Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair’in baldızı Lauren Booş bir yayımcı, gazeteci ve insan hakları aktivisti. The New Statesman, The Mail on Sunday, The Sunday Times ve The Daily Mail gazetelerinde yazdı. Booş, Irak savaşının gür sesli muhaliflerinden biri, Savaşı Durdurun Koalisyonu’nun destekçisi ve aynı zamanda da Savaş Karşıtı Medya Emekçileri üyesi.
Lauren Booş 2008 Ağustos’unda diğer 46 aktivistle birlikte İsrail’in yasadışı ambargosuna dikkat çekmek için Gazze’ye gemiyle yolculuk yapmıştı.
İngiliz gazeteci Kum şehrindeki Hazreti Fatıme Masume Türbesini ziyaret ettikten sonra Müslüman oldu.
Aşağıda, İslam Times’a verdiği röportajında hidayet süreci, İslamiyet ve aktivizmi hakkında söyledikleri yer alıyor.
İslam Times: Müslüman olma kararı aldığınız, içinizde “evet ben Müslüman olmak istiyorum” diyen bir ışığın yandığı an hangisiydi?
Kum’daki Masume Türbesi’nde bir kız kardeşin gelip ellerini omzuma koyduktan sonra “Seni seviyorum” deyişi esnasında o zamana kadar bildiğim “sevgi” kavramının tamamen değiştiğini hissettim. O an duyduğum “aşk” kabilevi veya genetik bağlarla ilgili bir şey değil, çok daha geniş, derin ve kuşatıcı bir duyguydu. Ümmetin içinde olduğumu hissettim. Ve orada kalmaya karar verdim.
İslam Times: Fatıma Masume’nin kabrini ziyaret etmeden önce bu mübarek hanım hakkında ne biliyordunuz?
Aslında türbeyi ziyaret etmeyi planlamamıştım, dolayısıyla daha önce hiçbir bilgim yoktu. Şimdi iyi eğitilmiş bir âlime olduğunu, insanlara imanlarında ilham verdiğini biliyorum.
Günde beş kez namaz kılmanın haricinde İslam sizin için ne anlama geliyor? Hayatınıza nasıl yerleşti ve neleri değiştirdi?
Her gece yatmadan önce bilgimi arttırmak için kitap okuyorum. Kuran ve diğer ilmi kitaplar İslam hakkında duyduğum öğrenme açlığını gideriyor. Filmlere ve Facebook’a ayırdığım zamanın yerini bu alıyor. Alkol servisi yapılan kalabalık toplantılara katılmıyorum. Her işimden önce, ister mesleğimle ilgili ister şahsi olsun, Besmele çekiyorum. Seçimlerim ve sözlerim hakkında endişe duymuyorum artık, çünkü yaptığım her şeyde Allah’ın emrini takip etmeye çalışıyorum.
İhtidanız kendiniz için yaptığınız herhangi bir özel planı veya hayatınızdaki öncelikleri değiştirdi mi? Sizin için daha önemli veya daha az mühim hale gelen bir şey oldu mu Müslüman oluşunuzdan sonra?
Hidayetimin ardından Filistin kimliği hakkında yeni bir projeye dâhil oldum ve bundan böyle bütün çalışma hayatımı buna adayacağım inşa’Allah. Bana yol gösterildiğini hissediyorum, profesyonel bir kişi olduğum için de doğru yolda olduğum sürece kapılarım da açık olacaktır. Kapalı kalanlara gelince, her şey Allah’ın iradesiyle olur.
Press TV’ye verdiğiniz röportajınızda Müslüman oluşunuzun sizi daha iyi bir anne yaptığını söylediniz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Batılı hayat biçiminin çoğu “zevk” ve “eğlenceden” oluşur. Bununla hayatımızdaki hoppalıkları, boş projeleri, flörtleri ve insanın egosunu güçlendiren diğer davranışları kastediyorum. Bekâr bir anne olarak çocuklarımla ilgili görevlerimden kaçardım. Onları yatırır yatırmaz arkadaşlarla buluşmaya, çevrede beni eğlendirecek insanlar bulmaya koşardım. Şimdiyse akşamları ev işleriyle uğraşıyorum çünkü bunlar kızlarımın hayatını geliştirmeye yarıyor. Okuma ve düşünmeyle geçen sessiz vakitleri seviyorum. Her akşam evimde oluyorum –kızlarım bunu çok seviyor-, böylece şafaktan önce uyanıp günleri için gereken şeyleri hazırlayabiliyorum. Namaz da psikolojime çok iyi geliyor. Kısacası, mutlu bir anneyim.
Kamuoyunda çok bilinen birisiniz, Müslüman bir kadın olarak bu rolünüzden nasıl faydalanmayı düşünüyorsunuz?
