Irak, Bütün Iraklılarındır
Irak gezisi çerçevesinde basına yansıyan sözleri hakkında bilgi veren Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, yanlış anlaşılan Kerkük konusuna değindi.
Basında “Kerkük’ü Kürtlere sakın vermeyin.” gibi bir anlaşılma olduğunu belirten Özgündüz, Irak’ta görüşülen konulardan birinin de Irak’ın toprak bütünlüğü olduğunu, son dönemlerde Kerkük konusu gündemde olduğu için Kerkük’ün de bütün Iraklılara ait olması gerektiğini vurguladığını ve orada görüşülen siyasilerin de aynı görüşte olduğunu söyledi.
"Ben Irak’ta Kerkük’ü sakın Kürtlere vermeyin, aman Kerkük’e Kürt sokmayın demedim, böyle bir görüşüm de yoktur. Kerkük, Kerküklülerindir, Kerkük bütün Iraklılarındır. Irak’ın her yeri Iraklılarındır. Bütün Türkiye, bütün Türkiyelilerin olduğu gibi. Türkiye’nin hiçbir şehri bir gurubun değildir. Hiçbir şehrinin işgal edilmesine, “Bize ne o şehrin sakinleri korusun.” demeyiz, hangi şehre düşman saldırsa aynı tepkiyi veririz. Benim görüştüğüm insanların da benim de görüşüm de bu. Hiçbir ırk ve mezhep Irak’ın hiçbir şehrinin sadece sahibi değildir. Türkiye’de de olmadığı gibi. Türkiye’nin her santimine her vatandaş ortaktır. Irak’ta da her santimine, her karışına Iraklı ortaktır, oraya gitmesi için pasaport alması gerekmiyor. Bu konuda bizim görüşümüz de budur, Irak’taki Şia’nın da görüşü budur. Irak’ta çoğunluk Şia’dır diye Irak bizimdir görüşü yanlış bir görüştür. Türkiye’de Sünni çoğunluktur diye Türkiye Sünnilerindir anlayışı nasıl yanlışsa. Doğru olan budur ve bizim de üzerinde mutabık kaldığımız görüş budur. Birileri bu şehir benimdir deyip orayı koparmaya çalışırsa biz buna karşıyız, ırkı ve mezhebi ne olursa olsun. Kerkük konusu gündemde olduğu için Kerkük üzerinden bunları konuştuk.”
Dökülen Her Damla Kan, Benim Kanımdır
Suriye konusuna da değinen Özgündüz, Suriye’deki olayların çarpıtılarak anlatıldığını, Suriye’ye Kuran perspektifinden bakıldığında olayların çözüleceğini belirterek şöyle dedi:
“Suriye meselesinde, aşağı yukarı Şia’nın genel görüşü budur: Orada akan her damla Müslüman kanı, hatta dökülen her vatandaşın kanı, dini ve ırkı ne olursa olsun, orada yaşayan her vatandaşın kanı benim kanımdır. Madem ki düşman aramıza fitne sokmaya çalışıyor, bu bölgenin insanını birbirine kırdırmaya çalışıyor, dökülen her damla kan benim kanımdır. Sadece dışarıdan fitne sokmak üzere gelen işgalcilerin kanı benim kanım değildir. Bu ülkenin insanı yekvücuttur. Peygamberimizin bakışıyla, Kuran perspektifiyle de baktığınızda bunu göreceksiniz. Bir ayette, bir müminin kanını haksız yere dökene ebedi azap vaat ediyor. Bir ayette de bir nefsi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir buyuruyor. Mümin veya değil ayrımı yoktur. Dün komşun olan kişiyi, düşman bugün aranıza fitne soktu diye, bu da onlardandır diye öldürürseniz, bunun suçu nedir?
