Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Hz. Peygamber'in Veda Haccı

Allame Cafer Süphani, Ebediyet Nuru adlı eserinden Hz. Peygamber'in Veda Haccı... 

02 Ekim 2013
Hz. Peygamber'in Veda Haccı

İslam’daki toplumsal ibadetler arasında Müslümanların eda ettikleri en büyük ibadet hac merasimidir. Zira yılda bir kez düzenlenen bu merasimler, İslam ümmetinin en büyük vahdet ve birlik gösterisi, mal ve makamdan vareste olmanın nişanesi, bütün insanların eşitlik ve musavvat numunesi ve Müslümanlar arasındaki ilişkilerin tahkim vesilesi olarak takrir edilmiştir. Eğer biz Müslümanlar şu anda bu büyük sofradan az istifade ediyor ve İslam’ın bu büyük yıllık kongresinin (ki hakikatte bir çok müşkülatlarımızı halledebilecek ve yaşantımızda sayısız köklü değişikliklerin mebdei olabilecek bir güce sahibdir) hiçbir hisse ve menfaat elde etmeksizin düzenliyorsak, bu o kanunun kusurlu olduğu anlamına gelmemektedir, aksine bu hadise mezkur merasimden istifade etmek niyetinde bile olmayan islam önderlerini ihmalkarlık ve kusurunu göstermektedir.

“Halil-ur Rahman” Ka’benin temellerini attığı o ilk gün, Allah’a ibadet eden muvahhidleri bu evi ziyaret etmeye davet etti. Bu bölge tevhid inancı taşıyan milletler için her zaman kalplerin Ka’besi ve tavaf edilen bir yer olarak kabul edile gelmiştir. Her yıl dünyanın ve özelikle de Arabistan’ın muhtelif bölgelerinden bir grup insan bu evi ziyaret etmek için yollara düşmekte ve burada Hz. İbrahim (as)'dan öğrendikleri şekilde muhteşem bir takım merasim veya gösteriler düzenlemekte idiler. Ama zamanla Hicaz milletinin Peygamber’in önderliğinden mahrum kalması, Kureyş’in bencilliği ve uzun yıllar boyunca Arap efkarına tahaküm eden “Putlar hakimiyeti” hac merasiminin zaman ve mekan açısından tahrif ve dejenere edilmesine sebep oldu ve gerçek kimliğinden bir açı da olsa uzaklaştırıldı.

Bu sebeplerden ötürü ResulullaH H. 10. yılda Allah tarafından, mezkur yılda düzenlenecek olan hac merasimine bizzat katılarak halka kendi tekliflerini amelen göstermek, birtakım sebepler dolayısıyla bu ibadetin gövdesinde yeşeren eğri ve güdük dalları budamak ve de aynı zamanda “Arafat ve Mina”nın had ve hududlarını, oradan ayrılma vakitlerini belirlemek üzere memur tayin edildi. Bu sefer siyasi ve toplumsal bir nitelik taşımasından daha çok talim bir içeriğe sahipti.

Peygamber Zilka’de ayında müslümanlara düstur vererek, Medine genelinde ve etrafındaki Kabileler arasında Peygamber’in bu yıl bizzat hacc merasimlerine katılacağını ilan etmelerini istedi. Bu haber bütün Müslümanları büyük bir sevince boğdu. Ardında da binlerce kişi Medine’nin etrafına çadır kurarak hep birlikte Peygamber’in hareket etmesini beklediler.

“Peygamber Zilka’de ayının yirmi sekizinde “Ebu Düccane’yi Medine’de kendi yerine bırakarak, altmıştan fazla kurbanla Mekke’ye doğru hareket etti. Zil huleyfeye (Mescid-i Şecerenin olduğu nokta) vardığında sade parça örtünerek ihrama girdi.

