Suriye'de kriz iç savaşa dönüştürüldü
Suriye’deki kriz, bir iç savaşa dönüştürüldü. İç savaşa dönüştürülünce bu sefer başka devletler karışmaya başladı. Şu manzaraya bakar mısınız: Amerika gemileri Hürmüz Boğazı’ndan girmeye çalışıyor. Suriye olaylarının şiddetlendiği bir dönemde Ruslar da savaş gemilerini getirip Suriye’nin Tartus limanına demirliyor. Yani bölge, bölgesel belki de küresel bir savaşa doğru gidiyor. Dolayısıyla bunu asla dış güçlerin müdahalesiyle çözmek asla mümkün değil. Ama bu Rusya’nın da Çin’in de diğer devletlerin de olurunu alacak bir barış planı uygulanabilir. Burada ne hayati konuma sahip olan ülke, Türkiye’dir. Türkiye, başından beri hakem rolü oynayabilirdi. Ama Türkiye, maalesef bazı yanlış yönelişler sonucunda, Suriye politikasında taraf durumuna düştü. Türkiye’nin en büyük açması burasıdır. Hatırlayın! Daha geçen sene bu vakitler, batılıların çok üstüne gittiği bir zamanda Esed, “Eğer çok üstümüze gelirseniz biz, Emevi Camii’ne Türk bayrağı asarız diyor. Şimdi bu noktadan, Türkiye ve Suriye devleti sanki birbiriyle kavgalı iki devlet haline geldi.
Türkiye hakem rolüyle krizi çözebilirdi
Evet Doğru! Suriye’deki bu vahşetin, mezalimin durdurulması lazım. Ama Türkiye bunu sadece bir hakem rolü oynayarak gerçekleştirebilir. Bizim dış politikamızı yönetenler şöyle zannetti. Türkiye hükümetinin hatası burada. Amerikalılar, Beşşar Esed rejimini 15 günde indirecek gücü var. 2 haftada 3 haftada Esed rejimi yıkılır, Türkiye’de burada hayati bir rol oynar zannetiler. Cümle alem biliyor ki Rusya olmadan, Ortadoğu’daki dengeler hesaba katılmadan çözülmesi mümkün değil. Beşşar Esed rejimi diğer yönetimler gibi değil. Beşşar Esed rejimi, diğer ülkelerden çok daha güçlü bir alt yapıya sahip. Dünyanın çok büyük ordularından birisi, halk arasında kim ne yapıyor ne ediyoru bilen çok güçlü bir istihbarat teşkilatı var, keskin nişancıları var. Ve katliamlarda da profesyonel. 33 sene önce dünyanın hiçbir sözüne bakmadan Hama’da Homs’ta binlerce insanı öldürdü.
Türkiye hükümeti, Batı'nın maşası oldu
Buradaki hata, 2 hafta da 3 hafta da Beşşar Esed rejimi düşeceğinin sanılmasıdır. Hatırlanacağı üzere Dışişleri Bakanı Clinton’un Türkiye’de verdiği bir demeci vardı. Diyordu ki “Biz, bu işe karışmayacağız. Türkiye ve Arap Birliği, bu işin içine karışacak. Biz, ısrarla şunu söyledik: “Aman dikkat edin! Bunlar şunu söylüyorlar: Bu ateşin içine biz elimizi sürmeyeceğiz. Biz maşayla buraya gireceğiz” diyorlar. Türkiye’ye bu rolü vermeye çalışıyorlar. Türkiye ne yazık ki bu rolü benimsedi ve bu işin içerisine girdi. Şimdi geri adım atıyorlar. Hükümet, dediğimiz noktaya geliyor. Ama şimdi Suriye’deki tüm taraflar silahlandı. Bir halk ayaklanmasının da ötesinde iki tarafın da elinde büyük ve ağır silahları var. Gözünü kırpmadan halkına ateş açan bir yönetim var. Ve hatta geri adım atmıyor. Muhalefet de geri adım atmıyor. Arapların bir atasözü var. Kan toprağa düşünce akıl ortadan kalkar. Suriye’de kan toprağa düştü. Türkiye’nin vazifesi, kanın toprağa düşmemesini sağlamaktı. Ama ne yazık ki Türkiye, yanlış eğilimler neticesinde Suriye konusunda hakem rolünü kaybetti. Geç kalınmıştır ama hala imkansız değildir. Türkiye ve İran’ın da katılacağı, Suriye rejiminin de kabul edeceği bir barış komitesi kurulmalıdır. Barış komitesi çalışırken, Suriye rejiminin kanlı saldırılarını durdurması için uluslararası toplumun baskısı korunmalıdır. Sonuç itibariyle Suriye sorunun, barışçıl yolla çözülmesi zorunludur.
