Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Türkiye ve İran Suriye'de Çarpıştırılmak İsteniyor

Cem TV'deki programda Suriye olaylarını değerlendiren Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Suriye olayları başta olmak üzere bölgemizdeki gelişmelere yönelik önemli açıklamalarda bulundu. 

27 Ekim 2011
Türkiye ve İran Suriye'de Çarpıştırılmak İsteniyor

Erol Mütercimler'in hazırlayıp sunduğu; Aynanın Arkası ve Komplo Teorileri programının bu haftaki konukları Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz ile Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Uzmanı Doç. Dr. Maya Arakon'dı. Suriye başta olmak üzere Arap dünyasındanki gelişmelerin masaya yatırıldığı programda önemli tespitler öne çıktı.

Özgündüz, Caferilik ve Türkiye Caferileri hakkında bilgi vererek başladığı konuşmasında Mütercimler'in ve izleyicilerin sorularını yanıtladı.

Mütercimler: Geçtiğimiz günlerde Suriye'nin başkenti Şam'da ve Halep'te milyonluk halk gösterileri oldu. Son dönemde Ankara'nın bakışının yansımaları nasıl oldu?

Özgündüz: Suriye'de bir yanda cuma namazı çıkışı eylem yapan üç beş binlik, on binlik gruplar var. Fakat buna karşılık milyonluk mitingler oluyor. Beşşar lehine, rejimi koruma lehine kırk iki bin metrekarelik bayrakla şehir şehir yürüyüşler var. Özellikle Şam'da yapılan bu son mitinge bir milyonu aşkın Suriyeli katıldı. Şam'ın o büyük meydanı dolmuştu; oraya çıkan ana caddeler tıka basa doluydu. Bu mitingte hem Sünni olan Suriye Başmüftüsü hem gayrimüslim liderleri Beşşar lehine konuşmalar yaptılar. Bu mitingin aslında BM'de Suriye aleyhine alınan karara Rusya ve Çin'in karşı çıkmasına teşekkür mahiyetindeydi.

Sayın Başbakanımızın geçen yıl Evrensel Aşura Matem Merasimi'ne katılarak bizi onurlandırması, peşinden Necef'ül Eşref'e giderek Hz. Ali Türbesi'ni ziyaret ederek Ayetullah Sistani'yle mülakatları, Şia dünyasında Sayın Başbakanımıza karşı muhteşem bir sevgi oluşturdu. Bu durum yara almadan sürdürülseydi çok güzel şeyler yapılabilirdi. Hem Suriye sorunu bölgeye zarar vermeyek bir şekilde, hem de Bahreyn'deki olaylar BOP'a hizmet etmeyecek bir formülle Başbakanımızın aracılığıyla çözülebilirdi. Başbakanımızın kazandığı o sevginin bu sorunları çözümüne büyük katkısı olacaktı. Ama ne yazık ki hükümetimizin Suriye ile ilgili tavrı ve hükümetimize yakın medyanın tavrı, o sevgiyi biraz örseledi, yaraladı. Orada yansıması da bu yönde oldu.

İnkılaba Erken Doğum Yaptırıldı

Mütercimler: Suriye sorunu ve Bahreyn sorunu dediniz. Sizin sorun diye tanımladığınız nedir?

Özgündüz: Batı tarafından Arap Baharı diye nitelendirilip bize yutturulan bir şey var. İsrail, son Gazze katliamında Ramazan ayında Filistinlilerin başına bomba yağdırıyordu. O zaman Hüsnü Mübarek İsrail'in yanında yer aldı; Filistinlilere kapıları kapattı. Zavallı Gazzeliler yer altından tünellerle Mısır tarafından bir yudum su getirecek. Hüsnü Mübarak soydaşına, dindaşına bu izni bile vermedi. Arap halklarında bu duruma karşı müşiş bir infial vardı. İran İslam İnkılabı'nın da bölgesel etkisiyle devrim bekleniyordu. Amerika bir iki kişiyi feda ederek inkılaba erken doğum yaptırdı. Bahar bunun neresinde bilmiyorum. Şu anda Yemen'de ve Bahreyn'de kan akıyor. Batı bu coğrafyalarda suskun. Bahreyn'de bütün halk bir tarafta, kral ailesi bir taraftadır. Ama Suriye'de görüldüğü gibi on binlere karşı milyonlar... Suriye halkı bu kadar net biçimde Esed'i destekliyorsa bana ancak saygı duymak düşer. Bahreyn'de halkın tamamı -Sünnisiyle, Şiisiyle- bir tarafta, kral ailesi ve onun destekçisi ABD güdümlü Suud ailesi bir tarafta. Orada dünya, insan hakları neden bu kadar suskun?

Mütercimler: Suriye'de tam olarak neler oluyor? Suriye sorunun kökleri nelerdir?

Özgündüz: ABD'nin ortaya koyduğu bir Büyük Ortadoğu Projesi var. Ortaya çıkmış, gizlemedikleri bu plandan vazgeçtiklerini açıklamış değiller. Bunun haritaları var, Türkiye'nin bir kısmı da o haritaların muhatabıdır. BOP projesinin amacı, bölgedeki ülkeleri yeniden bölerek, birbiriyle sınır ihtilafı olan, birbiriyle boğuşan, dolayısıyla her bireri bir Batı ülkesine sırtını yaslamak zorunda kalacak olan, kolay yutulabilecek, sömürüye müsait küçüçük devletçikler yaratmaktır. Batı, geçen asırlarda sömürüp götürdüğü serveti, israfçı tüketim anlayışıyla bitirdi. Şimdi ekonomileri çökmekte. Tekrar sömürü alanlarına ihtiyacı var.

