Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Özgündüz: Aşırılardan İslam Uleması Teberri Etmelidir

Hz. İmam Hasan (as)?ın doğum günü münasebetiyle adıyla müzeyyen İmam Hasan Camii?nde konuşan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, hem güne özel konuştu hem de gündemle ilgili konulara değindi. 

25 Temmuz 2013
Özgündüz: Aşırılardan İslam Uleması Teberri Etmelidir

Dünyada Efendin Olmalı ki Ahirette de Efendin Olsun

Katılımcıları ve protokolü selamladıktan sonra, İmam Hasan (as)’ın adıyla müzeyyen caminin yapımında büyük emeği olan Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’na teşekkür eden Özgündüz, diğer Ehlibeyt mescitlerinden de büyük katılımın sağlandığı programın, Hz. Hasan (as) aşkının göstergesi olduğunu belirtti.

Hz. İmam Hasan (as)’ın hayatından kesitler sunan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Muaviye’nin yardımcısı da olan Amr bin As’ın, Peygamberimize “Ebter” dediğini ve bu yüzden Peygamberimizin ve ashabın büyük üzüntü duyduğunu vurgulayarak; “Bu söz arşı bile titretmiş olmalı ki, Allah, Peygamberini teselli etti, “Biz sana Kevser’i verdik” dedi. O Kevser’den, Fatıma’dan dünya güzelleri gelecek, yeryüzünde bereketli bir zürriye olacak Fatıma zürriyesi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısı kadar şu anda  yeryüzünde Fatıma zürriyesi var, şerifler var, seyyidler var. Allah bereketlerini, sayılarını artırsın.” dedi.

Özgündüz, İmam Hasan (as) ile ilgili bir kıssayı şöyle anlattı: “Peygamber Efendimizin, bir gün  Hasan ve Hüseyin’i omuzlarına aldığını gören Ebubekir, “Ya Resulallah, en azından birisini bana verin, ben taşıyayım” dediğinde Rasul-i Ekrem vermemişti. Ebubekir, Hasan ve Hüseyin’e gıpta ile şu sözleri söylemişti: “Ne güzel binektir sizin bineğiniz.” Resul-i Ekrem dedi ki; “Ebubekir, ama burada oturmak için de onlar çok layık, değerli ve güzel süvarilerdir. Onlar buraya oturmaya layıktır.” Daha sonra ashabın huzurunda bütün insanlığa seslenerek, “Size en hayırlı anne ve babaya, en hayırlı dede ve nineye, en hayırlı hala ve amcaya, en hayırlı dayı ve teyzeye sahip olanı söyleyeyim mi?” Ashab “Evet ya Resulallah” dediler.

"İşte Hasan ve Hüseyin, şu omuzumda oturan iki güzel. Fatıma ve Ali gibi valideynleri var, kimsenin böyle bir valideyni yok. Ben ve Hatice gibi, Ebutalib ve Fatıma gibi dede ve nineleri var, Kasım ve Zeyneb gibi, dayı ve teyzeleri var, Ümmü Hani ve Caferi Tayyar gibi hala ve amcaları var. Onlar gibi hayırlı bir nesebe kim sahiptir bu dünyada?"

Sonra buyurdu: "Allah'ım sen biliyorsun ki, Hasan ve Hüseyin cennettedir, Onların dedeleri, nineleri cennettedir, Onların amcaları, halaları, teyzeleri, dayıları cennettedir. Allah'ım sen biliyorsun ki Onlar cennetlidir, Allah'ım sen biliyorsun ki, Hasan ve Hüseyin'i sevenler de cennettedir."

Bizi en çok ilgilendiren son cümlesidir. Gözünüz aydın olsun. Allah bu sevgiyi bizim gönlümüzden almasın.

Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Her peygamberin zürriyesi, soyu kendi sülbünde, benim soyumu ise Ali’nin sülbünde karar kılmıştır. Hasan ve Hüseyin benim oğlumdur, Ali’nin sülbünden.” Bu, ümmeti fevkalade şad etti ve düşmanın burnunu yere sürdü.

Hem Şii kaynaklarda, hem Sünni kaynaklarda çok fazla rivayet vardır, Onlar arşın küpesi, cennetin süsü, ziyneti ve cennetlilerin efendisidir. Cennete en iyiler gider, kim gitmişse cennete, kim cennetlikse, hepsinin efendisi Onlar,  sadece babalarının efendisi değiller, babaları onların üstünde olacak.

Birde şu taraftan bakalım, dünyada da cennetliler Hasaneyn'i kendilerine efendi ederler. Kim Onların peşine takılmışsa, kim Onların aşkıyla yanıp tutuşmuşsa, burada kimin efendisiyseler, cennette de onların efendisi olacaklar. Eğer burada senin efendin değilse, orada da sen sahipsiz kaldın demektir.

