Bu son iki hamle, BM Güvenlik Konseyi 1973 Kararı’ndan bile önce Washington ve Riyad arasındaki varılan anlaşmanın mühürlenişini temsil ediyor. Esasen Obama yönetimi Suud Hanesi’nin Bahreyn ve İran Körfezi karşısındaki demokrasi-yanlısı gösterileri zalimce nasıl bastırdığına tek kelime etmeyecek. “İnsani” operasyon olmayacak. Korumak için Sorumluluk yok. Uçuşa ya da gidişe-yasak bölgeler de.
Arzın münevverleri not etsin; Büyük 2011 Arap Devrimi’nin ABD-Suudi karşı devrimi artık resmi.
O “oldukça etkili birileri”
Mutlak ebedi monarşi gibi şekil yapan bu zengin ve zalim Suud Hane klanı tüm cephelerde kazanıyor.
Geçen ay krallıktaki “Öfke Günü”, (kelime anlamıyla) göstericilerin parmaklarının kesileceği tehdidiyle insafsızca etkisizleştirildi.
Stratosfere çıkan ham petrol fiyatları ve reddettikleri üretim artışıyla Suudiler, kullarının memnuniyeti için (ilave 60 bin “güvenlik” işi ve 500 bin düşük-kiralı evle) cepten birkaç milyar doları harcamayı önemseyecek değil ya.
Kral Abdullah, gelişen “ikili konular” hakkında yakınlarda Bahreyn Emir’i Şeyh Hamad bin Halife’den “sözlü bir mesaj aldı”. Suudi Arabistan’ın komşusunu işgal ederek ve “güvenlik” danışmalarını göndererek Bahreyn’deki demokrasi-yanlısı gösterileri zalimce bastırması gibi konular.
Suud Hanesi’nin Bahreyn’deki barışçıl gösterilere şiddetli cevabı, “İran Körfezi’nin hâkimi biziz” türünden Washington’a bir mesaj olabilir. Fakat bunlar arasında en kötüsü Bahreyn’in kralın bir sembole dönüştüğü anayasal bir monarşiye dönüşmesi korkusuydu. Suudi komşuları için ne fena bir örnek.
İran Şiileri ve Arap Şiileri arasında asli gerilimler sürse dahi, Suudilerin tepkisi tüm Şiileri birleştirerek İran’ı Bahreyn’in yegâne kurtarıcısına dönüştürebilir.
Her şeyden önce Washington’un tepkisi aşağılıktı. Irak’taki Sünniler Şii çoğunluğu ezdiğinde, sonuç Irak’ın neo-conlarca yıkıma varan şok ve dehşete maruz kalması oldu. Aynısı Bahreyn’de olunca, liberal şahinlerin paçayı kurtarmaları için Sünniler var. (Aksine epey dümen olmasına rağmen, Pentagon’un Gates’i Suudi Arabistan’ın Bahreyn’i işgal edeceğini Cumartesi’den biliyordu(işgal Pazar gecesi oldu))
Washington’un önemsediğinden de değil üstelik. Geçen hafta Chicago’daki bir restoranda Başkan Obama Katar Emiri Hamad bin Halife’yi “oldukça etkili biri” olarak niteledi. Onu “tüm Orta Doğu’da demokrasinin büyük destekçisi ve yardımcısı” olarak övdü. Ancak Obama açık mikrofonu ve CBS News’in dinlediğini fark etmedi ve şöyle dedi: “Kendisi kayda değer reform yapmıyor. Katar’da demokrasiye güçlü bir gidiş de yok. Fakat olay Katar’daki kişi başı gelir yıllık 145 bin dolar. Bu birçok çatışmayı dindirir”.
Türkçesi: Körfezdeki bu “oldukça etkili birileri” müttefikimiz olduğu sürece reform yapıp yapmamaları kimin umurunda?
Suudi terör savaşı
1965’lerden önce (sömürge İngiliz basınınca) Bahreyn’deki muhalefet, (muhtelif sömürgecilerin ve ABD emperyalist tasarılarının kâbusu) Arap milliyetçiliğiyle suçlanıyordu.
Suud Hanesi, tahmin edileceği gibi Bahreyn’deki çoğunluk-Şii demokrasi hareketini korkuyla, tiksinmeyle ve ortaçağ Vehhabi ideolojisinin temel direği mezhepçilikle yıldırdı. Hoşgörüsüz Vehhabiler için Şiiler, Hıristiyanlar kadar kâfir kabul edilir. Bahreyn’deki Şii kutsal mekânları Suudi askerlerinin gözetiminde yıkıldı. Bahreynliler twitter’da Suudilerin “İsrail taktikleri” uygulayarak “izinsiz” camileri yıktığına dikkat çekiyor.
Bir kez daha, bu Arap dünyasındaki Sünni-Şia ayrımının büsbütün radikalleşmesine yol açabilir. Bush yönetiminin Irak trajedisini takip edenler, el-Kaide’nin 2006’da Samarra’daki el-Eşkari türbesini patlatmasının, on binlerce kişiyi öldüren ve yüz binlerce kişiyi de sürgüne gönderen dehşet verici bir mezhep kavgasının başlangıcı olduğunu bilir.