Batı, kendi soykırımından -soykırım oldu mu, olmadı mı bilmem- kaçırıp kucağımıza attığı İsrail'i rahatlatmak peşinde. Anti emperyalist, anti siyonist duran tek Arap lider Esed'dir. Bu yüzden bu rejimi yıkmak istiyorlar. Ben birkaç Arap ülkesini gören, bir Arap ülkesinde tahsil yapan bir insan olarak en özgür Arap ülkesi Suriye'dir, diyorum. Halkımızın bilgi kirliliğine maruz kaldığı bir konu daha var. Evet, Beşşar Esed Nusayri Alevi'dir, ama hükümet-devlet Sünni'dir. Hafız Esed'in cenazesi Sünni törenle teşyii edildi. Dini törenler Sünni geleneğe göre yapılır. Yarın bayram olacak, Esed Sünni geleneğe göre namaz kılacak. Suriye'de kabinedeki 30 bakanın 3'ü Nusayri-Alevi, 3'ü gayrimüslim, kalanın tamamı başbakan da dahil 24'ü Sünni'dir. Diyanet teşkilatı Sünni'dir. Suriye'de dini azınlık yüzde seksen Sünni'ye tahakküm ediyor, diniyle mezhebiyle uğraşıyor ifadeleri külliyen yalandır.

Öyleyse dert ne? Suriye bölgedeki direnişin sığınağıdır. Sünni direnişin de, Şii direnişin de. Onlara yardım ulaştırmak isteyenlere -başta İran olmak üzere- köprü vazifesindedir. Öyleyse bu sığınağın ve köprünün yıkılması gerekir.

Suriye Tunus ve Mısır değildir. Suriye'de rejim değişirse karşıklık bölgeye yayılır, bölgeyi vakumlar. Orada Irak'ın kuzeyindekine benzer yeni bir oluşum ortaya çıkar. İsrail Dışişleri Bakanı'nın deyimiyle Müslüman İsrail ortaya çıkar. İsrailliler, Müslümanları Şii hilal, Sünni eksen tabirleriyle birbirlerine düşürüp İsrail hilali oluşturmak istiyor.

Suriye rejiminin düşmemesi İran'ın ve bölge direnişinin kırmızı çizgisidir. Hizbullah hafife alınır bir örgüt değildir. Ta seksenlerde birkaç binlik bir güçken ABD, Fransa, İtalya, İngiltere, İsrail ve ne yazık ki Lübnanlı işbirlikçileri Beyrut'ta katliamlara girişirken hepsini ülkesinden kovmayı başardı. Birçok kimse, emperyalist ve Siyonistleri kovan Hizbullah'ın, vatanlarına ihanet eden Lübnan vatandaşlarına yöneleceğini düşünürken, bugüne kadar Hizbullah Müslüman ya da gayrımüslim Lübnan vatandaşının kanına girmemiştir. Birçok haklarından feragat ederek milli birliği korumuştur. 2006'da İsrail'i mağlup ederek geri gönderen, günümüzde iki yüz bin eğitimli savaşçı gücü olan Hizbullah'ın kırmızı çizgisidir Suriye.

Amaç, İran ve Türkiye'yi Suriye'de Karşı Karşıya Getirmek

Emperyalistler iki defa Lübnan'dan girerek bölgeyi bölmeyi denedi, bunu Hizbullah'ın gayreti sayesinde başaramadılar. Bu sefer Şii-Sünni kavgası çıkarmaya yöneldiler. Türkiye'den Suriye işini üstlenmesini istediler. Bu şekilde hem olaylar Müslüman-gayrımüslim savaşı olmaktan çıkacak; hem de Türkiye, Nusayri rejimi yıkarak Sünnilerin sempatisini kazanmış olacak. Batı'nın düşüncesi; Türkiye'yi İran'ın kırmızı çizgisi olan Suriye birbirine düşürmek.. Çünkü İran'la Körfez'de savaşmak Batı'nın işine gelmiyor.

İran ve Türkiye, Suriye'de karşı karşıya gelirse bölgenin iki büyük gücü de zayıf düşmüş olacak ve bölge çok kolay şekillendirilecek. Müslümanların dışında herkesin istediği şey bu. Ben sevgili dışişleri bakanımız Davutoğlu'nun ve Başbakanımızın zeki insanlar olduğunu düşünüyorum. Türkiyemiz de dahil tüm İslam coğrafyasını alt üst edip emperyalizmin sömürü alanına çevirmeye, böyle bir vebale ne dini anlayışları, vicdanları buna el verir, ne de milli duruşları. Ama niye böyle yapıyorlar? Ben bunu Tahran'daki uluslararası toplantıda da dillendirdim. Bir yandan Batı, bir yandan içerideki bağnaz grupçukları bir şey istiyor. Hümüket de "Suriye'de Sünniler katlediliyor" tahriklerinin gazını almak; "Suriye bizim içişimizdir" derken de orası bizimdir anlamında dediğini düşünmüyorum. Batıya, siz meselenin dışında durun, biz İslam coğrafyası olarak halledelim mesajıdır. Ben öyle inanmak istiyorum.

Programı izlemek için tıklayınız.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.