Zeynebiye - Ehlibeyt Dünyasının Gündemi | Türkiye Caferileri

Düşünme sanatıdır yazı yazmak..

Yazı yazmak insanın rengini ortaya koymasıdır , sesini duyurabilmesidir , bazen yazarın içindeki fırtınalara dahil edebilmesidir okuyucularını , bazen de okuyucuları uçsuz bucaksız masmavi durgun denizlerde dinlendirebilmesidir yazı yazmak..

Yazı yazmak yazarın dinsel, siyasi ve sosyal otoritelerinin görüntüsüdür, verilmek istenilen mesajın okuyucunun bilinçaltına yönlendirilmesidir.

Yazı yazmak bazen sayısızca karalayıp , yeniden başlayabilmektir..

Cesarettir yazı yazmak..

Yazıda ‘’ 3 ‘’ temel unsur vardır,

Giriş , Gelişme , Sonuç..

Belirlenen bir konunun yazıya dönüşebilmesi için giriş, içeriğinin anlaşılabilmesi için gelişme ve konunun nereye bağlandığının ifade edilebilmesi için sonuç gereklidir.

Bu 3 unsur olmadığı taktir de yazı olması gerektiği kuralların dışına çıkacak ve konu anlatılmak istenilen kuralların dışında bir yön seyredeceği için amacına ulaşamayacaktır.

Yazı da en önemli unsur giriştir, okuyucuların severek okumaları için gelişme bölümü de içeriği dolu ve anlaşılabilir olmalıdır

Yazar, yazının aslı olan konuyla giriş yapmalı , ve yazıyı aynı konu bağlamında sonuçlandırmalıdır..

İnsan hayatı da bir yazıya benzer..

Nasıl ki yazı da giriş, gelişme ve sonuç kuralı var ise insan hayatında da başlangıç, yaşam ve ölüm kuralı söz konusudur.

Yaradan en önemli bölümü yani başlangıcı en güzel şekilde kılmıştır..

‘’ And olsun ki biz insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık, onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık ‘’ ( BAKARA 30 )

Allah’ın böylesine üstün bir yaratığı olan insan, yaratılışındaki temizlik ve masumiyetten ödün verdiği taktir de, ruhunu karanlık ve zulmet perdeleriyle perdeleyecek ve aslından, yani ilk yaratıldığı süreçteki paklığından uzaklaşacaktır.

İnsan’ın hakikati tertemizdir..

‘’Biz onları daimi yurtları olan ahireti anma huyuyla yarattık da özleri temiz, ihlas sahibi kullar ettik ‘’ ( SAD 46 )

En önemli bölümün yani başlangıcın bu denli arınmış, bu denli pak ve tertemiz olduğu halde, yaşam dediğimiz ikinci merhalede aslımızdan sapmamızın aslında hakikatimize aykırı olduğunu, bu sebepten dir ki bedenimizden ziyade ruhumuzun hastalıklara duçar olduğunu unutmamak gerekir.

Yazı yazma kuralıyla ilişkilendirdiğimizde , nasıl ki yazının aslı olan girişten sonra , başka konulara sapıldığı taktir de gelişme bölümü istenilen düzeyde ilerlemeyecek , hayatta da başlangıcımızda ki hakikatimizin temizliğinden sapıldığı taktir de de , yaşamdan istenilen kalite elde edilemeyecektir..

‘’Emr’olunduğun gibi dosdoğru ol ‘’ ( HUD 112 )

Peki, nedir emr’olunan, insanı nereye götürür.

Ruhuna beden elbisesi giydirildiği gün kadar saf ve tertemiz olmaktır emr’olunan..

Yaratılışı meleklerden üstün kılındığı gün kadar aziz ve yüce..

İçine alemlerin yerleştirildiği gün kadar engin..

Sorgulamadan, niçin aramadan Tevhid kalesine girmektir emr’olunan..

Belalarla sınandığında sabır gömleğini giyip , kendisine bir nimet ulaştığında şükür edebilmektir emr’olunan..

Yaşam dediğimiz ikinci merhale, insanın sonunun bir felakete dönüşmesine bile sebebiyet verebilmektedir,

Unutmamak gerekir ki büyük felaketler , bir şey olmaz düşüncesiyle ihmal edilen küçük tedbirsizlikler nedeniyle oluşmaktadırlar..

