Allah'a şükürler olsun ki, İstanbul'dan dünyaya Huseyn'in mesajını ulaştırmayı bize nasip etti, diyen Özgündüz, 5 Şubat Cuma günü binlerce kişiye seslendiği cuma hutbesinde şunları söyledi:
"Cabir ibni Abdullah, Atiyye ile beraber İmam Hüseyin'i Erbain'de ilk ziyaret eden kişi oldu. Kufe'den Atiyye'yi alarak Fırat kenarında yıkanıp, üzerini değiştirip İmam Hüseyin'i ziyarete geldi. Cabir ama idi, Atiyye'nin eliyle ziyaret ediyordu. Ziyaretini bitirip şehitleri selamladıktan sonra, 'Allah'a and olsun ki, ben sizinle beraber sizin sevabınıza ortağım' dedi. Atiyye sordu: 'Nasıl olur da o sevaba ortak olursun? Onlar bir avuç olmalarına rağmen Huseyn'i terk etmeyerek O'nunla şehit oldular. Sen o sevaba ortak olduğunu söylüyorsun' dedi. Cabir, cevaben Peygamber buyurmuştur: 'Kim, bir topluluğun yaptığına razıysa, onlardan hoşnutsa, onları destekliyorsa, o da onlardandır.' Allah şahit ki, ben Hüseyn ve yareninin yaptıklarından razıyım, onlardan hoşnutum ve onları destekliyorum; onun için onların sevabına ortağım, dedi.
Aşura, destekçileriyle, taraftarıyla ayakta kaldı. Aşura, bugüne kadar, Huseyni duruşun destekçileri sayesinde ihtişamını artırarak geldi. Şükür ki, Allah, İstanbul'dan dünyaya bu mesajı duyurmayı bu topluma nasip etti. İmam Hüseyin, kabri üstünde dalgalanan bayrağını gönderdi buraya. Bu, boşuna değil.
Allah, gönlümüzden ihlası çıkarmasın, Huseyn sevgisini çıkarmasın. Biz de onlardanız. Peygamber buyuruyor: 'Huseyn, benden, ben Huseyn'denim.' Huseyn, her duruşu ve davranışıyla Muhammedi idi. Peygamber de, ben de onunlayım, diyor. O zaman biz de Huseyn'leyiz. Peygamber, 'Onunla savaşan benimle savaşır' diyor. 'Ehlibeyt'le barışık olan, benimle barışıktır' diyor. Biz, onlarla barışığız, onların tarafındayız; düşmanları düşmanımız. Allah'a and olsun ki, hiçbir zaman Yezit'i savunmak, ona mazaret uydurmak gibi bir duruşumuz olmadı. Sözümona alim, aydın olduğunu iddia edenler, şeytanın kucağına oturmuşsa, içinde bulunduğun nimetin büyüklüğünü düşün. Bu zihniyet, yarın Peygamber'e nasıl cevap verecek? Bu ne gaflet, cehalet!
'Huseyn kurtuluş gemisidir.' Huseyn, ateşten kurtarır; Yezit sevgisi ise, insanları ateşe, cehenneme götürür. Kur'an buyurmuştur: 'Zalimlere meyl edenler var ya, onlardan olmayın. Onların ateşi sizi de yakar.' Bir Müslüman'ı kasten öldüren ebedi cehennemdedir.' Bunları Peygamber, Kur'an lanetlemiş; sen Kur'ana, Peygamber'e uymaz mısın? Biz, Kur'ana, Peygamber'e uyarız. Yezit bir değil, binlerce mümini taammüden öldürmüştür. Sen hala Yezit'ten razıysan, Allah seni Yezit'le haşr etsin! Herkes sevdiğiyle haşr olur. Sen Yezit'le, biz Hüseyin'le haşr olacağız.
Hüseyin, niçin bu kadar değerli biliyor musun? Abdullah ibni Amr diyor: 'Yeryüzünde gök aleminin en çok sevdiği Hüseyin'dir.' Allah, arşını, ziynetini niye Hüseyin'le süslüyor? Niye bu kadar değerli? Allah'ın gönlünde yeri ne kadar değerliyse, sen de O'nun katında o kadar değerlisin. Hüseyin, Allah için ne varsa verdi. Hiçbir şeyini esirgemedi. O yüzden Allah da Hüseyin'e öyle davranıyor. Allahi herkesten cömerttir, cömertliğe değer verir.
Bırakıp gideceğiz bu dünyayı. İnsan geçici olan bu dünyaya bu kadar yatırım yapar da sürekli kalacağı yere niye yatırım yapmaz? Biz Zeynebiye Camii ve Kültür Merkezi'ni yapacağız. Bunun keyfi, huzuru yetmez mi insana? Bu sizin eseriniz. Birbirinizi teşvik edin. Allah, gönlünüze cömertlik versin. Senin öbür dünyan var Müslüman! Oraya yatırımını yap. Bu, güzel bir fırsat. En büyük inanç ve kültür merkezini yapmak sana kalmış, dünyanın en güzel Aşura'sını yapmak sana kalmış. Sen kendini küçük mü görüyorsun? Allah bizi cömert saydığı kullarından etsin. Bizlere, evrensel bakış versin, gözümüzü açsın."