Caferilik İnancını Tanıtma Araştırma ve Eğitim Derneği CAFERİDER Başkanı Av. Sinan Kılıç ile İslam dünyasının gündemindeki konuları konuştuk. Bahreyn'deki zulümlere Batı'nın sessizliğini Bahreyn'deki Ehlibeyt dostlarının Siyonist ve emperyalistlerin karşısın duruşuna bağlayan Kılıç, İslam ülkelerinin tepkisizliğini eleştirdi.
Zeynebiye.com: İslam dünyasında son zamanlarda müşiş bir hareketlilik yaşanıyor? Tunus, Mısır ve Libya'daki hareketlere sonsuz destek veren Batı, Bahreyn konusunda sessiz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
S. Kılıç: Batı dünyası bütün değerlerini sömürge anlayışı üstüne kurmuştur. Ekonomide, siyasette, kültürde hatta bilim ve teknikte dahi batı sömürgeci anlayışa sahip; emperyalisttir. Yüz yıllarca sömürülen Afrika kıtası ve Ortadoğu’da çizilen sınırlar, kurulan devletler hep batının çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. İnsan hakları ve demokrasi havarileri (!), bu ülkelerdeki yönetimleri de kendi çıkarlarına hizmet eden kişilerden oluşturmuştur. Bu ülkelerin yer üstü ve yer altı kaynakları hep batılılara peşkeş çekilmiştir. Sosyal ve kültürel emperyalizim en üst düzeyde uygulanmıştır. Hatta dini inançlar dahi batılıların arzularına göre yeniden şekillendirilmiştir.
Haliyle, fıtrata, eşyanın tabiatına aykırı olan bu zulüm düzeninin bir gün çökmesi mukadderdir. Kendi halkına hizmet edeceğine ihanet eden, kendisini iş başına getiren ve orada kalmak için de despot, tirani yöntemler uygulayan yöneticiler geniş halk kitlelerinin karşısında daha fazla dayanamazlar. Çünkü Allah, zalimlerden değil mazlumlardan yanadır. Zulmedenleri sevmez.
Batı’nın bu değişiklikte birincil rol oynadığı yani değişikliği isteyen ve örgütleyen olduğu kanaatinde değilim. Çünkü eski durum daha çok menfaatlerini koruyordu. Ancak dediğim gibi değişimin, zulmün sona erme vadesi gelmişse, halk tarafından başlatılan ve yürütülen bu dönüşüm sürecinden batı kendi lehine sonuçlar yaratmak için işin içine dahil olmuştur, destek vermiştir. Çünkü oluşturulacak yeni yönetimlerin yeni sistemlerin yine kendisine hizmet etmesini sağlamak istemektedir.
Bu tarzı-siyaset batı açısından olağandır. Olağan olmaması gereken, halkaların yapması gereken; uyanık olmaları ve geleceklerini Batı’ya ipotek etmemeleridir. Aksi taktirde değişim, sadece kardeş kanı dökülmesine yol açan, kan ve gözyaşından başka bir sonuç doğurmayacaktır. Yöneticiler, Batı’lı efendilerini değiştirmedikçe kaderleri değişmeyecektir. Kıble değişmedikçe din değişmez.
Tunus ve Mısır’da nispeten kansız gerçekleşen değişim süreci Libya’da Kaddafi’nin direnişi nedeniyle kanlı bir hal almıştır. Batı, sonuç alabilmek için bütün gücüyle Libya’ya yüklenmektedir. Libya’daki masum halk da yüklenmeden nasibini almış, yüzlerce masum insan hedef gözetmeyen saldırıların kurbanı olmuştur.
Ancak; diğer yerlerde demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerden bahseden Batı, Bahreyn söz konusu olunca dut yemiş bülbül gibi susmuştur. Hatta tarafsız kalması bir yana zorbadan yana olmuş, insan hakları ve özgürlük talep eden masum halka karşı kıyım hareketine destek vermiştir. Bu çifte standardın tek nedeni vardır; Şiilk !
Tarih boyunca Şii’ler zorba yönetimlerden yana olmamışlar, karşı durmuşlardır. Kaynağını meşruiyetten almayan, halka dayanmayan, Hak’kı tanımayan hiçbir yönetimi, yaşamları pahasına tanımamışlardır. Bahreyn halkının büyük çoğunluğunun Hz.Peygamber hanedanı İmam Cafer Sadık buyruklarına tabi olması, Ehl-i Beyt Mektebinin öğretilerini taşıması, az önce bahsettiğimiz Batı’nın sömürgeci, emperyalist yaklaşımının karşısında bir engeldir. “Zillet bizden uzaktır”. Ehl-i Beyt mensubu zalimi sevmediği gibi zulmedilmesine de izin vermez. Bu nedenle, diğer insanlar için gerekçe olarak ileri sürülen insan hakları ve özgürlükler Bahreyn halkı için yok sayılmıştır. Batı’nın ve işbirlikçilerinin gözleri kör, dilleri lal olmuştur.
