Özgündüz, “Hukuki açıdan İzzettin Doğan hocam Türkiye’de bu hukuku en iyi bilenlerdendir. Konuya en güzel şekilde değinmiştir. Şimdi bizden vatandaştan vergi alınırken her kuruşu size hizmet olarak dönecektir deniyor. Ama ne yazık ki eğer % 2- 3 oranında bütçeden din hizmetleri için ayrılıyorsa, yani benim verdiğim her 100 liranın 3 lirası, 100 milyonun 3 milyonu bana hizmet olarak değil inkâr ve asimile olarak dönüyor. Burada hukuki açıdan sorun var. Hem beşeri hukuk açısından hem de İslami hukuk açısından sıkıntı var. Benimle taahhüdünüz bu değil, benden vergiyi alırken her kuruşunun hizmet olarak döneceğini söylüyorsunuz.
Fakat şimdi bizim sıkıntımız bu noktada; gelin size de maaş bağlayalım deseler de, gelin kadrolu olun hatta sözleşmeli değil kadrolu olun deseler de bizim toplumdan hiçbir âlim bu şartlarda oraya katılmaz ve bunu bizim toplumumuz kadrolu olan bu âlimi kendi inancına ihanet etmiş olarak değerlendirir. Öncelikle beni asimile etmeyecek yani kendi paramı kendime verirken bir de boynuma minnet koyup beni asimile girişimi olabilir, önce beni bunun olamayacağı, olmayacağı yasal düzenlemelerle bir defa ortaya çıkmalı.
Bu toplum bu noktada kaygıları giderilmiş rahat bir şekilde evet demeli topyekûn. Siz seçerek, siz iyi adamsınız deyip kendinize benzeteceğiniz insanları istihdam ederseniz bu kaygıları, kuşkuları daha da artırırsınız. Ve halk içerisinde sayılan sevilen din adamlarını Caferi alevi toplumundan, istihdam etmek suretiyle; evet bunların dünyasına katkı yaparsınız ama onların haysiyetini toplum arasında ki sevgisini yok edersiniz, saygınlığını yok edersiniz, çünkü bizim camia o zaman ona hain gözüyle bakar. Onun için öncelikler bu kaygıların giderilmesi, asimilasyona yönelik kendinize benzetmeye yönelik hareket olmadığı yönünde yasal düzenlemeyle garanti vermeniz lazım, rahatlatmanız lazım.
Bu kesimin önderleri de bu nokta da tatmin olurlarsa o zaman şekiller, detaylar üzerinde müşavere edilerek bir sonuca varılır diye düşünüyorum. Eski Diyanet İşleri Başkanlarımız genelde bizi ülkenin kaybı gibi görüp kazanacağız tabiri kullanıyordu, bu da bize fazlasıyla dokunuyor, bizi kim kaybetmiş ülke mi kaybetmiş, Cumhuriyet mi bizi kaybetmiş, devlet mi bizi kaybetmiş ve siz kazandırıyorsunuz. Yani hakikaten bu kesim vatana ihanet içinde midir, vatanla devletle savaş halinde midir ki bizi kazanmak için bir takım projeler üretilme ihtiyacı hissediyorsunuz?
