Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Peki biz ne veriyoruz? Biz zaten verebileceğimizin önemli bir kısmını vermişiz. O ne midir? İtibar ve meşruiyet. Yani bir terör örgütünün isteyebileceği en kıymetli şey!

Yüzde altılık oy oranını bilmesek Türkiye’nin yarısının PKK’lı olduğunu düşünebilirdik. Yüzde beşlik bir tabanla bu kadar büyük ve devasa bir etki gücüne sahip olabilmek, gerçekten muhteşem bir başarıdır. Bir başarı ki yüzde doksanı hasmın hatalarından kaynaklanıyor.

Özellikle TV kanallarında örgütü kötülemek amacıyla yapılan çok sayıda dizi, PKK’ya hayal bile edemeyeceği bir güç sağlamış durumda. Reklamın iyisi kötüsü olmaz, sözünün tam ve eksiksiz bir örneğidir bu. Öyle bir hava oluşturuldu ki sanki her yerde PKK var.

PKK'yı böyle büyüterek Kürt halkına dayattık ve onlara ikinci bir kimlik temsili hakkı vermedik.

PKK daha çok şeyler alacak. Elde ettiği en önemli şeylerden biri de bunca yıldır kendisini “Terörle hiçbir şey elde edilemez” savıyla suçlayan Kürtlerin yüzünü kara çıkarmak oldu. Terörle hiçbir şey elde edilemez sözü batıl oldu ve onun yerine “Terörle elde edilemeyecek hiçbir şey yoktur” savı her kesin gözü önünde hakkaniyet buldu.

Yazıklar olsun!

Dünyada hiçbir şey ne pahasına olursa olsun diyerek elde edilmeye çalışılamaz. Çünkü ne pahasına olursa olsun feda edilmeyecek şeyler vardır. Bunların da başında namus, şeref ve adalet gibi canla kanla bile paha biçilemeyen değerler gelir.

Daha düne kadar PKK ile görüşen namussuzdur, şerefsizdir diyenlere, neden bizim ana gövde medya bugünkü durumu manşetten sormuyor?

Bilsem ki olacak yine itiraz etmem belki. Çünkü gerçekten de terör artık her kesi yordu, her kesi yıprattı. Gencecik fidanlarımızı toprağa vermek bütün vicdanlı yürekleri sızlatıyor. Ama olacağı yok. Zira adaletten, onurdan taviz vererek hiçbir hakiki sonuca ulaşılamaz.

Haksa verilir, verilmelidir. Evet, Kürt halkının çiğnenen hukuku vardır ve bir kısmı verilmiş, varsa kalan kısmı da verilmelidir. Hiçbir Kürt kardeşimiz bu kimliğinden dolayı hiçbir sınırlamayla, dışlamayla, sınıflandırmayla ve tepkiye tabi tutulmamalıdır. Bana göre akla gelebilecek her türlü haklı talep Türkler istemese bile devlet tarafından tamamıyla karşılanmalıdır. Çünkü kimsenin hakkı bir başkasına sorularak verilemez. Ama bu hakları terör karşılığında vermek evvela Kürt halkının kendisine ihanettir.

En çok yadırgadığım da Müslüman geçinen medyanın, aklını vicdanını tek merkezli bir komuta odasına tam olarak bağlamış olmasıdır.

Bu alelacele gelişen barış süreci neden sorgulanıp da olgunlaştırılmıyor? Kim nerden ne kaçırıyor? Yangından mal kaçıran kim?

Teröre prim vermek, haksız şiddete pabuç bırakmak, bugünün, yarının hatta elli yüz yılın bile değil bütün bir tarih karşısında sorumsuz davranmaktır. Bu apaçık günü kurtarmaya odaklanıp dünü ve yarını görmemektir.

Bugün itibariyle hiçbir Kürt PKK’ya karşı tavır içinde olamaz. Çünkü PKK artık haksızken haklı durumuna düşmüştür.