Bölgesel-Küresel savaşa doğru gidiyoruz
Aksi takdirde görüyorsunuz Nuri el Maliki ne dedi? Türkiye eğer Suriye’ye müdahale ederse mezhep savaşı çıkar. İşin içerisinde Irak işin içerisinde Lübnan işin içerisinde İran ve işin içerisinde Rusya’nın olduğu büyük bir kaosa doğru gidiliyor. Çok vahim bir noktaya doğru gidiliyor.
Geçenlerde Rus muhalif lider Jirinovski bir şey söyledi. Jirinovski, deli dolu bir adam olduğu için herkes “bu sarhoşun biridir” diyor ama zaman zaman Rus devletinin zihin yapısındakileri söylüyor. Jirinovski, “Bu yaz aylarında Türkiye, Lübnan, İran ve Irak’ın içinde olduğu bir bölgesel savaş başlayacaktır. Ve bu belki de küresel savaşın başlangıcı olacaktır. Rusya olarak üzerimize düşen ordularımızı güneye çekip, Rusya’nın üçüncü dünya savaşına katılmasını önlemektir” diyor. Şimdi bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman tahminimizin çok üstünde bir tansiyon ve kaos var. Bunu çözmenin yolu bölge ülkelerinin kararlılığını ortaya koymasıdır.
Suriye olaylarıyla Hamas ve Hizbullah güç kaybetti
Hükümet diyor ki “bu büyük Ortadoğu projesi” değildir. Elbette değil. Proje değişti. Uyguladılar ve bitirdiler projeyi. Projenin ikinci safhası “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi”dir. Şimdi Fas’tan Endonezya’ya kadar olan coğrafya da 15 yıldır fiili savaş yaşanıyor. Bu savaş 4 ortaklı bir konsorsiyumdan oluşuyor. Birincisi, Amerika’dır. İkincisi İsrail. Üçüncüsü silah tüccarları. Dördüncüsü ise dünyanın üç büyük petrol şirketidir. Herkes Irak ve Afganistan savaşından payını aldı. Amerika, bu bölgede istediğini istediği sürede gerçekleştiremedi. Ama Amerika, bölgede güç gösterisinde bulundu. 2010 yılında silah satışı 1.5 trilyon dolara çıktı. Soğuk savaş döneminden daha fazla bir silah satışı var. Büyük petrol şirketleri, bölgedeki petrol kuyularını istekleri gibi kontrol ediyorlar. Şimdi bu konsorsiyumun bir diğer ayağı ise İsrail’dir. Şimdi söyler misiniz? Bu kavgalardan kim karlı çıktı? Irak, üçe bölündü. İsrail, büyük bir düşmanını alt etmiş durumda. İsrail, ellerini ovuşturuyor. Nükleer kriz dolayısıyla İran’ın üzerine uluslararası bir baskı kuruldu. Son 10 yılın hikayesi bu. İsrail’e karşı mücadele eden Hamas ve Hizbullah hareketleri, özellikle de Suriye olaylarından sonra güç kaybetmeye başladı. Suriye, bölgede İsrail karşıtı gibi görünen bir yönetime sahip. Suriye, ciddi bir şekilde güç kaybeder noktaya geldi. Baktığımız zaman her şeyin İsrail’e yaradığını göreceğiz:
Bölgedeki gelişmeler İsrail'in yararına