Tabii bu arada ABD’nin Körfez’de Bahreyn’de mevcut ekonomik varlıkları ve askeri üslerinin geleceği mevcut zulmün, kukla yönetimin devamını zorunlu kıldığı için, temel insan hakları Bahreyn halkı için “yok” sayılmıştır. İnsan hakları ve özgürlükler, Batı’nın çıkarlarına göre “vardır” yada “yoktur”, bu kadar basit.
Batı’nın insan hakları getireceğim diye işgal ettiği Irak’da, bırakın hakkını “insan”ın kendisini bırakmadılar. Afganistan aynı şekilde. Bu söylem sadece sömürünün ve cinayetlerin perdelenmesi, bahanesidir.
Zeynebiye.com: İnsan hakları ve özgürlükler Batının çıkarlarına göre değişiyor; bunu anlamak mümkün. Peki ya İslam ülkelerinin sessizliğine ne demeli?
S. Kılıç: İşte asıl sorun da budur. Biraz önce dediğim gibi, meşru olmayan kaynaklardan iktidar elde edilmişse, sömürgecinin kucağına oturulmuşsa, ülkesinin ve halkının çıkarlarına ihanet eden zalim yönetimler ortaya çıkar. Pusulanız kıblenizden sapmışsa, efendilerinizin kıblesine yönelir onlar ne derse, doğrusu odur, onu yaparsınız.
Hadi Batı size bunu yapıyor, peki size ne oluyor? Siz neden üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi sessizsiniz? “Zulüm karşısında sessiz kalmak zulme ortaklık” değil mi? Sizin dininiz, inancınız, öğretiniz bu davranışı mı emrediyor? Yoksa “Müminler ancak kardeştir, kardeşlerinizin arasını düzeltin…” mi diyor? Bütün müslümanlar kardeştir. Bir müslümana karşı işlenen cinayet bütün müslümanlara karşı işlenmiş sayılır.
Bahreyn’de işlenen cinayetlere ortak olmamak için bütün İslam ülkelerinin, zalim diktatörlerin kendi halklarını yok etmesini önlemek adına ortak çabaları gerekir. Aksi taktirde cinayeti görenler, işitenler; cinayetin ortakları olurlar.
Zeynebiye.com: Hz. Fatıma'nın Kutlu doğum günü ve Dünya Müslüman Kadınlar ve Anneler Günü, Zehra Ana Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin düzenleyeceği törenle kutlanacak. Bahreyn'den ve İslam dünyasının çeşitli kesimlerden konuşmacılar katılacak. Bu önemli gün ve misafirlerle ilgili olarak bir mesajınız var mı?
S. Kılıç: Hz.Fatıma, Hz.Peygamerimizin (s.a.v) kızıdır. Allah’ın (c.c) “Biz sana Kevser’i verdik” dediği Kevser’dir. Eğer insanlık bu Kevser’den bir damla olsun nasibini alırsa ne zulüm kalır ne adaletsizlik. Hz. Fatıma'nın Kutlu doğum günü ve Dünya Müslüman Kadınlar ve Anneler Günü bu nedenle çok önemli bir gündür. Zehra Ana Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ni bu organizasyondan dolayı kutluyorum. Gerek Bahreyn’den ve gerekse İslam Dünyası’nın çeşitli yerlerinden gelen herkes şunu iyi biliyor ki; bütün Müslümanlar ancak kardeştir. Müslümanın müslümana canı,kanı haramdır. Bizlere düşen ancak kardeşler arasındaki ilişkileri, paylaşımları arttırmak ve sıklaştırmaktır. Birimizin derdi diğerlerinin de derdi olmalı. Yine aynı şekilde birimizin sevinci diğer kardeşlerimizin sevinci olmalı. Zenginlik ve rahmet olan farklı bakış açılarından, farklı düşünce ve renklerden dolayı insanlar biri birlerini dışlamamalı, ötekileştirmemelidir. Sonunda hepimizin varacağı yer aynı yerdir. Bahreyn halkı emin olmalıdır ki, biz kardeşleri her zaman onların yanında olacağız.
13 Mayıs 2011