İmam Hüseyin ve Kerbela Şehitlerini anma mersimlerine katılan bu önemli isimler, törende yaptıkları konuşmalarda önemli mesajlar vermişlerdi.
29 Ocak 2007: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın konuşmasının tam metni:
"Saygıdeğer misafirler,
Ehli Beyt dostları,
Kardeşlerim,
Hz. Peygamberimizin biricik torunu, Müslümanların gözbebeği Hz. Hüseyin'in şahadetinin 1367. yıl dönümünde, yani Aşura gününde sizlerle bir arada bulunduğum için bahtiyarım. İslam coğrafyasının tümünde bir matem günü olarak anılan Kerbela faciası bizim kanayan bir yaramızdır.
Bu yara bir yandan yüreklerimizi yakarken, bir yandan bize büyük hikmetleri kazandırmıştır.
Kerbela mazlumların ve mağdurların sembolü olmuş, Hz. Hüseyin ise zulme başkaldırının bayrağı haline gelmiştir.
Dünyada Endonezya'dan Bosna'ya, Kırım'dan Sudan'a kadar her coğrafyada bugün Hz. Hüseyin için gözyaşı dökülüyor, ağıtlar, mersiyeler yakılıyor.
Türkiye'de uzun yıllardan beri Aşura törenleri yapılıyor. Şii, Sünni, Alevi ayrımı yapılmaksızın tüm vatandaşlarımız bu törenlere katılıyor, gözyaşı döküyor ve Hz. Hüseyin'i, onunla beraber şehit olan ehlibeyt mazlumlarını anıyor.
Bu rada bu topluluğun tüm dünyaya verdiği mesajlar var. Onları görmemiz, duymamız gerekir.
Bu topluluk diyor ki, biz Caferiler, Aleviler, Sünniler bir arada yaşıyoruz, bir arada Ehlibeyt için ağlıyor, bir arada mazlumları savunuyoruz. Burada kardeşlik var. Burada ehlibeyt dostları var, burada mazlumların sesi var, burada bir Müslüman kardeşliği var.
Biz Hz. Peygamberin kutlu mesajını duyduğumuzdan beri kardeşiz. Bugün komşumuz Irak'ta, Lübnan'da ya da Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı başka coğrafyalarda Şii-Sünni çatışması çıkartmak isteyenlere karşı bu tören bir mesajdır. Burada Sünniler de, Şiiler de, Aleviler de işte bir aradadır, kardeştir ve barış içinde yaşamaktadırlar.
Gelin kardeş katili olmayın, birbirinizle savaşmayın, Müslüman kanı dökmeyin. Bu ne Hz. Hüseyin'in, ne Hz. Ali'nin ne de Hz. Peygamberimizin öğretisinde vardır. Irak'ta yeni Kerbelalar yaşatmayın bize.
Değerli Kardeşlerim,
Burada bir güzel uygulamayı daha gördüm. Yıllar önce Hz. Hüseyin'in acısını paylaşmak için vücudundan kan akıtan Caferiler uzun süreden beri buna son vermiş ve yerine kan verip can kurtarmaya başlamıştır. Kızılay'a kan bağışlayarak binlerce canın kurtulmasına vesile olan bu uygulamayı başlatanlara teşekkür ediyor, takdirlerimi sunuyorum. Gerçekten Hz. Hüseyin'i anmak, mazlumları anmak, mağdurları anmak, kan verip insanları kurtarmakla olur.
Kardeşlerim,
Bugün tüm Müslümanlar için matem günüdür. Kerbela'yı anlamak mazlumu ve zalimi anlamak demektir. Ne zulmedin, ne zulme uğrayın, ne de zulme izin verin.
Bugün İslam coğrafyasında her yer Kerbela, her gün Aşura'dır neredeyse. Müslümanların mağduriyeti her geçen gün daha da artıyor. Gün geçmiyor ki bir Müslüman kardeşimiz öldürülmesin, yaralanmasın. Bu acı hepimizindir. Bunu durdurmak hepimizin görevidir. Dünyada zulmün, akan kanın ve savaşların bitmesi için çaba gösterin, gayret edin. Bence Hz. Hüseyin'i en güzel bu şekilde anabiliriz.
Ehlibeyt Dostları,
Bugün Aşura günüdür. Acı hepimizindir, feryat hepimizindir, Hz. Hüseyin hepimizindir. Gözyaşları bir daha Kerbela olmaması içindir. Hz. Hüseyin'in bize öğrettiği şey her zaman adil olmaktır, asil olmaktır, onurlu olmaktır, asla zulme boyun eğmemektir.
Bugün burada toplanan on binlerin bu öğretilerin peşinden gideceğine inanıyorum. Bu merasimi her yıl düzenleyen ve bize Peygamberimizin ciğerparesi, Fatıma'nın gözbebeği Hz. Hüseyin efendimizi hatırlatan, başta Selahattin Özgündüz hoca efendi olmak üzere Caferider yetkililerine ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Türkiye'nin dört bir yanından Kerbela acısını paylaşmak için gelenlere saygılarımı ve sevgilerimizi iletiyorum.