Makam Kutsal Değildir, Biz, Makama Oturana Bakarız

Hasan-ı Müçteba, neciplerin efendisi, soyluların efendisidir. Peygamberimiz buyurmuş ki, "O öyle bir âl-i cenaptır ki, Allah O’nunla, iki büyük İslam taifesini sulh ettirecek." Savaş kolay olandır, zor olan, barışı sağlamaktır, İmam Hasan bunu üstlenmiş ve barışın sembol ismi, efendisi olmuştur. En zor olanı İmam Hasan başarmıştır.

Bu anlaşmaya göre, Muaviye Kuran'a ve Resul sünnetine uygun hükümet edecekti, ümmeti Muhammed arasında, Arap, Türk, Acem, Emevi, gayri Emevi farkı koymayacaktı, bunlar şartları idi. Adil davranacaktı, devlet imkanatını da adil paylaştıracaktı. Muaviye Allah ve Resulü'nu şahit tutarak imza atmıştı. İmam Hasan için önemli olan da buydu. Tahta oturmak değil. Kuran ve Resulün sünnetinin topluma hakim olmasıydı. Önemli olan buydu. Kimin tahtta oturması değildi.

Allah’ın Selamı O’nun üzerine olsun.

Son dönemlerde Şia ve Sünni kesiminde de makamlar kutsal sayılmaya başlanmıştır. Halbuki İmam Ali (as), o makamı, keçinin burnunun suyuna, yırtık ayakkabıya benzetmiştir. Makamı, makamda oturan lanetli makam haline de getirebilir, Allah'ın yeryüzündeki rahmet makamı haline de getirebilir. Makamın kendisinin hiçbir değeri yoktur, bizim bakışımız açısından. Oraya kim oturmuş ona bakarız, ne yapıyor ona bakarız.

Ehlisünnet Mukaddesatına Söven Bizden Değildir

Osmanlıyı yıkmak için İngilizler tarafından kurulan Vahhabiler, yine ellerine silah verilerek Müslümanlara karşı savaştırılıyorlar. Sadece Şiilerle savaşmıyorlar, Afrika’da Şia yoktur ama onların eliyle her gün onlarca insan öldürülmektedir. Halep’te her gün onlarca Sünni öldürülmektedir, Felluce’de, Bakuba’da, Bağdat’ta her gün onlarca Sünni ve Sünni Alimi öldürülmektedir.

Yakın zamanda, Türkiye’mizdeki mütedeyyin okur-yazarlarımızın birçoğunun kitaplarıyla İslam’ı tanıyıp anladıkları Ramazan El-Buti’yi camide terör ettiler. Vahhabi anlayışını kabul etmeyen, benimsemeyen ister Sünni olsun, ister Şii olsun herkes kafirdir. “Medet ya Rasulellah” diyen herkes kafirdir. Bunların katli de vaciptir bu anlayışa göre.

Buna karşılık Şia içerisinde de, İngiliz ajanları Kum'da bir güruhu yetiştirdiler. Gulat diye camiamız tarafından adlandırılıyor. Onları yetiştiren Ebul Hüda denilen adam, İran'dan sürülürken, başına bir şeyler geldi, tabiri caizse ne olduğunu bilmiyoruz, öyle yok oldu gitti. O'nun naibleri şimdi, kimisi İngiltere'de, kimisi Amerika'da televizyon kurdu, nasıl kurdu, hangi imkanlarla kurdu bilmiyoruz, ama 24 saat yayın yapmakta ve buralardaki uzantıları da, internet üzerinden onları yaymakta.

110 Ciltlik Bihar-ul Envar'dan, birkaç gulatın kattığı hadisi, taklit mercilerimizin kabul etmediği hadisi mesned ederek, Tevella’yı yanlış yorumlayarak durmadan Ömer'e, Osman'a, Ayşe'ye Ebubekir'e sövmekteler. Bizim müçtehitlerimiz, İran İslam İnkılabı Rehberi, bunları lanetledi, haram iş gördüklerini ilan etti.

Bizde Türkiye Caferileri olarak, bunları lanetliyoruz ve bunlardan teberri ediyoruz. Bunlar bizden değildir.

Tevella, Teberra dediğimiz şey Allah Resulu'nu, Ehlibeyt'ini ve dostlarını sevmek, O'nun tarafında durmak, düşmanından teberri etmek, beri olmak, kenar olmak, onun safında durmamaktır. Bu bir gönül meselesidir. Ama Kuran'ımız, Peygamberimiz ve hatta Nehcül Belağa'nın 206. hutbesi tamamen buna ayrılmıştır ve müçtehitlerimiz, bu topluma lanetçiliği, küfürcülüğü yasaklamıştır. Putperestin putuna dahi sövemezsiniz, önce bir adam olacaksınız. Kimsenin inancına, mukaddesatına sövme hakkınız yok.