Birisi bana “Başı örtülü bir Müslüman kadın olarak savunmacı olma” dedi. Bunu söyleyen, dokuz yaşımdaki kızım Aleksandra idi. Yeni hayatım hakkındaki konuşma tekliflerini mümkün olduğunca kabul ediyorum, çünkü Müslüman kadınları neyin harekete geçirdiğinin doğru düzgün bir şekilde yansıtılmasının İslam’ı şiddet ile eş gösteren olumsuz imajı ortadan kaldırabileceğini umuyorum.
Çoğu insanın da bildiği gibi sizler Filistin taraftarı bir eylemcisiniz. Filistin halkının hakları için mücadele etmenizde etkili olan özel bir olay mı geçti başınızdan?
Kudüs’lü bir taksi şöförü, Cemal ile bir arama noktasında başıma gelen şey Filistin davasına adanmama yol açtı. Batı Şeria’nın girişindeki Kalandia’ya varmıştık. Yeni tanıştığım Cemal üzgün bir şekilde buradan tek başıma geçmem gerektiğini söyledi. Sebebini anlamamıştım. “Çünkü ben bir Filistinliyim ve İsrail bana sadece Kudüs’e girme izni tanıyor, Batı Şeria’ya değil. Oraya gidemem” diye cevap verdi. Her Filistinlinin aslında hapse mahkûm edildiğini o anda anladım. Sürgünlerle, yolculuğu sınırlayan kâğıtlarla, Aparşeid politikaları ve duvarlarla hapsedilmişlerdi!
Bazıları, dünyanın her yerinde pek çok mazlum varken niye illa Filistin için kampanya yürütülüyor diyorlar? Mesela, niçin Keşmir değil?
Bu dünyadaki enerjimiz ve vaktimiz sınırlıdır. Özgürlük ve haklar uğruna yapılan bütün mücadelelerden etkileniyorum. Ama ben tek bir insanım, çalışan ve bekâr bir anneyim. Tüm vaktimi yeni mücadeleler hakkında yeni şeyler öğrenmekle harcasam bu sefer hiçbirine faydam dokunmaz. Ayrıca seçtiğim yolda Allah’ın elinin olduğuna inanıyorum, Filistin davasında yer almaya niyetlenmemiştim başlangıçta çünkü.
Açık ki Filistinlilere doğrudan yardım etmek için hepimizin Gazze’ye seyahat etmesi mümkün değil. Sizce yardım etmenin en etkili yolu hangisidir?
Her şeyden önce “Bu durum bir şey yapabilmek için çok karışık” veya “İsrailliler ve Filistinlilerin birbirlerinden farkı yok” demeyi bırakmalıyız. Bunu söylediğinizde Siyonist propagandayı tekrar etmiş oluyorsunuz. Siyonistler Filistin topraklarını çaldılar ve buradaki halka işkence ettiler, bunu da sürdürüyorlar. Durum çok basit ve hiç de karmaşık değil. İkincisi İsrail ürünü hurmaları veya avokadoları satın almayın. Boykot kampanyası için www.bigcampaign.org sitesini ziyaret ediniz lütfen.
Sizce İsrail ürünlerini ve şirketlerini boykot etmek ne ölçüde etkili olabilir?
Bu taktik Güney Afrika’daki ırk ayrımcısı rejim üzerinde işe yaradı. İsrail hükümetine ve dünyanın dört bir yerindeki iş çevreleri arasındaki dostlarına “artık yeter, değişmenizin zamanı geldi” deme etkisine de sahip.
İran’ın nükleer programı ve son yaptırımlar hakkındaki görüşünüz nedir?
İsrail’in iki yüzü aşkın nükleer silahı var ve dünya istikrarı için asıl tehdit budur.
David Cameron ve Barak Obama size hâlihazırdaki dış politikalarından birini değiştirme seçeneğini sunsalardı, hangisini değiştirirdiniz? Ve niçin?
İsrail’e yapılan yıllık milyarlarca dolar tutarındaki yardımı durdururdum. Niçin mi? Çünkü parasını ödedikleri kimyasal silahlar Gazze’deki Filistinli çocuklar üzerinde deneniyor da ondan.
İslam korkusunun gün geçtikçe arttığı bir zamanda yaşıyoruz. Bu zor dönemde İngiltere ve ABD’de yaşayan Müslümanlar için mesajınız nedir?
Sizlerin şerefiniz, cesaretiniz ve adaletsizlik karşısında eğilmeyi kibar bir şekilde reddedişiniz dünyaya gerçek İslam’ın örneğini sunuyor. Pek çok batılı İslam hakkındaki gerçeği sizin davranışlarınız sayesinde görmektedir. Yaşam biçiminiz dünyayı değiştirebilir. Bunu sürdürün!
05 Ocak 2011