Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Osmanlı Medeniyetinde Muharrem Kültürü

İslam toplumunu derinden çatlatan Kerbela vakası şüphesiz İslam dininin inanç konusununda merkezinde önemli bir yer teşkil etmiştir.  

24 Kasım 2011
Osmanlı Medeniyetinde Muharrem Kültürü

Yüzyıllar içinde bu olaya karşı sergilenen tavır dünya Müslümanlarının büyük kesiminde gösterilen bir tepki kültürünü doğurmuştur. Bu olgunun bir ürünü olarak, Osmanlı medeniyetinin sahip olduğu geniş dini geleneklerde yer alan Muharrem kültürü, İslam coğrafyasında ortalamanın oldukça üstünde bir seviyeye sahiptir. İran ve Acem kültürü ile çatışmasına karşın bu ortak konuda ayrı gibi gösterilmeye çalışılan Osmanlı medeniyetinin durumu, hakikatte bunun zıttı konumundadır.

Anadolu Müslümanları, İran Müslümanları ile büyük bir çekişme yaşamış olsalar da Kerbela Vak’ası  ve Ehl-i Beyt konusunda sergiledikleri tepki aynı yöndedir.  Osmanlı toplumu bu dönemi tam bir “matem” havasında ruhuna işlemiştir.

Bu anlayışın bir eseri olarak bilinen en kadim kültürel unsur, Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, Muharrem ayının ilk on günü, öğle ezanlarının Hüseyni makamında okunduğu, bazı dergah ve evlerde ise on gece boyunca sırayla Fuzuli’nin Hadikatü’s  Süeda’sının okunmasıdır.Bu şekilde gerçekleşen bir çok  ritüel ile Kerbela hüznü Türk-İslam toplumunun tamamına yansımıştır.

İşte okunan ezanlardan düzülen mersiyelere kadar; evlerden, sokaklardan tekkelere kadar tüm İslam coğrafyası tam 13 asırdır bu matemi yüreklerinin en derin yerinde hissetmiştir ve hatta hissetmektedir:

Bu gün mah-ı Muharremdir, muhibb-i hanedan ağlar.
Bu gün Eyyam-ı matemdir, bu gün ab-ı revan ağlar.

Hüseyn-i Kerbela’yı elvan eden gündür.
Bu gün Arş-ı muazzamda olan âli divan ağlar.

Bugün Âl-i abanın gülşeninin gülleri soldu,
Düşüp bir ateş-i dilsuz, kamu ehl-i iman ağlar.

Bugün Gülzar-ı Muhtar-ı Hüda’ya bir hazan esti,
Zemine düştü vaveyla, felekte kehkeşan ağlar.

Bugün hunbar olur gözü elbet Haydar-ı Kerrarın
Görür Zehra’yı hun efşan, Resul-i âli şan ağlar.

Bu gün evlad-ı Haydar, hem dahi ahfad-ı Peygamber
Döküldü gül gibi yerler yüzüne, asuman ağlar.

Gülistan-ı Muhammedin Gül-i hamraların derdi
Yed-i kahr ile ol gaddar, bu gün devr-i zaman ağlar.

Risalet gül gülistanı, nübüvvet bağu bostanı
Hüseyni ol nuristanı gören Pir ü civan ağlar

Güruh-i hanedana Lütfiya kurban ola canım
İla yevmil kıyame can ile ehl-i iman ağlar.
_________________

Alem yüzüne saldı ziya âli Muhammed
Seyfin çak edip geldi yine âli Muhammed
Nadan ne bilir dâna bilir âli Muhammed

Vesalli alâ seyyidina âli Muhammed
Vesalli alâ mürşidina şahı velâyet

Kemter kuluyum ben Alinin şahı keremdir
Hasan başımın tacı Hüseyin gözümde nemdir
İmamı Zeynel a'ba, Bakır mihri haremdir

Vesalli alâ seyyidina âli Muhammed
Vesalli alâ mürşidina şahı velâyet

İmam Caferi Sadık gibi bir dahi irfan
İmamı Musa Kazım gibi olmaya sultan
Cihan yüzünü görse değer şahı Horasan

Vesalli alâ seyyidina âli Muhammed
Vesalli alâ mürşidina şahı velâyet

İmam Taki gözlerime ayni cilâdır
İmamı Naki sayesi bol mürg-i Hümadır
İmam Askeri derdimize aynı devadır

Vesalli alâ seyyidina âli Muhammed
Vesalli alâ mürşidina şahı velâyet

Çün Mehdi zuhur ede nihan kalmaya perde
Şol zalimleri kese gerek tiğ ü teberle
Seyyid NESİMİ medhin okur şan ü seherde

______________

Muharrem'dir, kamer mahzun, güneş me'yus kan ağlar
Felek sergeşte mebhut, hayrete dalmış cihân ağlar

Cefay-ı şah-ı mazluma tahammül etmeyip dağlar
Ezelden gözlerinden ablar olmuş revân ağlar

Ne düşmansın behey ibn-i recim, ey sâkiy-i iblis
Senin yaptıklarına düşman-ı insan olan ağlar

Medine halkına kıldı veda ol kan-ı ilm-ül gayb
Tutup âfâkı bir efgân, yanar pir ü civân ağlar

