Mısır’da Hüsnü Mübarek’in gitmesinin tek kişilik bir devrim olduğunun ve kırk yıldır demir yumrukla Mısır’ı yönetenlerin yerli yerinde durduklarının altını çizen Özgündüz, Batı’nın İsrail’i kurdurmasındaki maksadın İslam coğrafyasının tam ortasında bir tümör oluşturup sürekli bu coğrafyayı meşgul ve rencide etmeye yönelik olduğunu ifade etti:
Suriye devleti bu bölgede Mescidi-i Aksa’nın işgalcilerine karşı mücadele eden mücahitlerin hamisi ve sığınağı olmuştur. İsrail, ABD ve AB burayı yıkmak istemektedir, bunu anlamak zor değil. Ancak Müslüman olup da oranın yıkılması için çaba gösterenleri niçin böylesine hevesli olduklarını ve Amerika ile onların duygularının niçin böyle örtüşmekte olduğunu anlamıyorum.
Suriye coğrafyası gerilla savaşına müsait bir arazi yapısına sahip olmadığından terör çeteleri şehir içinde eylem yapmak zorunda kalıyor ve bu yolla kendilerine biçilen amacı kolayca gerçekleştiriyorlar. Devletin polisini, askerini işkenceyle öldüren bu çetelere karşı hangi devlet olsa seyirci kalırdı? Suriye’yi gezenler görenler biliyor, Allah rızası için birisi bana desin -hangi dinden mezhepten olursa olsun- Arap ülkeleri arasında Suriye’den daha özgür ülke var mıdır?
Suudi Arabistan daha mı özgür? Peygamber’e vahiy gelen noktayı çöplük yaptılar, Türk eseri ne varsa hepsini yıktılar; Peygamber eseri ne varsa, İslam eseri ne varsa yıkıp dağıttılar. Türk’ü tünellerde boğup yüzlercesini öldüler. İranlı’yı Şii olduğu için mescitlerin içinde tarayıp öldürdüler. Şimdi de gidip Bahreyn’deki silahsız halkı, başka bir ülkedeki silahsız halkı kırıp döküyor. Baki Kabristanlığı’nı, Kerbela’yı yakıp yıktı son bir şey kalmıştı; Peygamberimizin ravzası.. Ona da cüret gösteriyordu ki zamanın devlet başkanı Mustafa Kemal Atatürk buna izin vermedi ve eğer oraya dokunursan Mehmetçiği oraya gönderim dediği için orası kurtarıldı.
Sizin insan hakları adına bir derdiniz varsa bunu bizler de anlayalım. Bu ülkede yaşayan bir kısım vatandaşlar da diyorlar ki, Suudi kralının bu kadar zulmüne rağmen ve o gün bugündür Türk’e karşı özel düşmanlığı olan, Osmanlı’yla düşmanlığı olan, Vahhabilik rejimiyle yönetilen Suudi rejimiyle bu kankalık nedir?
İnsan hakları hesabıysa bu Suudi rejimine karşı niye yok? Neden bunca zulme rağmen sabrınız oraya karşı taşmaz, tükenmez? Şu anda da tankları Bahreyn’deki silahsız halkı kırmaktadır, uçakları Yemen’de halkı bombalamaktadır. Peki, neden sabrımız taşmıyor, tükenmiyor? Bu sorular cevap bekliyor, bu ülkenin birliği dirliği için cevap bekliyor. Bunun haklı sebepleri varsa bizlerde millet olarak duygularımızı birleştirelim.
Bu milletin, bu ülkenin, bu bayrağın altında yaşayan insanların dosta du düşmanı da bir olmalıdır. Suriye, kendi ülkesinde emperyalistlerin işaretleriyle, destekleriyle dışarıdan işal silahlı teröristlere karşı, İsrail uşaklarına karşı tankını yürütse bizim sabrımız tükenir, ama Suudi bizi tünellerde boğup öldürse, Yemenli’yi dağlarda bombalayıp öldürse, Bahreyn’de silahsız halkın üstüne tankını sürüp mescidi yıkıp, Kur’an’ı yakıp, tanklara çiğnetse sabrımız bir türlü tükenmez olur? Biz bir milletiz, bu devlet bizim, bu asker bizim, biri açık bir izahat versin ki biz de bilelim. Biz bu ülkenin insanlarıyız, yarın Allah korusun bir ülke müdafaası zarureti doğarsa biz hepimiz silah kuşanıp ülkemizi savunacağız, ancak niye savaşacağız, kiminle hangi sebeple savaşacağız, bunları bilmek hakkımız değil mi?
İsrail’le ne çabuk kanka olduk? Daha dün uluslararası sularda insanlarımızı öldürdü, bu ne iştir, ne hedef birliğidir? Umuyor ve diliyorum ki hükümetimiz bazı kesimlerini rahatlatmaya yönelik bu tarz bazı beyanat veriyordur. Bağnazlıkla dünyayı ölçen tabanı rahatlatmaya yönelik mesajlardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti çıkarları perspektifinden de bu açıklamalar hiçbir ölçüye sığmaz. Ama neticede belli bir tabanın da rahatlatılması adına belki bazı beyanat verilebiliyor. Bunun icraata yönelik bir sonucu olmayacak, diye düşünüyorum.
Çünkü aklı başında herkes bilir ki Suriye hiçbir ülkeye benzemez, oradaki taşlar yerinden oynarsa, bölgedeki coğrafya başta Türkiye olmak üzere hepsi allak bullak olur. Coğrafya değişir, bölgeyi içine vakumlar, bütün bölgenin barışı bozulur, aklı başında herkes bunu bilir.
Şimdiye kadar Suriye rejimi hiçbir Arap ülkesine saldırmamıştır. Hep İsrail’e, emperyalistlere karşı dik durmuştur. Saddam’la onu karıştırmayın. Saddam; kendi halkına ırkından dolayı saldırdı. Türkmen’ine saldırdı, Kürt’üne saldırdı, kimyasal silahlar kullandı, kendi halkına karşı mezhebinden, ırkından, soyundan ötürü saldırdı; yüz binlerce insan katledildi. Sonra döndü İran’ın dışında Kuveyt’e de saldırdı, Suudi Arabistan’a da füze attı. Onun için Esed’i Saddam’la karıştırmayın.
Devletimizi yönetenler özellikle hariciyemizin dirayetine, basiretine inanıyorum. Şimdi bazı beyanatlar dediğim gibi bazı tabana olabilir, bazı bağnaz tabana veya bazı dış aktörleri rahatlatıp meseleyi soğutmaya yönelik olabilir. Fakat gerçekleri de bu devleti yönetenler elbette görüyor. Bu yüzden benim içim bir hayli rahattır o noktada. Yani bu devleti yönetenler -ki kimini tanıyoruz aklına, dirayetine, diyanetine inandığımız insanlardır- bağnaz insanlar değiller. Bunun için endişe etmiyorum, tabana veya dış aktörlere yönelik bazı beyanatlar olsa da. Hükümetimiz, İslami birliği bozacak, ülke birliğini bozacak, coğrafyayı değiştirecek, İslam coğrafyasını küçücük parçalar haline getirecek bir oyunun içinde olma vebalini asla üstlenmez, diye düşündüğüm için içim rahattır.
15 Ağustos 2011