Filistinli mülteci yaşıyor.

ÇOĞU FİLİSTİN'İ GÖRMEMİŞ BİLE
Bölgedeki Filistinlilerin çoğunun ailesi 1948 yılında Lübnan’a gelmiş. Karşılaştığmız hemen herkes ikinci ve üçüncü nesil mülteciler. Bir çoğu Filistin’i hiç görmemiş, sadece televizyonlardan ve eski fotograflardan tanıyor.

Son bir kaç yıl içinde, özellikle İsrail’in Gazze’deki yardım konvoyuna yaptığı saldırının ardından bölgede Türkiye’nin popülaritesi hızla artmış.

BREZİLYA DA POPÜLER OLDU
Beyrut'un yeniden imar edilen bölgesi ile Sabra ve Şatilla’nın arawsı sadece 15 dakika. Ancak mülteci kamplarına girer girmez yoksulluk ve yoksunluk kendini hemen belli ediyor.

Hemen hemen her ev, her duvar Filistin bayrakları, Filistinli intihar bombacılarının resimleri, direniş sloganları ve Hizbullah afişleri ile kaplı. Her elektrik direğinden çıkan onlarca kablonun insanın gözüne çarpmaması ise olanaksız gibi. Tüm Lübnan genelinde olduğu gibi yaklaşan Dünya Kupası nedeniyle çoğunluğunu Brezilya bayraklarının oluşturduğu bayraklar ise garip bir ironi oluşturuyor.

Filistinli Nesim, Brezilya’nın İran’a uranyum takasında yardım etmesinden dolayı burada da çok popüler olduğunu söylüyor.

POLAT ALEMDAR ORADA MEŞHUR
Türkiye’den geldiğimizi işitince ise iki isim söylüyor. Biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir de Kurtlar Vadisi'nin karakteri Polat Alemdar. Karakter Lübnan’da Murat Alemdar adıyla tanınıyor.

Bölgenin merkezi Meczera Caddesi tam bir pazar görünümünde. Ayakkabıcılardan tutun meyve sebze satıcılarına, DVD dükkanlarından nalbura burada ne ararsanız bulmak mümkün. Cadde kalabalık, insanlarsa sanki alışveriş yapmaktan daha çok dört bir yandaki eşyalara bakıyorlar. Fiyatlar ise Türkiye’ye oranla çok ucuz. Örneğin bir ayakkabıyı en fazla 15 Türk lirasına alabiliyorsunuz.

Cadde boyu ilerledikçe intihar bombacılarının resimlerinin yanı başında çamurla oynayan çocuklar çarpıyor gözümüze. Sabra ve Şatilla'da İsrail’in desteği ile Hristiyan Falanjistler tarafından 1982 yılında yapılan ve çoğunluğu çocuk ve kadın yaklaşık 2000 kişinin ölümüne neden olan katliamın simgesi ise binlerce kişinin toplanarak öldürüldüğü alan. Burası 1994 yılında anma alanına dönüştürülmüş. Alanın her tarafı afişlerle kaplı. Katliamın sorumlularından eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un, "Beyrut Kasabı" lakabını alması bu yüzden.

“TÜRKLER BİZİ NEDEN KABUL ETMİYOR”
Mülteciler yakın zamanda, hatta belki de hiçbir zaman Filistin’e dönemeyeceklerinin bilincindeler. Türkiyeli olduğumuzu duyunca, "Türkiye bizleri neden kabul etmiyor" diye soruyorlar.

Gazze’ye giden yardım konvoyuna yapılan saldırının ardından Sabra ve Şatilla’da da birçok protesto gösterisi yapıldı. Buradaki Filistinli mülteciler de olayların ardından Türkiye’yi ve Türkleri “kardeşimiz” diye nitelendiriyor ve Türk olduğumuzu duyunca hemen çay ısmarlamayı teklif ediyor.

TÜRKİYE'DE MÜLTECİ OLMAK İSTİYORUZ
Meczera Caddesi'nde tatlı satan İbrahim, Başbakan'ın Filistin’i koruması karşısında çok duygulandığını söylüyor. Sonra iki arka sokakta asılı bir afişin yanına götürüyor bizi. Başbakan Erdoğan’ın fotografı, Filistinli direnişçiler ve Hizbullah’ın da yer aldığı bir afişin içinde görünüyor. Afişin üzerindeki Arapça yazıyı soruyoruz. “Kurtuluşa kadar direniş” diye cevaplıyor İbrahim. Bölgede konuştuğumuz çoğu Filistinli gibi Türkiye’de mülteci olmak istediklerini ekliyor sözlerine...