Hatta şunu söyleyebiliriz. Türkiye, bize ait olmayan bir savaşın hazırlığı için NATO savunma kalkanını getirdiler Malatya’nın Kürecik ilçesine kurdu. Bu kalkan, İran’a Suriye’ye ve Rusya’ya karşıdır. 10 yıl önce bölgede durum şöyleydi: İran’ın füzesi İsrail’e dönüktü. Lübnan’ın füzeleri İsrail’e dönüktü. Suriye’nin füzeleri İsrail’e dönüktü. Belki Rusya’nın füzeleri de İsrail’e dönüktü. Şimdi İran’ın füzeleri Türkiye’ye dönük. Lübnan’ın füzeleri başka bir yöne dönük. Suriye’nin füzeleri Türkiye’ye dönük. Rusya’nın füzeleri Türkiye’ye dönük. Hedef tamamen şaştı. Sanki bölgedeki bu ülkelerin hedefi Türkiye oldu. İsrail de elini ovuşturuyor. Herkesin kendisine karşı düşmanlık sözleri, eylemleri ve gücü azalmış durumda. Bölgedeki son gelişmelerle gücünü artıran, sessiz sedasın gelişmelerden büyük fayda sağlayan ülke, Büyük Ortadoğu Projesi ülkelerinden İsrail’dir. İsrail böylece Büyük İsrail Devleti’nin önündeki engelleri birer birer aşmış oldu.
Sıfır sorundan sıfır dosta
Türkiye, sıfır sorundan sıfır dosta döndü. Birkaç yıl içerisinde nasıl oldu da bu hale geldik. Bu da akıl almaz yanlışlıklar kümesidir. Bu aslında Ermenistan açılımıyla başlayan bir süreçtir. Ermenistan meselesinde de biz en başında, 9 madde halinde endişelerimizi ilan ettik. Bütün bu endişelerimiz gerçekleşmiştir. Evet Türkiye, Ermenistan’la sınırlarını açsın. Bütün ülkelerle sınırlarını açsın. Bundan Türkiye kazançlı çıkar. Fakat biz, bu sorunun çözümüne hazırlıksız girdik. Siz, Kafkaslarda bir çözüm üretiyorsunuz. Ama bu sorunun çözümünde Rusya yoktu. Rusya’nın olmayacağı bir çözümün uygulanması mümkün değildi. Maalesef, özellikle de Fransa’daki tasarıdan sonra, Ermenistan’la düşman ilişkisi içerisine girdik. Kuzey Irak’la fevkalede bir gerilimin içerisine girdik. Irak’ta Nuri el Maliki hükümetini hem de kuzey Irak yönetimini ciddi bir şekilde destekleyen hükümet politikasından, bugün İran’ın yakınına düşmüş olarak bir Irak hükümeti var. Irak hükümetiyle Türkiye arasında çok ciddi bir gerilim var.
Hükümet, Batı'nın istediği çizgide hareket ediyor
Suriye’yle sınırlarımızı açmıştık. Biz, 2009’da yazılı bir açıklama yaparak hükümeti tebrik ettik, teşekkür ettik. “Elinize sağlık. Suriye sınırının açılması fevkalade bir adımdır” dedik. Ama şimdi, sınırımızı açtığımız Suriye’yle bırakın sınırları kapatmayı neredeyse savaş durumuna geldik. Yunanistan’la kavgalı, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’yle kavgalı, Suriye’yle kavgalı, Irak’la kavgalı, Ermenistan’la kavgalı ve Rusya’yla kavgalı bir Türkiye görüntüsü, sıfır sorunla hiç bağdaşmıyor. Ben, Türkiye hükümeti kötü niyetlidir. Bundan ötürü bu noktaya geldik demiyorum. Ama hükümet hazırlıksızdı. Ve bir yanlışın içine girdi. Yanlışı şudur: Batı bölgede nasıl bir yönelim sergiliyorsa hükümet de ona göre hareket etmeye çalıştı. Hayır öyle değil. Allah bu ülkeye öyle bir nimet verdi ki bölgede bağımsız politika uygulama şansını vermişti. Hükümet, bu şansını kullanamadı.
isra haber
07 Şubat 2012