Müçtehitlerin fetvası Kuran'ın ayetleri ortadayken ki putperestlerin putuna dahi sövmeyin, Peygamberin hadisleri, Ehlibeyt’in sözleri, müçtehitlerin fetvaları ortadayken bu nerden çıktı? İşte oradan çıktı. O Müslümanların başına bela edilen El Kaideciler'e, El Nusracılar'a, Taliban'a asker toplamaktır bunların görevi.

Bunlar sövecek ki mukaddesata, ümmetin bir kısmını terörize etsinler, motive etsinler, yüreklerine kin doldursunlar ki, onlar da kalkıp cihat adı altında Müslümanların kanına girsin. Bunların görevi, El Kaideciler'e, o Müslüman kanı akıtan, o ashab mezarı deşen, o insan eti yiyenlere asker toplamaktır. Bunlar sövecek ki, birileri tahrik olsun, gidip El Kaide ile beraber Müslüman kanı akıtsın.

Görevleri bu, o yüzden hem kendinize dikkat edin, hem çocuklarınıza, başkalarına sövmek, deşarj olmak belki gençlerinizin işine gelebilir. Bu fitnedir, benim ne dinimin, ne mezhebimin kurallarına uyar. Bu noktada da hepinizi uyarıyorum.  Biz müçtehidimizden, sıradan vatandaşımıza kadar, salavatıyla, tekbiriyle altını imzalıyor dediklerimizin. Ehlisünnet mukaddesatına sövenleri lanetliyor, teberri ediyoruz, onlar bizden değildir diyoruz.

Onlar bizim birilerimizin akrabaları, ama bizden değil diyoruz, biz onları reddediyoruz.

Ehlisünnet Uleması, Vahhabilerden Teberri Etmelidir

Caferi Tayyar'ın mezarını bundan birkaç ay önce yakıp yıkanlar. Hucr İbni Adiyy'nin naaşını mezardan çıkarıp, 1400 senelik naaşın çürümediğini gördükleri halde, tövbe edeceklerine, naaşını namalum yere götürdüler.

Medine-i Münevvere'de, Mekke-i Muazzama'daki İslami bütün eserleri yıktılar, yok ettiler. Ehlibeyt'in mezarlarını bu durumlara düşürdüler. Fatıma'nın mezarı orası, Hasan-ı Müçteba'nın mezarı, yıktılar yok ettiler.

İslam coğrafyasında İslamî bütün eserleri yakıp yıkıyorlar ve bunu Tevhid adına yapıyorlar. Kadın, çocuk, ihtiyar, genç, hasta demeden öldürüyolar. Bizim dinimizin Peygamberi bize gayrimüslimlerle savaşırken bir takım kurallar koymuştu, sadece meydanda sizinle savaşanlarla savaşın dediği halde, her gün Müslüman topluluğu üzerine El-Kaideci, Vahabi, İngiliz ajanları bombalar yağdırıyor. Onlar dolar alıyor ve ajan olmanın gereğini yapıyor. Aldıkları dolar da yine kendi dolarımızdır, Amerika doları değil. Mekke'ye bıraktığımız, Hac, Umre paralarıyla, Arabistan çölünde yerden fışkıran kara elmas dediğimiz, petrolün paralarıdır, Amerika parası değil. O aldığı paraya satılmıştır.

Ama benim, hayret ettiğim şey, İslam dünyasının bunun karşısında sükut etmesidir. Ceninlerin, süt emer yavruların öldürülmesinin, hiçbir İslami mezhepte yeri yoktur. Bundan neden teberri edilmez? Bu neden kınanmaz? Kardeş biz bunlardan değiliz neden denilmez? Benim hayretime mucip olan şey bu.

O açıdan da Belediye Başkanımın konuşmalarının altına imzamı atıyorum. Bunlardan utanç duyuyorum dedi, kutluyorum kendisini. İslam uleması, Şia'sıyla, Sünni'siyle, Müslümanları birbirine düşürecek, asıl düşmanı unutturacak, her türlü eylem ve söyleme karşı susarlarsa vebal altında kalırlar, konuşmalılar, teberri etmeliler, kınamalılar, lanetlemeliler ki, Müslümanlar da anlamalılar.

Şia ağzıyla Sünni mukaddesata sövülünce birileri de amin demesin. Hoca demişti, bunlar bizden değil, bunlar fitnecidir, bunlar İslam dünyasına fitne sokanlardır, Şia ağzıyla da sövseler bunlar bizden değildir, bunlar İngiliz uşağıdır.

Sünni uleması da bunu yapacak ki, ümmet, birileri ne zaman şu şirktir, kafirdir diye başladı mı, sen Sünni değilsin, sen bizden değilsin, sen İngiliz'in piyonusun diyebilsin, ümmet bunların avı olmaktan çıkabilsin.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.