Hangi dinin mensubuna ait olursa olsun, çocukların günahı nedir? Onlar neden öldürülür? Müşrikler kız çocuklarını öldürüyordu. Eğer çocuğu ana babasının hükmünde görürseniz, o zaman size ne o da müşriktir. Ama Kuran hayır diyor, bu çocuğun hesabı sorulacak, diri diri gömülmenin hesabını. Ben onun babasıyım, siz karışamazsınız diyemezsiniz. Hangi günahımdan dolayı beni öldürdün, niye öldürdün diye soracak sana. Çocuğun dini mezhebi yoktur. Şianın görüşü budur, çünkü Hz. Muhammed penceresinden, Kuran penceresinden ve rahmet penceresinden bakıyor. Kendi katiline bile İmamı Ali gibi rahmet penceresinden bakıyor. İmam Ali (a.s) İbn-i Mülcem’i bile kurtarmaya çalışıyor, gel tövbe et cehennemden kurtul diyor. Biz arzu etmiyoruz ama İmam Ali (a.s) onun kurtuluşunu istiyor. Çünkü Peygamber, Ali’yi Yemen’e gönderirken, adam öldürmek esas değildir, bir kişiyi kazanmak önemlidir buyurmuştur. Bir kişiyi doğru yola hidayet etmek, güneşin aydınlattığı her yerden daha değerlidir. Şia bu pencereden bakıyor.
Şimdi işi horoz dövüşüne çevirmişiz. Bir kısım diyor ki, Sünni, eli kanlı teröristleri, Amerika İsrail silahıyla kendi vatandaşını, dindaşını, mezheptaşını dahi katleden teröristi destekliyor. Bunu bütün Sünni mi yapıyor? Hayır. Bir kısım da diyor ki, bütün Şiiler Esad’ı destekliyor. Ben diyorum ki, bırakın bu horoz dövüşünü, biz hazırız, elinizi vicdanınıza koyun, siz de hazırsanız bir heyet gönderelim, gidip baksınlar ne oluyor. O zaman el ele verip bu ateşi söndürelim. Düşman çok şımardı. Bizi birbirimize çarpıştırarak karış karış Filistin gasbediliyor, Filistin halkı öldürülüyor. Ermeni, bunca Türk toprağını işgal etmiş, milyonla Türk’ü yerinden yurdundan etmiş yetmiyor, şimdi de bir bir askerlerini öldürüyor. Müslümanlar Beşar mı, muhalifler mi diye birbirine düşüyor, düşman kendi işini görüyor.
İki kardeş kavga ediyorsa aralarını bulun diyor Kuran, eğer bir taraf savaşa devam ediyorsa o tarafa topyekün yüklenin diyor. Arap Birliği gözlemcileri gitti Suriye’ye, dediler ki burada teröristler katliam yapıyor. Irak’taki görüşmelerimizden biri de buydu. Türkiye'nin, askerine polisine silah çeviren teröristle savaşma hakkı olduğu gibi, her ülkede öyledir, silahlı mücadele varsa, devlet ona silahla cevap verir. Araplar gözlemcilerini geri çektiler, doğruyu söylemelerini kabullenemediler. BM kimin kontrolündedir? Emperyalistlerin ve Siyonistlerin. Onlar da gözlemciler gönderdiler. Onlar da dediler, Suriye’de terör var. Bunlara kimin sözü nazı geçerse, bunların araya girmesi lazım. Onları da susturdular.
Dostlar, biz hiç kimsenin, hiçbir bölge halkının kanı dökülsün istemiyoruz, kan dursun istiyoruz. Kuran bize, gözünü kan bürümüş teröristi destekleyin demiyor. Dünya diyor savaşı durdurun, bir taraf diyor ki tamam gelin görüşelim, ne ıslahat istiyorsanız yapacağım. Bir taraf diyor ki yok hayır. Kuran bize diyor ki bu tarafın üzerine gidin. Bu bilgiler yanlış mı? O zaman gidelim yerinde inceleyelim. Kan dursun, Müslüman kanı akmasın, insan kanı, suçsuz kanı akmasın. Minnacık yavrular ağlamasın, öldürülmesin, kesilmesin, taranmasın. Düşman bizi birbirimizle meşgul edip, Azerbaycan’da askerlerimizi şehit etmesin, Filistin’de kardeşlerimizi katletmesin. İnsaf edin, aynı dinin mensubuyuz, düne kadar aynı duygular, aynı kaygılar, aynı tasalar, aynı hassasiyetlerimiz vardı. Bize ne oldu da birden bire farklı cephelerin insanı olduk? Yarın vicdan-ı âmmede de bunun hesabını vereceğiz, Allah’ın huzurunda da."