Suud Hanesi (ABD ve İsrail’in yanında) Mısır’ın Mübarek’ini son dakikaya kadar destekledi. Eğer o “istikrar direği” devrilirse, diğerleri (Suudiler) de tehlikeye gireceklerdi. Tüm yaygarasına rağmen, Suud Hanesi korkuyla beslenir. Yakın senelerde Lübnan, Irak, Filistin ve şimdi de Mısır’da gücünü yitirdi. “Dış politikaları” ultra-tepkisel rejimleri desteklemeyi içeriyor. Ya halk? Kebap yesinler, daha ne. Körfezdeki son kalesi, Bahreyn ya da Kuveyt gibi siyasi cücelerle tıka basa dolu. Biraz iteklemeyle, Suud Hanesi tüm bunları önemsiz eyalet statüsüne dönüştürebilir.
Henüz değil. Suud Hanesi, karşı-devrim stratejisini geliştirdiğinde, Suudi-İsrail ittifakı, Suudi-Katar ittifakına dönüştü. Katar, aşiret faktörü kullanılarak istikrarsızlaştırılabilir. Daha önce Suudiler denemişti ancak şimdi yakın bir müttefike ihtiyaçları var. Bu ne yazık ki Katar merkezli El-Cezire’nin Bahreyn’deki dair ezik haberciliğini de açıklıyor.
Suud Hanesi’nin Körfez İşbirliği Konseyi’ni (GCC) ödünsüz bu yeni duruşa dürtüklemesi için birkaç gün yetti arttı. Bu duruş; Patron biziz; Körfez’de demokrasiye yer yok; mezhepçilik gidilecek yoldur; İsrail’le ilişkimiz artık stratejik; İran da günah keçimiz. “İran entrikası”, Bahreyn ve Kuveyt’te uygulanan yarmagül Suudi propaganda makinesinin temel teması oldu.
İsrail şahinlerinin bayılmasına şaşmamalı. Tel Aviv ve Riyad arasında “stratejik ittifaka” dair İsrail basınında epey çiçek böcek ya da düpedüz akla zarar bir retorik var. Tıpkı Nazilere karşı Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki gibi.
Tahmin edin, suçlanacak kişi Obama. Bu stratejik ittifak olmadan, İsrail anlatımına göre, tüm Körfez “nükleer bir İran’ın kurbanı” olacak ve Obama yönetimi kimseyi kurtarmak için parmağını kımıldatmayacak. Obama, “müttefiklerini terk eden ve onlara karşı çıkan” fakat “şeytani” İran ve Suriye’yi yüreklendiren biri olarak kötücülleştiriliyor. Zırdelinin açık sözlülüğü işte.
Sığ mezar ya da ölüm
Rupert Murdoch’un Wall Street Journal’i olayı tersinden anlayarak Suudi Arabistan ve İran arasında yeni bir Soğuk Savaş olduğunu söyledi. “Suudi yetkililerinin” PR’ını kusarsan olacağı bu zaten.
Sadece İran’da değil her yerdeki Şiileri öfkelendiren, Suud Hanesi’nin tahrik edici manipülasyonu. Neticede İran İslam Cumhuriyeti’nin Vehhabi ortaçağcılığına karşı tüm Şiilerin yegane savunucusu konumuna sokabilir.
Amerika’nın demokrasi ve reform konusunda “güvenirliğini” parçalayan, Suud Hanesi’nin 2011 Büyük Arap Devrimi’ne karşı devrimine göz yumması oldu.
Washington’la “geleneksel güvenlik anlaşması” dahi artık işlemezken tüm bunlar oldu. Suud Hanesi, küresel petrol fiyatlarını dengelemiyor. Üretimi artırmayı reddederek, varil fiyatını yakında 160 dolara taşıyacak. Bu arada Beyaz Saray / Pentagon, 1990’ların ortasında Taliban’ı ilk tanıyan ve milyarderleri dünyadaki cihadı finanse eden bu ortaçağ zümresini korumaya devam edecek.
Körfezin siyasi cüceleri, homojenleştirilme sürecindeler ve Suud Hanesi’nin tasmasını taşıyorlar. Bu Körfez kralları ve emirleri, altın tahtlarını, şimdilik, koruyabilirler. Fakat kültürel ve dini şiddet ufukta görünüyor. Siyasi evrimden ve modern sivil bir toplum inşa olasılığından yoksun aşiret ve mezhep savaşlarını bekleyin. Şaşılacak bir şey yok. Korku ve tiksinme, Hane’nin içine sinmiş. İçindeki katmerli şer ekseniyle kumlu çöllerde sığ bir mezardan başka hiçbir şeyi hak etmiyor.
*Pepe Escobar: Gazeteci-Yazar. Küreselleşme: Küresel Dünya Nasıl Savaşta Eriyor? (Nimble Kitapları, 2007) ve Kırmızı Bölge Mavileşirken: Dalgalanan Bağdat’tan Bir Enstante adlı kitaplarının yazarı. Obama Küreselleşme Yapar (Nimble Kitapları, 2009) yeni çıkan kitabıdır.
Timeturk.Com
21 Nisan 2011