Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

İmam Cevad (a.s) Zeynebiye'de Anılacak

Pazar günü akşam namazının ardından dokuzuncu imamımız, Hz.Muhammed Cevad (as)'ın şehadetinin yıldönümü sebebiyle Zeynebiyede taziye meclisi düzenlenecek. 

13 Kasım 2009
İmam Cevad (a.s) Zeynebiye'de Anılacak

İmam Cevad'ın (a.s.) Hayatı

Kimlik bilgisi
Adı : Muhammed
Künyesi: Ebu Cafer
Lakabı:Taki
Baba adı : Ali
Anne adı: Hayzeran
Doğum yeri: Medine
Doğum tarihi: 10 Recep 195 h.
Peygamber'e (s.a.a) olan yakınlığı: Torunu
Şehadet yılı : Zilkade ayının sonu 220 h.
Şehadet yeri : Bağdat Irak
Şehadet sebebi : Abbasi halifelerinden Mutesim'in zehirlemesi

Çocukluk dönemi
Hz. İmam Rıza aleyhisselam'ın kırk küsur yaşında olmasına rağmen daha bir çocuğu olmaması Şiileri endişelendiriyor; çünkü Resul-i Ekrem (s.a.a) ve geçmiş İmamlar'dan ulaşan rivayetlere göre dokuzuncu İmam'ın İmam Rıza (as)'nın oğlu olacağına inanıyorlardı. İşte bu nedenle Allah Teala'nın İmam Rıza aleyhisselam'a bir çocuk vermesini dört gözle bekliyor, hatta bazen İmam'ın huzuruna giderek Allah Teala'nın kedisine bir oğul vermesi için dua etmesini istiyorlardı. O hazret ise onlar teselli ederek şöyle buyuruyordu:Allah Teala bana, benim mirasçım ve benden sonra İmam olacak bir oğul verecektir.
Nihayet İmam Rıza (as)'ın haber verdiği gibi hicri 195 de yani İmam ortalama 47 yaşında iken Allahu Teala bir erkek çocuğu verdi. İmam Taki (as) yedi yaşındayken babası vefat etti ve Allah'ın müminleri imtihan sünneti bir daha gerçekleşti yani İsa (as) kundakta nübuvvet makamına erişmesi gibi İmam Taki de çocuklukta İmamet makamına erişmişti.

İmamet dönemi
Değerli babasından sonra Allah'ın emri ve önceki İmamlar'ın bildirmeleri üzerine imamet makamına ulaştı. Babası şehit olurken kendisi Medine'de idi. Me'mun'un emriyle hilafet merkezi olan Bağdat'a getirildi. Zahirde bir çok ilgi ve muhabbet gösterdiler. Hatta Me'mun, kızını İmam'la evlendirip, İmam'ı Bağdat'ta kalmaya mecbur etti. Bu vesileyle İmam'ı içten ve dıştan gözaltına aldı. Bir süre sonra İmam (a.s) Me'mun'dan izin alarak Medine'ye döndü ve Me'mun ölünceye kadar Medine'de kaldı. Me'mun'dan sonra Mu'tasım hilafeti ele geçirince, tekrar İmam'ı (a.s) Bağdat'a çağırttı ve orada göz altında bulundurdu.

Şehadet
İmam (a.s) 25 yaşına kadar önce Memun'un sonrada Mutasım'ın konturolü altında yaşadı ama Kum, Kufe gibi çeşitli yerlerdeki şiaları ile gizli irtibatını kesmedi bunu fark eden Mutasım İmam'a karşı olan korkusunundan dolayı Onu hanımı aracılığu ile zehirletti ve İmam bu zehirlenme sonucu şehadete ulaştı.