‘’Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun ‘’ ( TAHRİM 6 )

Başlangıcımızın, özümüzün, hakikatimizin tertemiz olduğunun bilincinde olarak yaşamak, yaşamaların en güzelidir..

Yaşam denilen yolculukta, aldığımız her nefes, geçireceğimiz her saniye sonumuzu cennet bahçelerine ya da cehennem çukurlarına çevirebilir.

Hakikatimiz, Yüce Yaradan’ın bize bahşettiği en güzel isimlerin tecelligahıdır.

Tabiatta nakış nakış işlenmiş güzellikleri , şekilleri gördüğünde , Yaradan’ın ‘’ MUSAVVİR ‘’ isminin yansımalarında erimektir yaşamak..

Kendisine bir kötülük ulaştığında Yaradan’ın ‘’GAFFAR ‘’ ismine sığınmaktır yaşamak..

Başını secdeye koyduğunda Yaradan’ın ‘’ KUDDÜS ‘’ ismiyle günahlardan arınmaktır yaşamak..

Ayetlerde O’nu okuduğunda O’nun ‘’ MÜTEKEBBİR ‘’ isminde kaybolmaktır yaşamak..

Zalimin bir mazluma zulmettiğini gördüğünde Yaradan’ın ‘’ KAHHAR ‘’ ismini zikretmektir yaşamak..

Yaradan’ın ‘’ Onlar ki mallarını gece ve gündüz , gizli ve açık infak ederler ‘’ ( BAKARA 274 ) ayetini okuduğunda , Yaradan’ın ‘’ REZZAK ‘’ isminin sırrına mazhar olmaktır yaşamak..

Zamandan ve mekandan beri olup tefekküre daldığında , O en Yüce olanın ‘’ KAYYUM ‘’ isminin rengine boyanmaktır..

Evvel ve Ahir olan , Kadir ve Muktedir olan Yaradan’a her yaklaştığında , alemi kapsayan ‘’ ZAHİR ‘’ ismine aşık olmaktır yaşamak..

Gaflete duçar olup ta nefsinle baş başa kaldığında , O en Güzelin ‘’ TEVVAB ‘’ ismine sığınmaktır yaşamak..

Başlangıcın güzelliğinden uzaklaşıp ta yaşam yolculuğuna çıkıldığında, adına imtihan denilen sayısız engel, sayısız bela ve musibet çıkacaktır insanın karşısına, yaşanacak bu imtihanların meşakkatini en aza indirgemek için Allah Teâlâ’nın Yüce kelamlarına kulak asmak, İlahi bir kudret tarafından bize fısıldanan O Yüce kelamları hayata geçirip yaşamsal kılmak gerekmektedir..

‘’ O amel bakımından hanginizin daha iyi ve güzel olacağını denemek için, hayatı ve ölümü yarattı, O üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır ‘’ ( MÜLK 2 )

Yüce Allah’ın kelamında buyrulduğu gibi, insan yaptığı amellerle ve davranışlarıyla denenir,

O’nun rızası doğrultusunda yaşaması, imtihanın her alanında, Allah’ın razı olacağı umulan tavırları göstermesi, ahiretteki cennet hayatını umut edebilmesi için önemli birer vesiledir.

İnsan , yaşam adı verilen bu süreçte , her düşüncesinde , her konuşmasında , her hareketinde , yaptığı her işte Allah’ı hoşnut edebilmenin yollarını aramalı , bu doğrultuda elinden gelenin en iyisini yapmalıdır..

‘’ De ki şüphesiz benin namazım, ibadetlerim, yaşamım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah’adır ‘’ ( EN’AM 162 )

İnsan imtihan için gelmiş olduğu bu geçici dünya evini kendisine yurt bilmemeli, asıl yurdun ölümden sonra ebedi kalınmak üzere gidilecek olan ahiret yurdu olduğunun bilincinde olmalıdır.