Ticari anlamda da Türk malına ilgi büyük. Şatilla’da ufak bir giyim dükkanı işleten 36 yaşındaki Necip, Türkiye’den gelen tekstil ürünlerinin pahalı olmasına rağmen hemen alıcı bulduğunu söylüyor.

'FİLİSTİN BENİM VATANIM'
Bu cümle, Filistin’i hiç görmemiş 26 yaşındaki Efdal’a ait. Babası 6 yaşındayken ailesinin Lübnan’a geldiğini söylüyor. Bir ayakkabı atölyesinde çalışıyor.

Doğup büyüdüğü Lübnan’ı vatan gibi görmediğini çünkü burada neredeyse hiçbir hakkının olmadığını söylüyor. 'Bu ülkeden hiç dışarı çıkmadan, ülkeme gidemeden, hiçbir hakkım olmadan yaşamak haksızlık değil mi?' diye soruyor. Filistin’i hayal ettiğini söylüyor. Orada topraklarının olduğunu, en azından onu satabilse biraz daha rahat yaşayabileceklerini, ama bunun sadece bir hayal olduğunu söylüyor.

İKİ GÜN SONRA ÜLKENDE OLABİLMEK NE GÜZEL
Halit ise 64 yaşında. Sabra ve Şatilla’ya 1948 yılında gelmiş. "Akrabalarımın çoğu hala Ramallah yakınında yaşıyor. Tabii çok azı artık hayatta" diyor ve aslında o akrabalarını hemen hemen hiç tanımadığını söylüyor. Filistin derken gözleri parlıyor. Türkiye’ye ne zaman döneceğimizi soruyor, 'İki gün sonra' deyince 'Ne güzel iki gün sonra insanın ülkesinde olabilmesi' diye iç geçiriyor. Lübnan’dan çıkamadıklarından, Beyrut’un hatta Sabra ve Şatilla’nın dışına neredeyse hiç çıkmadıklarını söylüyor. Şehre çıkmanın tehlikeli olduğunu da ekliyor: "Burası bizim kalemiz, dışarıda Lübnan polisi her istediğini yapabilir, buraya çok fazla giremiyorlar.”

BİZİM HAKKIMIZI KİMSE ARAMIYOR
1982 yılındaki Sabra ve Şatilla katliamını ise dün gibi anımsadığını söylüyor: "Sadece o değil, her an başımıza bir şey gelebilir. Ambargo sadece Gazze’de değil. Buradan hiç çıkmamış Filistinliler var. Burada doğup burada ölen Filistinliler var. Bizim de hakkımızı kimse aramıyor. Hiçbir ülke bizi kabul etmek istemiyor, Lübnan ise onlara sorun yarattığımızı düşünüyor ve bize hiçbir hak vermiyor. Filistin sorunu çözülmeden bizlerin durumunun da çözülmeyeceğini biliyoruz ama keşke en azından şartlarımızı iyileştirmek için bir şeyler yapsalar”

Konuştuğumuz yaşları 20 ile 70 arasında değişen hemen hemen bütün Filistinliler benzer cümleler kuruyorlar. Çoğu Filistin’i hiç görmemiş, görenler de hatırlamıyor. Bildikleri Filistin, televizyonlarda izledikleri çatışmalar ve yıkımlardan ibaret.

VATANDAŞ OLARAK TANIMLANMIYORLAR
Yaşam Filistin’de olduğu kadar Filistin’li mülteciler için de zor. Lübnan’daki mültecilerin sosyal hakları yok denecek kadar az, Lübnan onları vatandaş olarak tanımlamıyor, oy hakları yok devlet memuru olamıyorlar. O yüzden bölgedekilerin büyük bir bölümü ticaretle uğraşıyor, gelirleri ve eğitim düzeyleri çok düşük, çocukların çoğu okula gitmiyor. Lübnan hükümeti birkaç yıl önce mülk edinme haklarını da ellerinden almış. "Arap pasaportlu Yahudiler mülk edinebiliyor, vatandaşlık hakkı alabiliyor, ama neden bizim hiçbir hakkımız yok?" diye soruyorlar.

Yaşadıkları bölgeye oranla nüfus yoğunlukları çok fazla. Bir evde en az 7-8 kişi yaşıyor, temizlik ve hijyenden bahsetmek ise çok mümkün değil. Evlerin çoğunda mermi izleri görünüyor. Neden diye sorduğumuzda iç savaştan bu yana parasızlıktan onarılamayan evler olduğunu söylüyorlar, bölgede zaman zaman çatışmalar da yaşandığını sözlerine ekliyorlar.

NTV

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.