Katılacaksa nasıl bir katkı sunacak? Bu katkı askeri mi olacak, sembolik mi? Türkiye’nin alacağı herhangi bir karar, rehin tutulan 49 yurttaşın hayatını tehlikeye atar mı?
TBMM’den Cumartesi günü güvenoyu alarak resmen göreve başlayan Başbakan Ahmet Davutoğlu liderliğindeki 62. Hükümet, işte bu zor soruların yanıtını arıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama’nın NATO Zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin hemen ardından ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Pazartesi günü Ankara’ya gelerek Türk yetkililerle IŞİD konusunu ayrıntılı olarak ele aldı.
Hagel, Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Orgerenal Necdet Özel ile biraraya geldi.
Bu ziyaret, 10 Eylül günü IŞİD’la mücadele stratejisini açıklayacak olan Obama’nın "Türkiye, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi Sünni İslam ülkelerinin de IŞİD’le mücadeleye katılmaları gerektiği" mesajını vermesinin hemen ardından gerçekleşmesi açısından da önem taşıyor.
Irak ve Suriye’ye sınırı olan, topraklarında İncirlik Üssü gibi NATO standartlarında onlarca askeri üs ve tesis bulunduran, ABD ve diğer müttefiklerle çok yakın askeri ve istihbarat iş birliği içinde olan Türkiye’nin bu koalisyona katılımı ve sağlayacağı katkı Washington açısından “kaçınılmaz” olarak değerlendiriliyor.
Ankara ise Washington’un bu çağrısına “temkinli” yanıt vermeyi tercih ediyor.
Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, koalisyona katılım konusunda ilgili kurumların değerlendirmelerine devam ettiğini altını çizerek henüz bir karar verilmediğini kaydetti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Hagel’le görüşmelerden önce Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Bölgedeki her gelişmede, atılacak her adımda NATO üyesi olarak Türkiye'nin içinde olması, müttefiklerimizin arzusudur. Ama biz kendilerine ne olacağını, nasıl olacağını, ne yapacağımızı, yapmayacağımızı açık bir şekilde söyledik. Bölgeyi yakından bilen bir ülke olarak, baştan sona göçmenlerin, mültecilerin durumu dahil her konuda neler yapılması gerektiğini müttefiklerimize paylaştık” ifadelerini kullandı.
ABD’nin Türkiye’den olası talepleri konusunda henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
Ancak yapılan değerlendirmelerde, Türk üslerinin ve hava sahasının IŞİD’e dönük saldırılarda kullanılması, gerekli lojistik desteğin sağlanmasında Türkiye ile iş birliği yapılması, militanların Türkiye sınırından geçerek IŞİD’e katılımı konusunda daha fazla istihbarat iş birliği yapılması, insani yardımların koordine edilmesi gibi taleplerin gündeme gelebileceği değerlendiriliyor.
Türkiye’nin Çekinceleri
Türkiye’nin elini bağlayan en önemli sorun halen 49 yurttaşının IŞİD’in elinde rehin olarak tutulması.
Türk diplomatik kaynaklar, aralarında Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz’ın da bulunduğu rehinelerin can güvenliğinin herşeyin önünde olduğunun altını çizerek, IŞİD’i provoke edebilecek bir adım atılmasının olanaklı olmadığını kaydediyorlar.
Türkiye’nin bu kaygısının başta ABD olmak üzere diğer müttefik ülkelerce de anlaşıldığı ve taleplerin de buna göre formüle edildiği kaydediliyor.
Türkiye’nin ikinci bir çekincesi, IŞİD’e karşı başlatılacak bir müdahalenin Suriye lideri Beşir Esad rejimini güçlendirecek bir durum yaratabilecek olması.
ABD ile yapılan temaslarda "IŞİD’in Esad tarafından oluşturulan ve güçlendirilen bir örgüt olduğunun, dolayısıyla asıl dikkatin sorunun kaynağından uzaklaşmaması gerektiğinin" altını çizen Türkiye, oluşturulacak stratejinin Esad rejiminin ömür süresini uzatmayacak şekilde kapsamlı ve bütünlüklü şekilde oluşmasını da istiyor.
Türkiye’nin bir başka çekincesi de başta Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi olmak üzere bölgede IŞİD’e karşı savaşan güçlere yapılacak silah yardımı konusunda.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Bu bölgeye giden silahlar terör örgütlerinin, PKK'nın eline geçmemelidir. Biz de bu konudaki hassasiyetlerimizi dile getirdik,” sözleriyle bu kaygıyı ifade etti.
Bu çercevede, Türkiye’nin kesin kararını vermeden önce Obama’nın açıklayacağı genel stratejiyi ve atılacak askeri ve siyasi adımları görmek istediği kaydediliyor.
Bu aşamadan sonra Dışişleri, Genelkurmay ve MİT’in yapacağı değerlendirmeler ışığında hükümetin kesin pozisyonunu açıklaması bekleniyor.