11 Temmuz Pazar günü öğle namazının ardından başlayan programda Peygamberimizin amcası Hz. Ebu Talib'in ve Hz. Hatice (sa) annemizin vefatları ile Hz. Muhammed (sav)'in peygamberlikle görevlendirilmesi (Meb'as) gibi İslam tarihinin önemli konuları gündem edildi.

Başta değerli liderimiz Selahattin Özgündüz olmak üzere, İstanbul'daki Caferi alimleri ve Ehlibeyt dostlarının iştirak ettiği program, alimlerimizden Ş. Muhammed Ali Ünlü'nün okuduğu Kur'an-ı Kerim ile başladı. Kuran'ın ardından Hz. Ebu Talip Camii gençlerinden Süphan İlter, Hz. Ebu Talib ile oğlu İmam Ali arasında geçen bir diyalog metnini katılımcılara okudu. Daha sonra Hz. Ebu Talip Camii kız Kur'an kursu öğrencileri okudukları ezgi ve şiirlerle programa renk kattı.

Ezgi ve şiirlerin ardından Hz. Ebu Talip Camii İmamı Ş. Ali Salmanlı katılımcılara bir konuşma yaptı. Konuşmasında İslam tarihi açısından önemli günlerin yıldönümlerini anmakta olduğumuzu belirten Salmanlı, önümüzdeki senelerde Hz. Ebu Talib'i anma törenini daha iyi şartlarda, daha geniş katılımlarla gerçekleştirmek için gayret etmemiz gerektiğinin altını çizdi. İnşaatı devam eden Zeynebiye Camii ve Kültür Merkezi'ne de değinen Salmanlı, Hz. Hatice'nin malını İslam yolunda infak ettiği gibi, bizler de bu önemli eserin bir an önce tamamlanması için üzerimize düşeni yapmalıyız, dedi.

Salmanlı'nın ardından Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Ehlibeyt dostlarına seslendi. Mümin, yiğit dedesi Hz. Ebu Talib'in ve sevgili ninesi Hz. Hatice'nin vefatları dolayısıyla İmam-ı Zaman'a başsağlığı dileyerek konuşmasına başlayan Özgündüz, bu günlerin aynı zamanda Kerbela kafilesinin Medine'den yola çıktığı günler ve yine aynı zamanda Tebük Seferi günleri olduğunu söylerek bu tarihi olayları kısaca andı. Yine geçtiğimiz günlerde vefat eden Allame Fazlullah'ı da rahmetle anan Özgündüz, "Ehlibeyt mektebinin yetiştirdiği aydın, münevver, mukallit değil müçtehit olan alimlerimizdendi, ruhu şad olsun." dedi. Özgündüz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aynı zamanda Meb'as günlerini geride bıraktık. Aziz İslam dininin insanlığa sunulmak üzere Peygamberimize vahyolunması, risaletin başlangıcı. Ehlisünnet kardeşlerimiz bu günü Miraç olarak kutluyorlar. Onlar, Miraç'ın bu tarihlere geldiğini düşünen tarihçileri esas alıyorlar; bunda sorun yok. Neticede aynı Peygamber, aynı hedef için çarpıyor kalplerimiz.

Hatice, Mekke'nin en zengin kadınıydı; eş olarak Ebu Talib'in yetimini seçti. Dünyayı değil, ahireti seçti. Bu evliliğin bütün getirileri bir yana Fatıma gibi bir meyva verdi. O, Peygamber'i hiç üzmedi, tüm şefkatini ona verdi. Allah bu yüce kadının şefaatini bizlere nasip etsin.

Hayatımızın en yüce değeri İslam ise, tüm İslam kaynaklarını açıp bakalım. Emevi hanedanının öncesi ve sonrasıyla Resulullah'a ve O'nun getirdiği değerlere karşı savaş açtığı bir hakikat değil midir? Diğer yandan bu dini bize getiren, maddi olanaklarını da canını da bu yola koyan, başta Ebu Talip olmak üzere Haşimi değil midir? Ebu Talib'in İslam'a sineğin kanadı kadar zararı oldu diyebilecek bir kaynak var mıdır? Ebu Talib, Peygamber'in koruyucusuydu. Kendi çocuklarıyla bir tutmadı Muhammed'i, daha öncelikli tuttu.

Bir amca düşünün ki, kardeşinin yetimini kendi çocuklarından üstün tutuyor. Yeğeni, peygamber olduğunu söyleyip putperestlere, dünyaya savaş açıyor. Amcası böyle bir sıkıntıya rağmen, putperestlerin her türlü baskısına rağmen Muhammed'e sahip çıkıyor. Muhasara altında tüm kabilesinin canını Peygamber'e feda etmeyi göze aldı. Muhammed uğrunda gerekirse dünyayı kurban ederdi, kabilesi ne ki? Üstelik bu muhasara birkaç günlük değil, birkaç aylık da değil, tam üç yıl! Peygamber, Ebu Talib'in ölümünde bir yılı baştan başa hüzün yılı ilan etti.

Şimdi birileri Emevi oyunlarına gelerek, uydurma hadislere inanarak Ebu Talib'i tekfir edip ona kötü söz söylerse yarın Peygamber'in yüzüne bakamazlar. Yeryüzünde Hz. Muhammed'e en çok iyiliği dokunan Ebu Talib ve onun değerli eşi Fatıma binti Esed'dir. Bunu Peygamber söylemiştir. Bize, onları ancak selamlamak düşer. Allah dünya ve ahirette bizi Haşimilerden ayırmasın."