Allah bu ümmete bir daha Kerbela acısını yaşatmasın, birlik ve beraberliğimizi bozmasın.
Allah'a emanet olun.
26 Aralık 2009: Ana Muhalefet Partisi Başkanı Deniz Baykal'ın konuşmasının tam metni:
"Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız, Sayın Belediye Başkanlarımız, Sayın Milletvekillerimiz, Caferi Toplumunun Saygıdeğer Lideri, Sevgili Caferi kardeşlerim; hepinizi içten sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.
Bugün tarihimizin en acı, acı olmanın da ötesinde en utanç verici günü. Bu büyük facianın 1370 yıl sonra yüreğimizdeki ıstırabını paylaşmak için, o faciayı bir kez daha kendi içimizde yaşamak için, o facianın şehitlerini saygıyla anmak için ve bir daha böyle faciaların insanlık aleminde yaşanmamasını sağlamak için gereken ibret dersini herkesin almasını sağlamak için bir aradayız. Ben de bu muhteşem beraberliğinize saygılarımı ifade etmek ve aynı duyguları paylaşmakta olduğumuzu dosta düşmana bir kez daha göstermek için aranızdayım. Bu acıyı anımsadığımız, yaşadığımız bu günde, hep beraber tarihimizin bu karanlık sayfalarından insanlık için aydınlık sonuçlar çıkarmaya, güzellikler çıkarmaya çalışıyoruz.
Sevgili arkadaşlarım, 1370 yıl önce yaşanmış bir faciayı insanlar bunca süre sonra acaba böylesine coşkuyla, heyecanla yüreğinde hissederek, nasıl oluyor da yaşamaya devam edebiliyorlar! Bugün İstanbul’da, bu muhteşem toplulukta, Halkalı’da bir aradayız. Ama bilmelisiniz ki, bugün İslam dünyasının dört bir köşesinde, her yerde bilinçli bir Müslüman olduğunu düşünen herkes, ama herkes kendi ölçüleri içinde bu acıyı mutlaka yüreğinde yaşıyordur, yaşamak zorundadır. Bu acı hepimizin ortak acısıdır. Ehlibeyt’in maruz kaldığı bu facia sadece İstanbul’da, Halkalı’da bizim hatırladığımız bir facia olmanın ötesinde, dünyanın her yerindeki Ehlibeyt sevgisini yüreğinde yaşatan, gerçekten şuurlu bir İslamiyet anlayışını sahiplenmiş olan herkesin de paylaştığı bir acı olmalıdır ve inanıyorum ki her yerde mezhebi, cemaati ne olursa olsun, dünyanın her yerindeki Müslümanlar şimdi sizin ortaya koyduğunuz bu duyguları saygıyla paylaşıyorlar.
Niçin peki? 1370 yıl sonra insanlık tarihinde yaşanmış bunca facianın içinde, bu facia niçin hala gönüllerde, zihinlerde yaşamaya devam ediyor? Ne var bunun arkasında? Değerli arkadaşlarım, bunun arkasında hiç şüphe yok ki yaşanan facianın gerçekten başka facialara benzetilemez olmasıdır. İnsanlığın, vicdanın, aklın, sağduyunun hiç bir biçimde kabul edemeyeceği, izahı imkânsız bir facia olması bakımından önem taşıyor. Yaşanan facia Ehlibeyt’in yaşadığı faciadır. Faciayı yaşatan Ehlibeyt’in İslamiyeti adına hareket ettiğini söyleyenlerin yaşattığı bir faciadır. Kabul edilemez olan, trajik olan, insan vicdanını isyana götüren olay, ahde vefanın inkarı diye değerlendirilen temel olay işte budur. Kim kime facia yaşatmış, kim adına yaşatmış? İslamiyetin bayrağını taşıdığını söyleyenler, İslamiyetin özünü ortaya koymuş olan Hz. Peygamberin, Ehlibeyt’in değerlerini inkâr eden, onları ortadan kaldırmaya yönelen bir anlayışla bu faciayı yaşatmış olmasıdır. Elbette bu sıradan bir olay değildir. Elbette unutulabilir bir olay değildir. Ama bu faciayı hala diri tutan sadece 1370 yıl önce tarihin belli bir noktasında yaşanmış olmanın ötesinde, bu faciada söz konusu olan değerlerin, acıların yanlışlıkların, zulmün, insan yaşamında bu tarih boyunca ve hatta günümüzde devam ediyor olması, bu gerçekte bu acı olayın unutulmasını engellemiştir. Yani bir anlamda bu facia, ne yazık ki noktalanmış, bitmiş insanlığın hafızasından, vicdanından, yüreğinden kopup gitmesine fırsat verilmiş bir facia olmanın ötesinde bir anlam taşıyor.
