15 Nisan Cuma günü hutbesinde binlerce kişiye seslenen Özgündüz Cuma hutbesinin birinci bölümünde birliğin önemine dikkat çekerek "Öteden beri altını çizerek şunu diyoruz; Kur’an’a ve Ehlibeyt’e sarılarak birliğimizi-dirliğimizi korumak durumundayız. Birliğimizi kaybedersek kazanacağımız hiçbir şey kalıcı olmaz. Birliğimizi kaybetme pahasına kazanacağımız hiçbir şey bize kar getirmez. Hangi değer, hangi kıymet, birliğimizin değeri olabilir? Neyi verseler birliğimizden vazgeçeriz? Kaç paraya birliğimizden vazgeçebiliriz? Hangi makam mevkii lütfetseler birliğimizden vazgeçebiliriz? Sorunun cevabı sizce nedir? Bence hiçbir şey!" dedi.
Özgündüz sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim yaşadığımız tarih içerisinde nice hükümetler, partiler, nice başbakanlar, devlet başkanları geldi gitti. Çoğunun adı bile okunmuyor, unutuldu gitti. Ama biz varız, varlığımızı devam ettiriyoruz. Bu, birliğimiz sayesindedir. Ama siz birliğinizi kaybederseniz asimile olursunuz, yutulursunuz. Sürü dağılırsa kurda, kuşa yem olur. Birliğin varsa bugün elde edemediğini yarın elde edersin. Birliğin varsa bu gün kaybettiğini, yarın telafi edebilirsin. Ama birliğin dağıldıktan sonra artık hiçbir şeyin değeri yok. Verilen hiçbir şey senin olmuyor, çünkü sen yoksun ortada, sen dağılmışsın. Biz diyeceğin şey ortadan kalkmışsa, verilen ne varsa şahsi kalır. Hiçbir şahıs, hiçbir aile için birlik feda edilemez! O verilecek şey ne olursa olsun sakın ola hiçbir vesileyle ve hiçbir değer karşısında birliğinizden-dirliğinizden taviz vermeyin."
Özgündüz hutbesinin ikinci bölümünde ise siyasi sürece yönelik mesajlar vererek "Aday listelerinin açıklanmasının ardından ortaya çıkan manzara karşısında toplumumuz nasıl bir karar aldı? Net ifade edilecek olursak, toplumumuzun kararını ve bu noktadaki kaderini tek başıma belirlemek istemiyorum. Şu ana kadar hep toplumsal kararlar alarak hareket ettik. Bu toplum vefasız bir toplum olarak bilinmemeli; ama neticede kaderiyle ilgili meseleyi de toplumun kendisi almalıdır. Tek başıma ben karar veremem, bunun altında ezilirim" dedi ve bu konuya ilişkin kararın önümüzdeki cumaya kadar netleşmesini istedi.
Özgündüz konuşmasında, eğer temsilde adalet ilkesi varsa 3 milyon Azeri-Caferi toplumunun 20 milletvekiliyle parlamentoda temsil edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Bu camianın üç vekille dahi parlamentoda temsil edilmesi çok görülüyorsa, demek ki böyle bakanların bakışlarında bir sorun var" dedi.
Kimin gönlü bizdeyse, bizim de gönlümüz ondadır
Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, "Ben gizli bir iş yapmıyorum. Herkese mavi boncuk dağıtmıyorum. Mavi boncuk dağıtanlar nasıl dağıtıyor? Gizlide birine senden, ötekine de sendenim diyor. Değil mi? Herkese mavi boncuk veriyor; açıkta da mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır, diyor. Biz çok net bir şey diyoruz; toplumumuzun duygularının ve arzularının tercümanı olarak toplumumuzla aldığımız karar var: Kimin gönlü bizdeyse, bizim de gönlümüz ondadır. Herkes, bizi sevdiği kadar sevgi görecek, fazlasıyla görecek; bu kadar açık. Biz toplum olarak hiç kimseye ne gizli ne aşikâr; biz sendeniz, demedik.
Peki, ne dedik? Dedik ki; kim bizi sevip saysa, biz de onu sevip sayacağız. Öyleyse mavi boncuk dağıtmadık. Bu, doğru bir tutum değil mi? Toplum olarak doğru olan buydu, biz de bunu yapıyoruz. Hiçbir parti bizim dinimiz değildir. Bu ülkeye hizmet amacıyla kurulmuş, bu millete hizmet amacıyla kurulmuş her partiye biz aynı mesafedeyiz, demişiz. Gizlide de açıkta da bunu demişiz. Toplumsal kararımız bir partiden yana angaje olmak değildir, demişiz. Bunu dün de böyle demiştik bu günde bunu diyoruz. Öyleyse kim bizi sevip saysa, biz de onu sevip sayacağız. Öyleyse kimseye mavi boncuk dağıtmadık. Benim camiamın içinde farklı partilerden insanımız var; tarafsız durmamın sebebi de budur. Yoksa bütün camiam bir partiye angaje olsaydı, ben de onların duygusuna o yönde tercüman olurdum.
Her partiden camiamızdan bir ismin aday gösterilmesi bu topluma çok mudur? Yani üç milyonluk toplumu üç kişiyle temsil edemeyecek miyim? Minnacık şehirden 43 kişi temsilci oluyor da üç milyonluk camiamızdan üç kişi de bizi temsil etse ne olur ki? Camiamın içinde her partiye mütemayil insanlar var. Her birerimizin gönlünde bir parti olabilir. Olmakla birlikte partili olanız vardır ama partici olmayı uygun bulmuyoruz. Toplumsal kararımız adayımıza yönelmektir.
Kararı toplum verecek
Konuya ilişkin kararı toplumun vereceğini belirten Özgündüz "Toplumuzun ileri gelenleri, aksakalları, kurum başkanları, sivil örgüt başkanları toplanıp birlikte bir karar alalım. Bu tablo karşısında ne yapacağız, deklarasyon yayınlayacaksak onu toplumumuzun kurumları, toplumumuzun temsilcileri birlikte yapsın. Ne deyip ne demeyeceği hususunda, toplumumuz tabiri caizse delegasyon usulü toplanıp meşveret etmeli. Bir deklarasyon çıkacaksa öyle çıksın. Kararı toplumun kendisi açıklasın. O noktada bir toplum kararına ihtiyaç var. Ben tek başıma bu yükün altına giremedim. Aslında her şey ayan beyan ortadadır; sizin kararınızı ilan etmek bana düşerse ben söyleyeceğim. Ya da o toplantıdakiler kendilerine bir sözcü seçer kamuoyuna o deklare eder. Benim aklıma bundan başka bir şey gelmiyor. Ben en uygun yol olarak bunu görüyorum. Onun için bir dahaki cumaya kadar bu toplantıyı daha fazla uzatmadan yaparsanız daha iyi olur. Toplumumuz tavır belirlemeli. Zaman ve süre kısıtlı. O tavra göre de çalışma içinde olmalıdır." dedi.
Özgündüz sözlerini şu şekilde tamamladı; "Toplum bugüne kadar aldığı kararların ışığında bundan sonraki seçim sürecinde ne yapması gerektiğine kendisi karar verecektir. Allah'tan hayırlısı. Ama yine de ben gönlümdekini diyorum; kimin gönlü bendeyse benim de gönlüm ondadır. Allah bizi doğru karar aldırmaya, kaderimizle ilgili, geleceğimizle ilgili, onurumuzla ilgili, varlığımızla ilgili, birliğimiz-dirliğimizle ilgili, ülkemizle ilgili meselelerde doğru karar almaya muvaffak etsin.
16 Nisan 2011