Ünlü siyaset bilimci Immanuel Wallerstein, dün gakşam İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde "Jeopolitika ve Dünya Ekonomisi: Bir Dönüşüm Krizi" başlıklı bir konferans verdi. "ABD hegemonyasının ikinci dayanağı askeri gücüydü. ABD'nin kendisinden sonra gelen 15 ülkenin toplamından daha üstün olduğu söyleniyordu. Bu bugün için de belli bir yere kadar doğru. Ama ben size önemli bir hikâye anlatayım. Bush iktidarı yönetime gelince Amerika'nın gerilemesini engellemeyi istedi. Onlar gerilemenin nedeni olarak yönetimleri görüyorlardı. Ben buna tek taraflı maço militarizm diyorum. Olan şu oldu. Bush yönetimi Amerika'nın hegemonyasını yeniden kurmak yerine söz konusu gerilemeyi hızlandırdı." Dünyabülteni
Faruk Tabak anısına düzenlenen konferansa konuşan Wallerstein, kapitalist sistemin artık bir dönüşüm sürecine girmeye başladığını söyledi. Wallerstein'ın konuşması arkadaşımız Furkan Torlak'ın notlarıyla aktarıyoruz:
ABD'NİN GERİLEMESİ ZATEN BAŞLAMIŞTI
"İki yıl önce herkes ekonominin iyiye gittiğinden bahsediyordu. Medyayı takip ettiğinizde uzmanlar her şey yolunda diyordu. Şimdi ise herkes bir felaketten söz ediyor. Burada yeni olan şey bir kriz çıkması yahut Amerikan hegemonyasının gerileme döneminde olması değildir. Asıl yeni olan şey sistemin yapısal dönüşü ve bir sistem sorunudur.
Bütün gerilemelerde olduğu gibi ABD'nin gerilemesi de başlamıştı. Amerika'nın hegemonik durumunun zirvesi 50'li ve 60'lı yıllardaydı. Bu dönemde hegemonik gücünün dayanakları, ekonomisi, ürünleri daha ucuza üretebilmesi ve askeri gücü idi.
Ama uzun yıllar geçti ve işler değişti. Artık Amerika daha ucuza ürün satamıyor. Örneğin bir otomobili Almanlardan daha ucuza pazara sunamıyor. Bugün ekonomik güç olarak Avrupa var, Japonya var vb."
ABD'NİN ASKERİ GÜCÜNÜN ARTIK BİR ÖNEMİ YOK
Clinton döneminde Beyaz Saray'da bir toplantı düzenleniyordu. Madeleine Albright, Genelkurmay Başkanı Colin Powell'la bu toplantıda Balkanlar konusunda tartıştı ve 'Madem kullanamıyoruz, öyleyse ikide bir övündüğünüz bu muhteşem askeri güce sahip olmamızın ne yararı var' dedi. Burada söylemeye çalıştığım artık Amerika'nın bu askeri gücünün eski önemini yitirdiğidir."
BUSH YÖNETİMİ HEGEMONYAYI GÜÇLENDİRMEK YERİNE ÇÖKÜŞÜ HIZLANDIRDI
"Bir diğer etken de doların dünya çapında rezerv parası olmasıydı. Uluslararası işlemler dolar üzerinden yapılıyordu. Amerika Birleşik Devletleri de istediği gibi dolar basabiliyordu. Ama artık Amerika'nın elindeki dolar bugün birçok tehditle karşı karşıya…
TÜRKİYE JEOPOLİTİĞİN İMKANLARINI KULLANIYOR
Bu dönemde Batı Avrupa, Rusya ve Çin, Amerika'dan iyice uzaklaştı. Herkes nükleer programını hızlandırdı. Irak'ın işgali nükleer gücü olduğundan değil olmadığından kaynaklanıyordu. Kuzey Kore ve İran da bu durumdan gerekli dersi aldı.
Bugün dünya birçok kutupluluğa doğru gidiyor. Hatta gereğinden fazla güç odağı var. İran dâhil özerk güç merkezleri oluşuyor ve hepsi kendi çıkarlarını izliyorlar. Türkiye de öyle, özellikle de dış politikada. Türkiye, kollarını birçok yöne uzatıyor. Jeopolitiğin imkânlarını kullanıyor. Örneğin K. Irak'a girme konusunda Türkiye, ABD'ye ciddi bir baskı yaptı.
Bugün söz konusu aktörler Amerika'ya karşı çıkamasalar bile Amerika'ya engel olabilirler. Kaotik bir gerçek yaşanıyor. Daha çok da bu bölgede! Afganistan ve Pakistan ne olacak? Düzen daha ne kadar çöküntüler yaşayacak?"
OBAMA DA ÇÖKÜŞÜ ENGELLEYEMEYECEK
"ABD'nin yeni başkanı genç ve zeki bir insan! Hatta zeki biri olarak böyle bir konuma gelmiş olması da başlı başına şaşırtıcı. Peki, Obama, yeniden ABD'yi yükseltebilecek mi? Sadece karizması bunu yapmaya yeterli mi?
