İnsanoğlu birtakım yapıcı ve iyi davranışlarda bulunarak kurtuluş yolunun zorluğunu giderebilir. Allah’ın iyi kulları başkalarına karşı her zaman iyi davranır ve tevazü gösterir. Bu insanlar hatta cahillerce serzeniş edilse bile iyi huylarından asla vazgeçmez, cahillere saygı ile selam eder ve bu davranışlarıyla kişiliklerini sergilemiş olur. Furkan suresinin 63’ten 66’ıncı ayetine dek şöyle okumaktayız:
O Rahman’ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendilerine muhatap oldukları zaman da selam derler. Onlar Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler. Onlar: Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir; gerçek şu ki onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç derler. Şüphesiz o, ne kötü bir karargah ve ne kötü bir konaklama yeridir.
Eğer insan, evren ve varlığın Allah’ın sonsuz kudret ve hikmetinin bir simgesi olduğuna inanıyorsa başkalarına kibirli ve bencillikle bakmaz, bilakis herkese sevgi ile bakar. Mütevazî insan eğer böyle bir sıfata sahip ise bunu Allah’ın fazilet ve rahmeti sonucu görmeli. İmam Ali –s- şöyle buyurur: 3 konu sevgiye sebep olur: dindarlık, alçak gönüllülük ve cömertlik. Alçak gönüllülükle birleşen davranış biçimi, kimi zaman doğru yoldan sapanların hidayete ermelerine yardımcı olur ve bu tür insanları doğruluk ve hakikate yöneltir. Kuşkusuz tevazulu olmakla başkaları karşısında aşağılık duygusuna kapılmak farklı şeylerdir. İslam dini ve ayrıca psikoloji bilimine göre aşağılık duygusu insanda, karakter zafiyetinden doğar ve asla uygun bir duygu değildir.
Almanya’dan bir kardeşimizin sohbetine kulak verelim:
Yıllarca araştırdıktan sonra İslam dinini benimseyen Muhammed Hubom, mübarek ramazan ayı için şöyle diyor: Oruç tutmak, bizim irademizi güçlendiren bir görevdir. Oruç tutmak, yoksulların durumunu anlamak için bir eğersiz sayılır. Ancak bence bu ayın en önemli özelliği, insanın Allah’a daha fazla yönelmesidir. Burada, yani Avrupa’da pek çok insan orucu bilmez, bu yüzden biz de oruç tutmayabilir, rahatlıkla yiyip içebiliriz. Fakat biz bunu Allah’ın rızası için yapmayız, çünkü Allah’ın varlığını hissediyoruz. Yüce Allah gayrimüslim bir ülkede O’nun buyruğunun yerine getirildiğini görmektedir.Ramazan ayında Allah’a yönelmek, bizim için ayrı bir önem kazanır. Bu ay iman ve takva eğitimi için en uygun aydır ve aynı zamanda insan büyük bir huzur hisseder ve herkes kendini yüce Allah katına daha yakında bulur.
Muhammed Hubom şöyle devam ediyor: Burada, yani batıda İslam dininde haram sayılan pek çok şey vardır. İnsanlar sözde refah içindedir, ancak bu denli maddiyatla uğraşmanın kötü ve yıkıcı tesirleri söz konusudur. Biz Alman Müslümanlar oruç gibi dinî vecibelerimizi yerine getirerek diğerlerine Allah rızası için birçok istek ve hevesten vazgeçebileceğimizi, yerine ise çok değerli şeyler elde ettiğimizi göstermeliyiz. Bizlerin Alman vatandaşlarına göstereceğimiz yol ve yaşam biçimi, onları daha güzel bir dünya kurmaya yönlendiren yol olmalı.
Bir alimden sorulur: İnsanın kaç çeşit dostu vardır? Alim şöyle karşılık verir: 3 çeşit. İlkin, ölüme dek insanın yanında olanlardır ki buna anne, baba, eş ve evlatları örnek verebiliriz. İkincisi, yaşadığımız müddetçe bizimle dost olanlar olup biz ölünce başkalarına ait olurlar ki buna da mal, servet, mülk ve mücevher gibilerini örnek verebiliriz. 3. kesim, ölümden sonra bile bizden ayrılmayanlardır, bu da insanların amelidir. O zaman her zaman iyi amellerde bulunmaya özen gösterin.
Tebyan