İmam Cevad'ın (a.s.) yaşam tarihi hakkında geniş bir bilgiye sahip değiliz. Çünkü halifeler, muhaliflerinin faaliyetlerinden emanda olmak ve korunmak için siyasi kısıtlamalar getirerek daima masum imamlar hakkındaki haberlerin yayılmasına engel oluyorlardı. Buna ek olarak da İmam Cevad'ın (a.s.) ömrü de fazla sürmediğinden onunla ilgili göz doldurucu haber ve bilgiler elde edilemez.
Şunu biliyoruz ki İmam Rıza (a.s.) Tus'a götürüldüğünde ailesinden hiçbir kimseyi beraberinde götürmedi ve Tus'da yalnız olarak yaşadı. Ancak İmam Rıza (a.s.) Tus'ta olduğu süre zarfında İmam Cevad'ın (a.s.), babasıyla görüşmek amacıyla buraya gelip gelmediği hususunda sadece İbn-i Funduk "Beyhak Tarihi"nde O Hazretin 202 yılında Tus'a geldiğini ve babasıyla mülakat ettiğini yazmıştır. İbn-i Funduk'un bu husustaki yazısının metni şöyledir:
"Lakabı Takiy olan Muhammed b. Ali b. Musa er'Rıza (a.s.) 202 yılında -Damegan yolu o zaman yürünecek bir yol olmadığından ve yenilikte yürünür hale getirildiğinden, Tabes Mesina yolunu seçerek denizden geçti ve Beyhak bölgesine geldi, Şestmed köyünde indi ve oradan da babası Ali b. Musa er'Rıza'nın (a.s.) ziyaretine gitti."[1]
Bu haber diğer kaynaklarda mevcut değildir ve İmam Rıza'nın (a.s.) şehadetiyle ilgili rivayetlerden, İmam şehid olduğunda İmam Cevad'ın (a.s.) Medine'de bulunduğu ve sadece babasına gusül etmek ve namazını kılmak için Tus'a geldiği anlaşılmaktadır. Fakat bundan önce bir defa Tus'a gitmiş olması da muhtemeldir. Mezkur rivayete dikkat edildiğinde İbn-i Funduk'un, bu rivayeti Hakim-i Nişaburi'nin Nişabur tarihinden almış olduğu ihtimali akla gelmektedir. İmam Rıza'nın (a.s.) şehadetinden sonra 204 yılında Memun Bağdat'a döndüğünde İmam'dan taraf rahata kavuşmuştu ancak şunu da biliyordu ki, Şialar İmam Rıza'dan (a.s.) sonra İmam Cevad'ın (a.s.) imametini kabul edecekler, böylece de tehlike yine mevcut olacak ve olduğu gibi yerinde kalacaktı. O İmam Kâzım'ı (a.s.) babası tarafından kontrol etme -ki O'nu Bağdat'a getirip zindana atmıştı- siyasetini unutmamış ve bu siyasetten ilham alarak, aynı şeyi İmam Rıza (a.s.) hakkında da uyguladı ancak bu defa öyle bir aldatmaca plan yaptı ki zahirde zindan meselesi yoktu ve hatta İmam'a ilgi duyduğunu ve O'nu sevdiğini başkalarına göstermeye çalıştı. Ve şimdi de İmam Cevad'ı (a.s.) kontrol etme sırası gelmişti. Şöyle ki; Memun kendi kızını İmam Cevad (a.s.) ile evlendirecek, O'nu kendine damat edecek ve böylelikle İmam'ı göz altında tutacak ve hedefine ulaşmış olacaktı. Netice de Memun bir taraftan İmam'ı kontrol etmiş olacak ve başka bir taraftan da Şiaların geliş gidişlerini O Hazretle olan ilişkilerini kontrol edecekti. Bu yüzden de bazı rivayetlere göre Memun, Bağdat'a geldikten -ihtimalen 204 yılında- hemen sonra İmam'ı Medine'den Bağdat'a çağırdı.[2]