‘’ Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar, Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar, işte bunların kazandıkları ve dolayısıyla barınma yerleri ateştir ‘’ ( YUNUS 7 -8 )

Oysa dünya denilen bu geçici ev , insanların denenmeleri ve ahiret yurduna hazırlık yapmaları için Allah’ın özel olarak hazırlamış olduğu bir mekandır. Dünyada ki herşey insanların imtihan vesilesi olması hasebiyle cazip ve çekici yaratılmıştır

‘’ İnsanlara , kadınlar , oğullar , yüklerle altın ve gümüş yığınları , cins atlar , davarlar , ekinler ve nefsin şehveti cazip hale getirildi , fakat bunlar dünya hayatının geçici nimetleridir , oysa akibetin güzelliği Allah’ın yanındadır ‘’ ( ALİ İMRAN 14 )

İnsan , nefsine hoş gelen bu bu geçici dünya nimetlerinin aslında kendisi için bir tuzak olduğunu unutup , heva ve hevesine kapılıp , Allah’tan ve O’nun rızasından uzaklaşıp , dünyanın fani nimetlerine aldanıp ömrünü onlarla tüketmektedir..Nefsin arzu ve istekleri ,  insanı gaflet perdesiyle öylesine örter ki , bunların birer imtihan vesilesi olduğunu ve bunlardan dolayı hesaba çekileceğini dahi unutturur..

‘’ De ki ; size bunlardan ( dünyalık ziynetlerden ) daha iyisini bildireyimmi ..takva sahipleri için  Rab’leri yanında içinden ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetler , tertemiz eşler ve ( hepsinin üstünde ) Allah’ın rızası vardır , Allah kullarını çok iyi görür ‘' ( ALİ İMRAN 15 )

İnsan yaşamı süresince karşısına çıkan  olumlu yada olumsuz , iyi ya da kötü her türlü vesileyle imtihan edilmektedir . Gördüğü , duyduğu , hissettiği  , tattığı , tanık olduğu , sevdiği ve sevmediği kısaca  Allah’ın insan için yarattığı herşey , kendisi için imtihan konusudur.

‘’ Biz sizi şerle ve hayırlada deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz ‘’ ( ENBİYA 35)

Hayatını O en yüce olanın rızasından , Kuran’ı Kerim’in ahlakından ve ahiret inancından uzak yaşayan , fani olan bu dünya hayatını esas alan kişiler , dünyadaki metaların ve nefse hoş gelen herşeyin kendisi için imtihan vesilesi olduğunun şuuruna varamazlar.

‘’ Heva ve hevesini ilah edineni gördünmü ‘’ ( CASİYE 23 )

İnsanın en büyük düşmanı nefsidir , insan düşmanını tanımadan onunla nasıl mücadele edeceğini de bilemez , düşmanının zaaflarını bilmeden savaş stratejileri de üretemez.

Nefs dünya zevklerine , dünya lezzetlerine düşkündür . Nefs insanın hakikatine aykırı olan şeyleri cazip göstererek kalbi aldatır , nefs daima haramları ister , kalbin nefse aldanmaması nefse yenik düşmemesi için kalbi kuvvetlendirmek gerekir .Nefsle savaş , dünya üzerindeki savaşlardan daha zordur..

‘’ De ki ; size bunlardan ( dünyalık ziynetlerden ) daha iyisini bildireyimmi ..takva sahipleri için  Rab’leri yanında içinden ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetler , tertemiz eşler ve ( hepsinin üstünde ) Allah’ın rızası vardır , Allah kullarını çok iyi görür ‘ ( ALİ İMRAN15 )

Yazı yazarken yapılan hataları silip düzeltmek veya yazıya yeniden başlamak gibi bir olanağımız vardır  , fakat hayat yolculuğuna çıkıldığında amel defterlerimize yazdıklarımızı çok dikkatli seçmek , yapılacak hataların hayatımızı ve ahiretimizi ne denli etkileyeceğini hesap etmek durumundayız..

 

Allah'a dayanıp güven çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin..

Sen ölülere işittiremezsin eğer dönüp giderlerse sağırlarada duyuramazsın

Ve sen düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın , teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.. ( NEML 79.80.81 )

 

Yemin olsun biz bu Kuran'da insanlar için , her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk ( KEHF 54 )

 

Allah'ın boyasını esas alın , Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir...( BAKARA 138 )...

 

 

                                                                                                      FATMA GÖK

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.