Ne yazık ki Ehlibeyt’in maruz kaldığı facianın o kadar dramatik olmasa da başka türlerini hala bu süreç içerisinde zaman-zaman, yer-yer yaşamak durumunda kalıyoruz. Facialar devam ediyor, zulüm devam ediyor, haksızlık devam ediyor, insafsızlık devam ediyor, acı devam ediyor. Ve insanlık buna tepki gösterme ihtiyacını hissediyor, onun için siz burada on binlerce insan bir araya geliyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki Muaviyeler bitmedi, ne yazık ki Yezitler bitmedi. Muaviyeler şu türlü ya da bu türlü devam ederse, Yezitler şu türlü ya da bu türlü devam ederse, acı devam ederse, zulüm devam ederse, haksızlık devam ederse, şehadet devam ederse bu olayları unutmak mümkün olur mu? Onun için unutmuyorsunuz, onun için unutamıyorsunuz, onun için unutturmuyorlar. Değerli arkadaşlarım, ne vardı Kerbela faciasının arkasında?
Kerbela faciasının insanlığa kanıtladığı bir olay, sevginin kudretidir, sevginin gücüdür. Ehlibeyt’e yapılanlar karşısında bunca asır sonra eğer insanlar hala ona sahip çıkıyorlarsa, bu bir sevgi ile ancak mümkündür. Onun arkasında aşk var, sevgi var. O aşk, o sevgi işte bütün bunları izah edeceğimiz temel duygudur. Ehlibeyt sevgisi, Ehlibeyt’in temsil ettiği ahlakın, anlayışın, inancın imanın sevgisi… O sevgi 1370 yıl bu işi yaşatmıştır. Kerbela’nın ortaya koyduğu ikinci olay, sevginin ötesinde, haksızlığa direnme gücüdür. Haksızlığa teslim olmama inancıdır, haksızlığa boyun eğmeme, direnmenin, boyun eğmemenin bedelini ödemeyi içine sindirme anlayışıdır. Bu insanlık tarihinin daima önem taşıyan nitelikleri olarak bugün de gelecekte de önem taşıyor. Sizi ayakta tutan, işte bence her şeyden önce budur.
Değerli arkadaşlarım, siz bu töreni, bu acıyı tekrar herkese hatırlatan bu buluşmanızla bence hepimize çok büyük bir ibret dersi veriyorsunuz. Siz bu acıdan; düşmanlık çıkarmamayı, husumet çıkarmamayı, bir düşmanlık, husumet çıkarılması mutlaka gerekiyor ise, onu insanlara ve toplumlara yönelik olarak değil, zihniyetlere yönelik olarak çıkarmayı başarmış olan insanlarsınız. Yanlış diye kimseyi suçlamıyorsunuz, yanlış diye hiçbir toplumu suçlamıyorsunuz. Kendi yaşadığınız zulümlerin bir daha yaşanmaması için gerekeni yapmakla yetiniyorsunuz. Bu anlayışınızla da herkese en büyük birlik, beraberlik, kardeşlik dersi veriyorsunuz. Bu kadar çok acıyı yaşamış olan insanların, bu kadar çok zulme maruz kalmış olan insanların bugün herkesi Ehlibeyt sevgisinde ayırmadan, dışlamadan, karşı çıkmadan bir ortak sevgi temelinde kucaklamaya yönelmiş olması gerçekten örnek alınması gereken muhteşem, asil soylu bir davranıştır. Bunu büyük bir sevinçle uzun bir süreden beri izliyorum ve sizleri yürekten kutluyorum.
Sevgili kardeşlerim, bu yaşanmış olan acı olaydan hepimiz gereken sonuçları çıkarırız. Birbirimizin önemini, değerini çok iyi anlarız ve inşallah bu toprakların üzerinde hiçbir ayrım yapmadan, kimseyi inancından, mezhebinden, dininden, anlayışından, ırkının kökünden, etnik kimliğinden dolayı, cinsiyetinden dolayı ayırmadan, bölmeden, parçalamadan birlik ve bütünlük içinde herkesin kendi kimliğini yaşamasına derin bir saygı ve sevgi gösterirken, her birimizin de birbirimize karşı degil, bir arada olmamızın bizim için önem taşıdığını bilerek bu topraklarda kardeşçe yaşamaya devam ederiz. Bizi ayırmak, bölmek isteyen tuzaklara, tertiplere inanıyorum düşmeyeceğiz.
Türkiyemizi hep beraber sahipleneceğiz. Herkes kendi inancıyla ama temel bir birlik ve bütünlük içinde bu topraklarda barış ve kardeşlik içinde yaşamayı başaracaktır. Bu beraberliğimizin temelinde de sizlerin harcınızın en büyük rolü oynadığını ben yürekten biliyorum. Bu anlayışla hepinize içten saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Bu acı gününüzü ben de aynı duygularla, sizlerle birlikte paylaşıyorum. Hepinize teşekkür ediyorum."
13 Aralık 2010