Ayrıca Memun, halk tarafından İmam Rıza'yı (a.s.) şehid etmekle suçlanıyordu ve şimdi bu işamdan kurtulabilmek için O'nun oğlu İmam Cevad'a (a.s.) böyle davranmak zorundaydı. Şuna da dikkat etmeliyiz ki bazı rivayetlere göre Memun, veliahtlığı İmam Rıza'ya (a.s.) bıraktığında kızı Ümm'ül Fazl'ı da İmam Cevad'la (a.s.) evlendirmiş veya söz kesmişti. Taberi ve İbn-i Kesir'in yazdığına göre Memun'un kızı Ümmü Habib 202 yılında İmam Rıza (a.s.) ile evlendiğinde Memun'un diğer kızı Ümm'ül Fazl da İmam Cevad'la (a.s.) evlendi.[3] Bu konunun kendisi "Beyhak Tarihi" yazarının, "İmam Cevad (a.s.) babasını görmek için 202 yılında Tus'a gelmiştir" sözünü doğrulayan bir şahid ve karinedir belki de.
Şeyh Müfid'in, Rayyan b. Sabib'ten naklettiği rivayetten anlaşılan şudur:
Memun, kızı Ümm'ül Fazl'ı İmam Cevad'la (a.s.) evlendirmeye karar verince Abbasiler bu karara tepki gösterdiler. Çünkü Memun'dan sonra hilafetin artık Ali (a.s.) hanedanına döneceğinden korkuyorlardı. Onlar İmam Rıza (a.s.) hakkında da aynı tepkiyi daha katı bir şekilde göstermişlerdi.[4] Fakat üstteki iki rivayetten de anlaşıldığı gibi onlar bu muhalefetlerini başka bir şekilde dile getirip şöyle dediler: "Allah'ın dini hakkında herhangi bir bilgisi olmayan, helali haramı tanımayan ve farzı sünnetten ayıramayan bir çocukla mı kızını evlendiriyorsun?" Memun bu muhalefet karşısında onların hata ettiklerini kendilerine anlatabilmek için ilmi bir toplantı düzenleyerek İmam Cevad'ı (a.s.), Ehl-i Sünnetin o dönemdeki en büyük alim ve fakihi olan Yahya b. Aksem'le ilmi tartışmaya davet etti.[5] Ümm'ül Fazl İmam Cevad'la (a.s.) evlendiğinde, o sıralarda İmam'a "sabiy" deniliyordu. Ancak konumuzla ilgili böyle bir tefsire istidlâl etmek sağlam bir istidlâl olamaz.
İbn-i Tayfur, İbn-i Kesir ve diğer bazı alimlerden nakledilen rivayete, zahiren itimad edilebilir. Memun 215 yılında Tikrit'e geldiğinde İmam Cevad (a.s.) da Medine'den Bağdat'a gelmişti. İmam, Memun'la görüşmek için Tikrit'e gitti ve oradan da Ümm-ül Fazl ile evlendi. Daha sonra hacc mevsimi gelinceye kadar İmam Cevad (a.s.) Bağdat'ta Dicle'nin yanında bina edilen Ahmed b. Yusuf'un evinde kaldı ve hac mevsimi gelince de ailesiyle birlikte hac mevsimini yerine getirmek için Mekke'ye gitti ve oradan da Medine'ye dönüp orada kaldı.[6]
Bu rivayete göre İmam Cevad (a.s.) sadece bu süre zarfında Bağdat'ta kalmıştır ancak müellif, İmam'ın değişik zamanlarda Bağdat'ta kalmış olabileceğini reddetmemektedir. Bu hususta İrbili'den nakledilen bir başka rivayet de şöyledir: Memun Bağdat'a geldiğinde, İmam Cevad'dan (a.s.) da bu şehre gelmesini istedi. Memun bir gün, İmam'ın Bağdat'ta kendi yaşındaki çocuklarla oynadığını gördü. Memun'un yaklaştığını gören çocuklar onun yolundan çekilerek kaçtılar ama İmam bir kenarda, hareketsiz ve kendine has bir azamet ve sükunetle durdu. Memun bu durumu görünce şaşırdı ve "Neden sen de diğerleri gibi kaçmadın?" dedi. İmam "Ben herhangi bir hata işlemedim ki onun cezasını görmekten korkup kaçayım, ayrıca yol sizin geçişinizi engelleyeceğim kadar da dar değil" dedi. Memun "Siz kimsiniz?" diye sordu. İmam "Ben Muhammed b. Ali b. Musa er'Rıza'yım." dedi.
Bu rivayetin peşinde sözler de zikredilmiştir ve onlar da bazı tahkikçilerin eleştirisine maruz kalmıştır. Değerli üstadımız Allame Seyyid Cafer Murtaza o sözleri doğrulamak ve teyit etmek için çok çalışmıştır.[7] Ama onun metninde bazı konulara değinmiştir ki onu kabul etmek sakıncalıdır. Çünkü bu rivayetin sahih olduğunu kabul edersek, Memun'un 204 yılında Bağdat'a gelip hemen sonra veya kısa bir süre sonra İmam Cevad'ı (a.s.) Bağdat'a çağırdığını da kabul etmeliyiz ama eğer ondan sarf-ı nazar edersek şöyle demeliyiz: İmam 215 yılında Bağdat'a bir defa geldikten sonra, Mutasım O hazreti 220 yılında Bağdat'a çağırıncaya kadar İmam Medine'de yaşıyormuş. Çünkü 215 ve 220 yılları arasında İmam'ın Bağdat'a geldiğine dair bir hadis şimdilik elimizde mevcut değildir, bilakis İmam'ın Medine'de dolaştığı ve halkın O Hazrete ihtiram gösterdiği hususunda bazı rivayetlerde de az da olsa bir takım bilgiler mevcuttur.[8]

