El-Halil kentinin Eski Şehir bölgesindeki Es-Selayme Mahallesi’nde yaşayan Filistinliler, İsrail ordusunun dikenli tellerle abluka altında adeta “açık bir hapishane” hayatı yaşıyor.
Halilurrahman İbrahim Camisi’ne giriş sırasında da aynı işgalci İsrail zulmü devam ediyor. Camiye giriş çıkışlar ancak işgalci İsrail’in insanlık dışı uygulamalarından geçtikten sonra mümkün olabiliyor.
Camiye ve mahalleye girmek isteyen Müslümanlar demir kafeslerle çevrelenmiş bir alana sokulduktan sonra turnikelerden ve bariyerlerden tek tek detaylı aramaya tabi tutulduktan sonra içeri alınıyor. Müslümanlar camiye girmeden önce birkaç elektronik taramadan geçmek zorunda bırakılıyor.
Mirasımız Derneği’nin kutsal mekanları ziyaret için Kudüs’e götürdüğü gazeteci grubu da El Halil’den işgalci İsrail zulmünden nasibini alanlardan oldu.
İşgalci İsrail, Müslümanların kişilerin ibadet özgürlüklerini ve kutsal mekanlarını koruma altına alan uluslararası anlaşmalar ve kanunları tanımamakta ısrar etmeyi sürdürüyor.
Halilurrahman İbrahim Camisi minberinin Nureddin Mahmud Zengi tarafından, şamdanlarının II. Abdülhamid Han tarafından konulan ecdad yadigarı tam dört peygamberlerin kabrini misafir eden kutsal bir mekân.
Yahudiler, 1994 yılına kadar belli saatlerde buradaki “Hazreti İbrahim’in kabrini” ziyaret edebiliyordu.
1997 yılında el-Halil şehri ardından da Halilurrahman Camii fiilî olarak ikiye bölündü. Şehir ve caminin ikiye bölünme süreci, 25 Şubat 1994 tarihinde ABD vatandaşı radikal Yahudi Barush Goldstien adındaki bir teröristin Halilurrahman İbrahim Camii’nde gerçekleştirdiği katliam ile başladı.
Terörist Goldstein, 25 Şubat Cuma günü camide ibadet eden Müslümanların üzerine ateş açmış ve 29 kişinin ölümüne, 125 Müslümanın da yaralanmasına sebep olmuştu. Bu saldırının ardından cami ibadete kapatılmış, saldırının üzerinden yedi ay gibi bir süre geçtikten sonra cami yeniden ibadete açılmış ancak bu süre zarfında caminin içerisine özel güvenlik sistemleri yerleştirilmiş; mihraba gözetleme noktaları konulmuş ve cami elektronik kapılarla bölümlere ayrılmıştı.
İşgalci İsrail yönetimi, bir Yahudi’nin saldırısını güvenlik gerekçesi sayarak caminin yaklaşık üste ikilik kısmını Yahudiler için mabede dönüştürmüş oldu. Müslümanlara ise ancak 300 kadar kişinin ibadet edebileceği bir alan bıraktı.
İşgalci İsrail’in güvenlik güçleri otuz yaşın altındaki Müslümanlara da zaman zaman camiye girme konusunda kısıtlamalar getiriyor.
İsrail, Müslümanların, Yahudiler için ayrılan kısma girmesine ise yalnızca, Kadir Gecesi, cuma günleri ve dini bayramlarda izin veriyor. Yahudiler ise kendileri için ayrılan bölüme hiçbir kısıtlama olmaksızın girerken, Yahudi bayramlarında ise caminin tamamını dolaşabiliyor.
Müslümanlar Hazreti İbrahim ve Hazreti İshak Aleyhisselamın kabirlerini zorlu şartlar altında olsa da ziyaret edebiliyor. Caminin hemen yanındaki Hazreti Yakup ve Yusuf Aleyhisselamın kabirleri ise İsrail’in keyfi uygulamaları sebebiyle kapalı tutuldukları için ziyaret etmek mümkün olmuyor.
İsrail kontrolündeki El-Halil kentinde bulunan Halilurrahman İbrahim Camii çevresinde oturan yaklaşık 400 Yahudi yerleşimciyi bin 500 civarında İsrail askeri koruyor.
İsrail, El-Halil’de dikenli tellerle çevirdiği Halilurrahman İbrahim Camisi’nin de içinde bulunduğu Eski Şehir’deki Es-Selayme Mahallesi’ni ise “açık bir hapishaneye” dönüştürmüş durumda…
Mahallenin her tarafını gözetleme kuleleri ve kameralarla donatan İsrail, Es-Selayme Mahallesi’ni diğer mahallelerden tamamen koparmış durumda… Filistinli aileler ve çocukları, tel örgülerle çevrili mahallelerine giderken bile birçok kontrol noktasından geçmek zorunda bırakılıyor. İşgalci İsrail’in uygulamalarından yaşlı, hasta, çocuk, öğrenci günlük yaşamlarını olumsuz etkiliyor.
Zaman zaman kapılardan giriş çıkışa izin vermeyen işgalci İsrail yönetimi, keyfi uygulama ve tacizleri ile Filistinli Müslümanları yıldırıp doğup büyüdükleri evleri terk etmeye zorluyor.