Suriye’deki silahlı terör çetelerinin heykel yıkarken çekilen görüntüleri medyada yer aldı. Bu saldırılar ilk kez gerçekleşmiyor. Tekfirci gruplar pek çok ülkede, heykel, kilise, cami, müze ayırt etmeksizin her türlü insanlık mirasına saldırıyorlar.
Tekbirler eşliğinde gerçekleştirilen eylem, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerce desteklenen radikal grupların ilk eylemi değil. Daha önce Suriye dahil, Mali, Libya ve Bahreyn gibi pek çok ülkede, İslamcı gruplar tarihi eserlere dönük saldırılar gerçekleştirmişti. Saldırılara hedef olan mekanlar arasında müzelerin dışında tarihi kilise ve camiler gibi kutsal sayılan mekanların bulunması da dikkat çekiyor.
Suriye’de kilise ve camiler yakılıyor
Suriye’de ÖSO militanlarının ve El Kaide bağlantılı grupların bu tür eylemlerinin başında tarihi kiliselere yönelik saldırılar geliyor. Zira terör saldırılarından en çok etkilenenler arasında ülkede yaşayan Hristiyanların da bulunduğu sır değil. Geçtiğimiz aylarda çatışmaların Humus kentinde yoğunlaşmasının ardından, kentte bulunan ve dünyadaki en eski kiliselerden biri sayılan Um el Zinar Kilisesi’nin silahlı muhalif gruplarca yıkıldığı ortaya çıkmıştı. Yine Humus’ta bulunan tarihi Büstan el Divan Kilisesi’ne bu süreçte büyük zarar verilmiş ve bina kullanılamaz duruma getirilmişti. Tarihi kiliselere yönelik bir diğer saldırı, Halep’teki Ermeni mahallesinde bulunan Surp Kevork Ermeni Kilisesi’ne yapılmıştı. 29 Ekim tarihinde kundaklanan kilise, neredeyse tamamen yanarak büyük hasar görmüştü.
Camilere yönelik saldırılar özellikle savaş propagandası için malzeme olarak kullanılıyor. Bugüne kadar Suriye ile ilgili haberlerde Esad'a bağlı güçlerin "camileri bombaladığı" iddiaları işbirlikçi basın tarafından sık sık dile getirilmiş ve siyaset malzemesi yapılmıştı. Ancak geçtiğimiz aylarda, gerek Suriye’de ve gerekse Mali, Libya ve Bahreyn gibi ülkelerde bulunan pek çok tarihi ve kutsal mekana yönelik saldırıların bizzat tekfirci örgütlerce gerçekleştirildiği ortaya çıktı.
Yağmalanan tarihi eserler ve “putkırıcılık”
Tekfirci grupların tarihi eserlere yönelik saldırıları yalnızca “tahrip etmek” amacıyla yapılmıyor. NATO bombardımanından aldıkları destekle Libya’da iktidarı ele geçiren işbirlikçi gruplar geçen sene, Trablus’daki Ulusal Cumhuriyet Müzesi’ni yağmalamış ve pek çok eseri kaçırmıştı. O günlerde bir açıklama yapan UNESCO, koleksiyoncuları Libya’dan gelen tarihi eserlere dair dikkatli olmaları konusunda uyarmak zorunda kalmıştı. Libya Ulusal Müzesi, neolitik dönemden, Berberiler, Fenikeliler, Garamantlar, Yunanlar, Romalılar ve Bizanslılar dönemlerinden kalma çok değerli eserlere ev sahipliği yapıyordu.
Suriye de yağma ve tarihi eser kaçakçılığından nasibini alıyor. Geçtiğimiz Eylül ayında Time dergisinde yer alan bir haberde, Suriye-Lübnan sınırında tarihi eser karşılığı silah ticareti yapıldığına yer verilmişti. Aryn Baker imzalı haberde, Suriye’de bulunan altı UNESCO Dünya Mirası bölgesinin de hasar gördüğü ve buradan ve müzelerden yağmalanan eserlerin, Suriyeli muhalif gruplarca silah satın almak üzere sınır bölgelerdeki karaborsada cüzi fiyatlarla satıldığı belirtilmişti. Suriye’de yağmalananlar arasında milattan önce 8. Yüzyıl’dan kalma Arami tanrı heykelleri, Roma dönemi heykelleri, erken dönem Hristiyan ikonaları, Antik dönemden kalma Yahudi kaseleri, antika Kuranlar dahil pek çok tarihi eserin bulunduğu ifade ediliyor.
Tekfirci grupların tarihi eserlere dönük saldırıları bunlarla sınırlı değil. Özellikle Selefi gruplar, camiler dahil her türlü tarihi esere dönük kin dolu açıklamalar yapmaktan ve fırsat olduğunda bu mekanları tahrip etmekten çekinmiyor. 2001 yılında Afganistan’daki Buda heykellerine saldıran zihniyet, şimdilerde kendini Mali, Libya ve Mısır gibi ülkelerde gösteriyor. Geçtiğimiz haftalarda Mısır’daki Selefilerin lideri, Büyük Sfenks ve piramitlerin “put” oldukları gerekçesiyle yıkılması gerektiğini söylemişti!
01 Aralık 2012