İmam Cevad'ın (a.s.) 220 yılında Halife Mutasım tarafından Bağdat'a çağrılması, hem de hükümetin ilk yılında böyle bir işi yapması meselenin siyasi boyutlarla ilgisiz olduğu söylenemez. Özellikle de İmam'ın Bağdat'a geldiği yıl 25 yaşında dünyadan göçtüğünü göz önünde bulundurduğumuzda meselenin siyasi boyutunun olduğu kaçınılmaz olur. Abbasilerin Ali (a.s.) evlatlarıyla, bilhassa çok sayıda bir topluluğun o zaman kendisine bağlandığı ve itaat ettiği Şiaların İmam'ıyla olan düşmanlığı, O Hazretin Bağdat'a çağrılması ve çağrıldığı yıl da Bağdat'ta vefat etmesi, O Hazretin Abbasi halifesi (Mutasım) tarafından şehid edildiğini gösteren şahitlerdir ve bunlar da inkar edilemez gerçeklerdir.
Merhum Şeyh Müfid, İmam Cevad'ın (a.s.) zehirletilmesi ve şehid edilmesiyle ilgili rivayetlere değinerek O Hazretin kendi eceliyle ölmüş olmasının şüpheli olduğunu duyurmuştur.[9] Muhtelif kaynaklarda nakledilen mezkur rivayetlerin[10] yanı sıra İmam'ın şehid edileceğine açıkça delalet eden bazı şahid ve karineler de mevcuttur. Müstevfi'nin rivayet ettiğine göre Şia, O Hazretin Mutasım tarafından zehirletilerek şehid edildiğine inanmaktadır.[11] Bazı Ehl-i Sünnet kaynakları, İmam Cevad'ın (a.s.) kendi isteği ile Mutasım'ı görmek için Bağdat'a gittiğine işaret etmektedir.[12] Halbuki diğer kaynaklarda Mutasım'ın İmam Cevad'ı (a.s.) Bağdat'a getirtmesi[13] için İbn-i Ziyad'ı görevlendirdiğini yazmaktadır. İbn-i Sabbağ da Mutasım'ın O'nu Medine'den getirtmesi" ibaresiyle[14] bunu teyit etmiştir.
Mes'udi'nin naklettiği rivayete göre, İmam Medine'den Bağdat'a, Mutasım'ın yanına geldiği zaman Ümm'ül Fazl'ın eliyle şehid edilmiştir.[15] Ümm'ül Fazl bu çirkin amelinin mükafatı olarak, İmam'ın şehadetinden sonra halifenin hareketine katıldı.[16] Şunu unutmamak gerekir ki Ümm'ül Fazl İmam'la beraber yaşadığı sürece çocuk sahibi olamadı ve İmam da pek de onunla ilgilenmedi. İmam genelde cariyelerinden çocuk sahibi oldu.
Ümm'ül Fazl bir defasında İmam'ın birkaç cariyesi olduğunu babası Memun'a yazarak şikayette bulundu ve Memun da cevaben şöyle yazdı:
Biz helali haram etmek için seni Ebi Cafer'le evlendirmedik. Bir daha böyle şikayetler etme.[17]
Her halükarda Ümm'ül Fazl, babasının ölümünden sonra İmam'ı Bağdat'ta zehirledi. Ümm'ül Fazl'ın halifenin haremine alınması, onun Mutasım'ın emriyle bu işi yaptığını göstermektedir. Necaşi'nin rivayetinde ise İmam'ın, Mutasım'ın emriyle onun katiplerinden biri tarafından zehirletildiği zikredilmiştir.[18]
------------------------------------------------------------------------------------
[1] Beyhak Tarihi, s: 46.
[2] İmam Cevad'ın Siyasi Hayatı, s: 65. Bazılarının naklettiği rivayet budur, ancak sonradan da değineceğimiz gibi İmam Cevad'ın (a.s.) 215 yılında Bağdat'a geldiğine dair Taberi'nin rivayeti daha çok nakledilmiştir.
[3] Tarih-i Taberi, c: 7, s: 149. el-Bidaye ven-Nihaye, c: 10, s: 260.
[4] İrşad (Şeyh Müfid), s: 319.
[5] İrşad, s: 319-32.
[6] Tarih-i Taberi, c: 7, s: 190 (215 yılında gelişen olaylar). Bağdat Tarihi, c: ?, s: 142-143. Musul Tarihi, s: 215. el-Kamil Fit-Tarih, c: 6, s: 417. Müsned'ül İmam'il Cevad, s: 55. el-Hayat'üs Siyasiyye lil-İmam'il Cevad, s: 79.
[7] El-Hayat'üs Siyasiyye lil-İmam'il Cevad, s: 68-75.
[8] Usul-u Kafi, c: 1, s: 492-493.
[9] İrşad, (Şeyh Müfid), s: 326.
[10] Fusul-ul Mühimme (Maliki), s: 276.
[11] Seçkin Tarih "Tarih-i Kuzide", s: 205-206.
[12] El-Eimmet'ül İsna Aşer (İbn-i Tulun), s: 103. Şuzürat'üz Zaheb, c: 2, s: 48.
[13] Bihar'ül Envar, c: 50, s: 8.
[14] Fusul-ul Mühimme, s: 275.
[15] Muruc-uz Zaheb, c: 3, s: 464.
[16] El-Eimmet'ül İsna Aşer, s: 104. Fusul'ul Mühimme, s: 276.
[17] İrşad (Şeyh Müfid), s: 323. Bihar'ül Envar, c: 50, s: 79-80.
[18] Usul-u Kafi, c: 1, s: 323.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.