Bana göre ABD sadece ciddi bir pazarlık yapılacak bir partner olacak ama hegemonyasını yeniden inşa edebilecek mi? Hayır, edemeyecek. Obama'nın politik gücü Amerika'nın gücünün yalnızca bir türevidir, fazlası değil! Amerika bundan böyle gerileyecektir."
ÜRETİM YER DEĞİŞTİRİYOR
"Bugün hem ABD için hem de herkes için ciddi bir belirsizlik var. Rusya, Fransa vb. ülkeler farklı dış politikalar izliyor. Dünya ekonomisi daha önce de birçok dönüşüme sahne olmuştu.
Ekonomi önce genişleyip büyüyor, tekeli olan ürünler önce herkesi sürüklüyor, sonra da kendisini tüketiyor. Kumaş, çelik, otomobil hep bir dönemin tekel ürünleriydi. Genel olarak var olan bir tekelin kırılması 25 yılı alıyor ve artık şirketler sıradan karlar elde etmeye başlıyorlar. Yani B evresine geçiliyor ve üretim yer değiştirmeye başlıyor.
Rekabet doğunca maliyet sorunlar başlar. Bu yüzden fabrikalar, Kore ve Hindistan gibi yerlere taşınıyor. Malezya artık Almanya'dan ucuza üretiyor. Fabrikaların yer değiştirmesi de istihdamı azaltıyor. Hükümetler bu işsizliği azaltmaya çalışıyor. Hatta ben buna ülkelerin birbirlerine işsizlik ihraç etmesi diyorum. Sonra para kazanmanın yolları da değişiyor."
BAŞTA AMERİKA TÜM DÜNYA HALK AYAKLANMALARINDAN KORKUYOR
"Son 30 yıl içerisinde birçok borçlu ortaya açıktı. Artık ABD devleti en büyük borçlu haline gelmiş durumda. Standartları korumak için tüketiciler de borçlanıyor. Sonra bir gün geliyor ve bu balon patlıyor. Herkes bankacılara kredi ver, diyor ama bankalar vermiyor. Çünkü para geri gelmeyecek. Adam neden kredi versin ki?
Böylece işçiler işlerinden oluyor, fabrikalarda durumlar kötüleşiyor. Birkaç yıl içinde bu krizden çıkacağız diyorlar ama bence çıkamayacağız. ABD Başkan Yardımcısı Biden da krizin çözüleceğini söylüyordu. Ama kendisine göreve geldikten sonra hangi rakamları gösterdilerse durumun oldukça kötü olduğunu söylemeye başladı.
Şu durumda Obama da fazla bir şey yapamaz, diye düşünüyorum. Obama'nın sözünü ettiğim döngüyü durdurabileceğini sanmıyorum. Belki hasar denetimi yapabilir. Tüm dünya liderleri korkuyor. Herkes halk ayaklanmalarından korkuyor. Sarkozy de neo-liberal bir liderdi ama geri adım atmaya başladı.
Avrupalı bir şink tank kuruluşunun raporuna göre ekonomik krize büyük tepkiler olacak. Bu rapora göre 'ABD'de iç savaş bile çıkabilir', deniyor. Hükümetler sosyal demokrasi ile hasar denetimi yapma yoluna gideceğe benziyor. Ben de hasar denetiminden yanayım. Ama bu krizin nihai bir çözümü değil. Bu ekonomiyi yeniden ateşlemeyecek. Sadece yoksul halkın durumunu biraz düzeltecek."
SORUN KAPİTALİZMİN YERİNE GEÇECEK SİSTEM SORUNUDUR
"Şu anda yaşananlar kapitalist sistemin yapısal krizinden kaynaklanmaktadır. Bu temelli bir krizdir. Bunu anlayabilmek için kapitalizmin 400-500 yıllık bir tarihine bakmalıyız. Ekonomik şüpheden yeniden dağılımla çıkılmıştı. Sistem bir şekilde işliyordu. Kapitalist maaş verir, girdileri öder. (hammadde ve vergi ki yolsuzluk da verginin farklı bir şeklidir)Tabi tüm bu yekûn satış fiyatının altında olmalı. İnsanların ödeyebileceğinin bir sınırı var. İşte bu şekilde yukarı doğru iki adım bir kriz çıkıyor bir adım geri alınarak kriz giderilmeye çalışılıyordu. Sonunda bu şekilde belli bir sınıra yaklaştılar.
Şu anda esas mesele kapitalizmin yerine geçebilecek sistemdir. Bu da sonsuz bireylerin çabası sonucu olacak ir şeydir. Bu bir kadercilik ve özgürlük sorunu gibi de gözükebilir. Rus ve Fransız devrimi sonrası insanlar dünyayı değiştirmek için delice çalıştı ama bir yere kadar başarılı olabildiler.
Şu anda berbat bir keşmekeş içerisindeyiz ve bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Tehlikeli bir zamandayız. ABD'de kalmasanız iyi olur, orada çok silah var, diye raporlar yayınlanıyor."
07 Mart 2009