Terörle bu kadar itibar bulunabiliyorsa madem, artık terörün önü ilelebet alınamaz. Bu ödüllendirmeden sonra artık PKK da bu işten asla vazgeçmeyecektir.

PKK’nın yapacağı bana göre bellidir. Yorulanlar dağdan inecek, istekli olanlar, lidere itaat etmeyenler olarak, güya çatlak sesler diye ayrılacak. Ardından bir başka isimle varlığını devam ettirecek. Hatta başka isme bile gerek duymayabilirler.

Bakın şimdiden Kandil’de barışı sabote etmek isteyen gruplardan bahsediliyor. Son operasyon da onlar aleyhineymiş. Bu yüzden de barış sürecine hizmet eden bir operasyonmuş. Bana bu kadar saflık fazla geliyor…

Yani sonuç olarak şimdiden iki PKK yaratıldı: Barışçıl, sevecen ve sağduyulu PKK ve barışı sabote etmek isteyen kötü PKK! Siz şimdi hangisine ne verip karşılığında hangisinden ne alacaksınız?

[Bir süre önce Abdullah Öcalan’ı masum utangaç, camiye gidip gelen gariban Anadolu çocuğu olarak tanıtan ve medyada geniş yer verilen haberi hatırlayınız.]

Son olarak, bu barış girişimi yanlış temeller ve yanlış kabuller üzerine kuruludur. Bu yüzden de asla sonuç vermesi mümkün değildir. Bu yanlış ön kabuller kısaca şunlardır:

1-      PKK gerçekten de Kürt halkının hakları için mücadele eden bir örgüttür.

2-      PKK Kürt halkının haklarının verilmemesi sebebiyle terör uygulamaktadır.

3-      PKK Kürt halkının tek temsilcisidir ve halk tabanında kabul görmektedir.

4-      PKK yerel bir harekettir ve hiçbir dış gücün etkisi ve güdümünde değildir.

5-      Verilen tavizlerin bir bitiş noktası vardır ve o noktada artık PKK’nın hiçbir başka talebi kalmayacak dolayısıyla terör uygulaması için bir sebep de olmayacaktır.

6-      PKK bütün yapılanmaları şeffaf olan tek merkezli denetlenebilir ve ayrışmalara müsait olmayan tek muhataplı bir yapılanmadır.

Barış sürecinin netice vermesi yukarıda saydıklarımızın gerçekliği ile doğru orantılıdır.

Şöyle bir soru sorulabilir. Peki ne yapmalı? PKK ilelebet dağda kalıp ülkenin asayişini ve gelişmesini engellesin mi? Başka nasıl bir çözüm olabilir?

Cevabımız nettir: Adaletin uygulayıcısı, halkın sığınağı olan devlet asla şiddet ve terörü muhatap alamaz. Ne pahasına olursa olsun. Yapılması gereken PKK’yı asla muhatap almadan Kürt halkının bütün haklı taleplerinin gerçekleştirilmesi ve her türlü şiddetin anında ağır bir şekilde güvenlik ve adalet mekanizması içinde, hukuka uygun olarak cezalandırılması ve bu konuda hiçbir tavizin verilmemesidir. Yani hem haklı hakların verilmesinde hem de haksız şiddetin cezalandırılmasında hiçbir taviz ve kusur olmamalıdır.

Buna ilave olarak, dış güçlerin PKK’ya desteği şiddetle baskı altına alınmalı ve bu konuda ucu açık olarak hiçbir tedbir ve yaptırımdan kaçınılmamalıdır.

Bu zor olabilir ama maalesef bunun dışında hiçbir gerçek çözüm yoktur. Aksi takdirde sadece veririz, aldığımız hiçbir gerçek karşılık olmaz. En kötüsü de mustazaf Kürt halkının kara bahtı asla aydınlık yüzü göremez. 

Son olarak, eğer bu süreç bazılarının ucuz hesapları uğruna başladıysa tabi ki onlar açısından doğru olan yapılıyordur!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.