Onuncu imam kendi hayatı boyunca Abbasi halifelerinden yedi tanesini gördü. Onlar, Me'mun, Mu'tasım, el- Vasık, Mütevekkil, Muntasir, Mustain ve Mu'tazz'dırlar. 243. yılında Mu'tasım'ın zamanında değerli babası Bağdat'ta zehirlenip şehit edildiğinde, kendisi Medine'de idi ve Allah'ın tayini ve babalarının tanıtması üzerine imamet makamına ulaştı. Mütevekkil'in zamanına kadar dini eğitimlerle meşgul idi.
Mütevekkil 243 H. yılında dedikodulara kapılarak, kendi devlet adamlarından birine, imamı o günkü hilafet merkezi olan Samirra'ya celbetme görevini verdi. Yanı sıra bir mektup yazıp imamı (a.s) izzetle anarak onunla görüşmek isteğinde bulundu.[2] Elbette İmam (a.s) Samerra'ya geldi, gerçi kamuoyunda hiç bir baskı olmadı. Fakat elinden geldiği kadar imama eziyet edip ihtiramsızlık etmekten de çekinmedi. Defalarca imamı katletmek ya da saygınlığını zedelemek için çağırttı ve Hazretin evini teftiş ettirdi.
Mütevekkil, Abbasi halifelerinin içinde risalet hanedanına en fazla düşmanlık güden birisiydi. Bilhassa Hz. Ali'ye (a.s) aşırı kini vardı ve ona açıkça küfür ediyordu. Eğlencelerde taklitçi birini O hazreti taklit etmekle görevlendirdi ve kendisi bu sahnelere bakarak gülüp eğleniyordu. Yine onun emriyle 237. yılında Kerbela'da İmam Hüseyin'in türbesinin kubbesi ve etrafta yapılan bir çok evleri yıkılarak yerle bir edildi. İmamın, tahrip ettikleri türbesini su altına bıraktılar. Daha sonra sürülüp, oradaki tüm eserleri yok etmek için, ziraat yapılmasına emir verdi.[3]
Mütevekkil'in hilafet yıllarında Hicaz'daki Şii seyitlerin yaşantısı daha da acınacak hale gelmişti. Öyle ki, kadınların örtünecek elbiseleri bile yoktu. Hatta bir çarşafı namaz vakti olunca sırayla kullanıyorlardı.[4] Bu baskı ve eziyetleri Mısır'da yaşayan Şiilere de yaptı.
Onuncu imam, Mütevekkil'in bu tür işkence ve eziyetlerine Mütevekkil ölünceye kadar katlandı. Ondan sonra Muntasır, Mustain ve Mu'tazz işbaşına geldiler ve sonunda Mu'tazz'ın sinsice planları sonucu zehirlenerek şehit oldu.