Bir yandan ihrama girerken öbür yandan da “Lebbeyk” ve İbrahim (as)'ın nidasına cevap mahiyetinde olan meşhur ihram duasına kıraat ediyordu. Ve aynı zamanda herhangi bir süvari gördüğünde veya yokuş ve yamaçlardan birine gelindiğinde de hemen “Lebbeyk” diyordu. Mekke’ye yaklaştığında da “Lebbeyk” demeyi keserek Zilhicce’nin dördünde Mekke’ye varid oldu. Doğrudan doğruya Mescid’in yolunu tutarak, Ben-i Şeybe kapasından Mescid-ül Haram’a varid olurken bir yandan da Allah’a hamd ve sena ediyor ve İbrahim (a.s) selat ve selam gönderiyordu. “Hacer-ül Esved”in tam karşısında bir yere gelince de ilk önce onu “İstilam” etti. Sonra da yedi kez Ka’benin etrafında döndü.

Ardından da tavaf namazını kılabilmek için İbrahim’in makamında durarak iki rekat namaz kıldı. Namazını kıldıktan sonra ise Safa ve Merve arasında say etmeye başladı. Ve akibinde ziyaretçilere dönerek şöyle dedi:

Beraberinde kurbanlak bir şey getirmeyenler ihramdan çıksın, bundan böyle “tasir” (saç ve tırnakların kısaltılması) şartıyla onlar için muharemat-i ihram da (ihram gereği haram olan şeyler) helal sayılmaktadır. Ama benimle birlikte beraberinde kurbanlık getiren herkes kurbanlıklarını kesene kadar, ihramda kalmalıdırlar. Bu emir bir takım şahıslara zor ve ağrı geldi. “Onlar” Peygamber ihramdayken bizim ihramdan çıkmamız ve ona haram olan bir takım şeylerin bizlere helal olması yakışır bir şey değildir” diyorlardı.

Bazen de "Allah evinin ziyaretçileri olduğumuz bir halde üst ve başımızdan boy abdesti suyu damlalarının akması hiç de doğru bir şey değildir” diyorlardı.

Peygamber ihram halinde baki kalan Ömer’i görünce “Beraberinde kurban getirdin mi?” diye sordu. Hayır, dedi. Öyleyse neden ihramdan çıkmadın diye buyurdu. Siz ihramdayken benim ihramdan çıkmam iyi değildir.

O zaman da Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sizler sadece şu an için değil, her zaman için bu akide üzere kalacaksınız.”

Peygamber halkın, bu tereddüt ve ihmalkarlığından rahatsız oldu ve şöyle buyurdu:

“Eğer gelecekte tıpkı geçmiş gibi bana malum olsaydı ve sizlerin bu tereddüt ve ihmalkarlığınızdan önceden haberdar olsaydım; hiç şüphesiz ki, ben de sizler gibi Allah’ın evini, ziyaret için hiç bir kurbanlık getirmeden çıkar gelirdim. Ama ne yazık ki, ben beraberimde kurbanlık getirdim ve Allah’ın emri gereği, Mina’da kurbanlığımı kesinceye kadar da ihramda kalmam gerekiyor. Ama beraberinde kurbanlık bir şey getirmeyen ise hemen ihramdan çıkmalı ve bütün bu eda ettiklerini umre kabul ederek, yeniden bu kez hac niyetiyle ihrama girmelidir.

Umre farizesi, sona erdi. Peygamber hac ve umre farizeleri arasında hiç kimsenin evinde kalmayı istemedi. Bundan dolayı da kendisi için Mekke’nin dışında bir yerde çadır kurmalarını destur verdi.

Nitekim Zilhicce’nin sekizi gelip çatmıştı. Allah evinin ziyaretçileri 9. günün öğle vaktinden akşam güneş batana kadar Arefe’de kalabilmek için bu günde Mekke’de Arafat’a doğru hep birlikte hareket geçiyorlar. Peygamber Terviye günü de dedikleri Zilhicce’nin sekizinde, mina yolundan Arafat’a doğru harekete geçti ve 9. günün akşamına kadar Mina’da kaldıktan sonra yeniden kendi devesine binerek Arafat’a doğru yola düştü. Peygamber çadırının kurulduğu yer olan “Nemire” adlı noktaya gelince de yeniden devesinden aşağı indi. Peygamber kendi meşhur konuşmasını devesine binmiş olduğu bir halde bu azamet dolu cemiyet arasında irad etti.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.