Bilakis bu ülkede devletin de ülkenin de hatta milli birliğin de sigortası olan bir kesimden bahsediyorsak demek ki bu kesimi kaybeden yok ki siz bulasınız! Ama bugün Sayın Mehmet Görmez Başkanımız benim gördüğüm kadarıyla açılıma, hukuk zeminine meyyal, yatkın bir perspektife sahiptir. Bu sene ki Aşura’ya bakış açısında da bunları gördük. Fakat dediğim gibi hiçbir zaman güler yüz yeterli değil, sizi ancak kanun korur. Bizi de bu nokta da ancak kanun korur, kanunla bizi asimile etmeyeceklerini bir türlü garanti edecekler bu toplum rahatlayacak. Ondan sonra da, sen iyisin O kardeşin kötü şekline girmeden şartları haiz, bütün bu kesimde ki din görevlilerine kapıları açacaksınız -şartları haiz diyorum-. Ona göre de bunun organik bağlarını çözmeden birbiriyle olan o örgütlü çalışmalarını bozmadan, ona halel vermeden, bu nasıl olur Alevi İslam Teşkilatını çok bozmadan bir türlü bütünleşmiş edersiniz ama amiri memuru, müfettişi kendisinden olmak kaydı ile. Böyle olmaz ise her zaman veren el alan ele hükmeder. Bu benim hakkımdır, kendi hiyerarşimi oluşturmam lazım ve yasayla da bir türlü asimilasyona uğramayacağım garanti edilmeli; ondan sonra kadroya nasıl girileceği bunlar bence detaydır. Hakkımız değilse istemiyoruz, hakkımız ise geç kalınmış hakkımızı vermek için daha ne bekleniyor. Yani bize hakkımızı vermeye uğraşırken bile altından bir asimile kokusu alıyorum, biz seçeceğiz, kimi seçeceksiniz, kendinize benzemeye yatkın olanları dini dinara satacak insanları mı seçeceksiniz, kimi seçmek istiyorsunuz? O zaman av- avcı kokusu alıyorum burada, bir ara komünizmin çıkışından sonra alevi camiada ideolojik anlamda doğan boşluktan yararlanarak Alevi toplumu av gibi gören herkesin misyonerinden, Sünni’sinden, Şii’sinden çullandığı gibi, böyle insafsızca bir av-avcı ilişkisine girildiği gibi burada da yine bir para kokusu çıkacak, bununla size benzemeye yatkın asimileye yatkın insanları mı avlayacaksınız!
Bu bir kaç defa denenmiştir fakat tutmamıştır, toplum dini dinara satan din adamının peşinden gitmez, Caferilikte sevilen, -sevilen dediğinizin ölçüsü nedir-, Caferi toplumda buna Alevisi, Nusayri’si, , Bektaşi’si dâhil olarak diyorum zaten sevilmeyen din adamı dini önder olamaz. Çünkü Caferi fıkhında imamın, önderin adil olması gerekir. Adilse zaten toplumda sevilir, bizim toplumun dini insanları, din hadimleri, din hizmetçileri zaten sevilirler. Mesela şuan da yüz bin kadronuz varsa, biz yüzde otuz isek, kardeşim benim otuz bin kadro hakkım vardır verin. Bu bizim hakkımız bu. Ve bunu verirken de asimile etmeden verin, hakkımız olanı veriyorsunuz boynumuza minnet koymadan verin. ,Ama yok biz hep hak yemeye alışmışız derlerse ona diyeceğimiz bir şey yok, demin hocamın dediği gibi Diyanet Teşkilatı Diyanet İşleri Başkanı bizi kayıp olarak görmediği kanaatindeyim ben, onun için konuşarak bir mutabakat üzerinden gidilebileceği ümidim vardır diyen Özgündüz, canlı yayında Ana Haberin konuğu olan Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın açıklamalarına tam destek verdi.
Özgündüz, karşılarında İzzettin Doğan gibi ne dediğini bilen, kendisine ne denildiğini bilen akil insanlar varken bu fırsatları devletimiz değerlendirmelidir, samimiyetlerini öyle göstermelidir. Yoksa yumuşak karın üç kuruşa satılabilecek insanlar, gel beri tarafa sana maaş verelim bu bir yere vardırmaz bilakis daha çok rahatsızlık yaratır diye konuştu.
Prof. Dr. İzzettin Doğan da Özgündüz’ün sözlerinin altına imza attığını ifade ederek Özgündüz’ün bir lider olarak bu ülke için bir şans olduğunu, bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için çaba gösteren ender şahsiyetlerden birisi olduğunu dile getirerek, siyasi olarak ta kendi camiasının sorun ve sıkıntılarını kendi vekillerini seçerek meclise gönderme gücüne sahip bir konuma geldiğini söyledi.
13 Aralık 2011