Resmi rakamlara göre, en az 197 kişinin öldüğü olaylarla ilgili Uygurlarda korku ve endişe hakim. Sokaklardan Çince ve Uygurca anonslar yükseliyor. Askerlerin yaptığı bu anonslarda, Pekin'in olayların arkasındaki isim olarak gösterdiği Rabia Kadir aleyhine sesler yükseliyor. Duvarlara asılan afişlerde, Çin yönetiminin 'üç kötülük' olarak nitelendirdiği, terörizm, ayrılıkçılık ve aşırı uçlarla mücadele etmek gerektiği belirtiliyor. Söz konusu afişlerdeki "Üç Kötülükle Mücadele Edelim", "Vatanın Birliğini Koruyalım" ve "Etnik Gruplar Arasında Dayanışmayı Koruyalım" yazıları dikkat çekiyor. Camilerin duvarlarına da bu afişler asılmış.
Uygur çocukları, kanlı olayları unutmuşcasına sokaklarda oyun oynuyorlar. Hayat normale dönmeye başlıyor burada. Tek endişe, polis ve askerlerin her an gelip, birilerini götürmesi. Uygurların bilmek istediği bir başka durum da askerler tarafından götürülen binlerce gencin akıbetini öğrenmek. Söylediklerine göre gidenler bir daha geri gelmiyor. Akıbetleri de meçhul.
Yaralarını sarmaya çalışan Uygurlar, Çin medyasında hep Uygurların verdiği zararlar ile öldürülen Han Çinlilerinin gösterilmesinden yakınıyor. İsimlerinin yayımlanmasını istemeyen Uygurlar, Cihan'a verdiklerindeki demeçlerde, "Asıl zaiyat bizde. Binlercesi öldü bizden.
Askerler taradı evlerimizi. Kalabalığa ateş açtılar. Neden bizlere verilen zarar ve öldürdükleri Uygurlarla ilgili en ufak bir haber yapılmıyor medyada? Sürekli Rabia Kadir yaptı diyorlar. Bu olayları Kadir organize etseydi, saldırılar taş ve bıçakla olmazdı. Bomba ve silahlarla olurdu. Zaiyat da daha fazla olurdu. Bu olaylar, Çin'in bize yıllardır yaptığı kötü uygulamalarının dışa vurmasıdır. İnsanlar öfkelerini yansıttı" diyorlar.
Doğu Türkistan'da taksi şoförlüğü yapan bir Han Çinlisi de, "olaylar nasıl oldu, Uygurlara nasıl bakıyorsunuz?" şeklindeki sorumuza, "Ben de anlayamadım nasıl oldu. Eskiden burada yerleşmiş Hanlarla Uygurlar arasında sorun yoktu. Tepki, yeni gelenlere" şeklinde yanıt veriyor.
Çin liderleri olanları biliyorlar mı?
Doğu Türkistan sakinlerinden bir Uygur, "Bizim Çinlilerle bir sorunumuz yok. Sorunumuz halkla değil, bize uygulanan kötü politikalarla" diyor. Başına bir iş gelir korkusuyla kameraya konuşmak ve kayıt altına alınmak istemiyor. Bir başka Uygur da, "Başbakanımız Wen Jiabao, acaba burada yaşananları biliyor mu? Devlet Başkanımız Hu Jintao'nun, gerçekten burada olup bitenlerden haberi var mı? Biz onlara güveniyoruz.
Gelip bizleri görüp, yaşadıklarımızı dinleyebilecekler mi acaba? Sincan'ın Komünist Parti Sekreteri Wang Le Quan'in bizlere yaptıklarını keşke bilselerdi" diye seslerini duyurmaya çalışıyor. Caddelerde ilerlerken, olayların başladığı Nanmen bölgesine geliyoruz. Trafiğe kapalı bu cadde de eski günlerini arıyor. 3 Uygur'un, Çin polisinin açtığı ateş sonucu öldüğü Ak Cami'ye geliyoruz. Bu cami açık tutuluyor. Her yerinde güvenlik kameraları var. Havadan askeri helikopterler geçiyor. Caddenin hemen her yerinde bulunan silahlı askerler, uzaktan bile olsa kameramızı görünce "Askerleri çekmeyin!" uyarısını yapıyor.
Ajanslar