Nice Günler edip kat-i merâhil akıbet bir gün
Erip Kerbubelâ'da cümlesi Hakk'a divân ağlar

Bilinmişti ki ol yerler serencâm-ı şahâdettir
Bilinmişti ki ol yerden geçilmez, hânedân ağlar

İmâm-ül etkiyâ toplandırıp etbâ-u ahbâbın
Okur bir hutbe bir bir fitneyi eyler beyân ağlar

Kuruldu heymey-i ahyâr o gün Kerbubelâ içre
Bu gün Kerbubelâ'da kaldı hâlâ âşıkân ağlar

Yazıp bir nâme Reis-ül usât'a söyledi ey kavm
Bu fitne sarsar İslâm'ı, yıkar dini, imân ağlar

Hezar şetm ile Sa'd oğlu hem gönderdi bir name
Onu dil söylemez kafir dahi olsa zeban ağlar

Hucum etti o mel'unlar Kitabullah'ı imhaya
Sanırsın bir kıyamet koptu toz ağlar, duman ağlar!

Kesildi her taraftan su, sabiler gül gibi soldu
Su ağlar, servi ağlar, bahçe ağlar, bağıban ağlar

Bozuldu gülşen-i bağ-ı risalet, har ile doldu
Gül ağlar, bülbül ağlar, lale ağlar, erguvan ağlar

Hezaran zulm ile yetmiş iki sadık olup kurban
Bu kıssadan kevn-o mekân ağlar

Kesildi başları bin cevr ile bir aşık-ı zarın
Kesen mel'unlara lanet edip seyf u sinan ağlar

Ali Ekber'le Kâsım can verip cananı buldu
Ali Asğar gibi oklar vuruldu ümmühan ağlar

Vefaya Davet etmek, sonra bin türlü cefa etmek
Size ey kavm, sek dersem behaim biguman ağlar

Yirmi bin kişi birden ok attı şah-ı mazluma
Bizi atman deyip zalimlere, tir-ü keman ağlar

Ok atmak kurret-ül-ayne, değilmi aslını imha
Sebepsiz mi bu gün halâ, hakiki müslüman ağlar

Cigergâh-ı Habib-i Kibriyâ'ya ok atan mel'ûn
Cehennemde bugün şeytanla kurmuş âşiyan ağlar

Cihanın sahibinden bir içim su kısıtlanmış âh
Fırat ağlar, Murat ağlar, zemin-i âsuman ağlar

İmam-ül-muttakiynin, Şimr-i mel'un kesti çün başın
Cehennem kaynayıp, arş sayha etti tevleşan ağlar

Ayak bastı o mel'un, kalb-gâh-ı sırrı Kur'ân'a
Ali-vü Fatıma, Peygamber-i âhir zaman ağlar

Haremgâh-ı Habib-i Kibriyâ'ya doldu namahrem
Bizi hep öldürün derler, sabilerle zenân ağlar

Çadırdan nâle-vü feryat yükseldi semavata
Melekler sordular n'oldu, dediler teşnegân ağlar

Döküldü hûn-i mazlûman yere, yer mâteme girdi
Çöl ağlar, dağlar ağlar, vâdiyyü berrü yaban ağlar

O şâhın derdi etmiş insan oğlunu giryân
Bilenler, bilmeyenler hep bu dert ile inan ağlar

Gelip birkaç deve çulsuz, yularsız Şimr-i mel'un
Bugün şam'a sefer lazım, bu emri her duyan ağlar

Deve uryan, ciğer püryan, yürürler aç susuz sıbyan
Deve ağlar, ceres ağlar, yol ağlar, kârban ağlar

Meşakketle develer, kat'ı menzilden kalıp bitâb
Düşüp yollarda mâ'suman, eder âh-u figan ağlar

O yollarda, o çöllerde, o ıssız gurbet illerde
Sekine, Zeyneb'in ahvaline, hûr-i cinân ağlar

Dikildi niyzeye sultan-ı kevneyn'in ser-i pâki
Çıkıp bir nur olur arş, sayesinde sâyeban ağlar

Nihayet bir sabahtı, Şam'a dahil oldular ah Şam
O talihsiz misafirler konuldu hana, hân ağlar

Geçip mihrab-ı dine, düşmen-i iyman imâm oldu
Bozuldu vahdet-i İslâm; namaz ağlar, ezan ağlar

Atıp zindana Zeynelabidin'i ettiler mahpus
Cefa bitmez, güneş girmez sebâ etmez, vezân ağlar

Ezelden ağlarım, aktı dü-çeşmim kanlı yaşınla
Ne hâbım var, ne rahat var, yanan cismimde can ağlar

İki göz oldu a'ma, ağlarım ey kurre't-ül-ayneyn
"Kemâlî" sûz-i derdinle nihan ağlar, ayân ağlar
_________________

Ali almış sancağını eline
Çekilip giderler mahşer yerine
Hasan'ı Hüseyn'i almış yanına
Ah ümmetim deyu ağlar Muhammed

Kıyamet kopıcak canlar uyanır
Kamil derviş mürşidine dayanır
Yüzün yere koymuş Hak'ka yalvarır
Ah ümmetim deyu ağlar Muhammed

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.