Ali YERAL
Müslüman Olarak Gerçekten Ehl-i Beyti Seviyor muyuz?
07 Haziran 2013 10:41 Bilginiz üzere E. Beyt, Peygamber (S.A.A) Efendimizin ümmetine K. Kerimle beraber emanet olarak bıraktığı ve onların ikisine tutulduğu müddetçe, kıyamete kadar dalâlete düşmeme garantisi verdiği iki ağır emanetten birisidir. Şöyle ki; ?Ben aranızda paha biçilmez iki büyük ve ağır emanet bırakıyorum; biri Allah?ın kitabı K. Kerim, diğeri de soyum E. Beytimdir. Bunların ikisine sıkıca tutunduğunuz müddetçe benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Kevser Havuzu başında bana kavuşana dek bir birinden ayrılmazlar ve yarın onlardan sizi hesaba çekeceğim.? Peki, samimi bir özeleştiri yapacak olursak; biz Müslümanlar olarak, acaba gerçekten Peygamberimizin emrine uyup vasiyetine riayet ettik mi? E. Beyine sahip çıkıp onlara gereken sevgi, velayet ve itaati gösterdik mi? Bendeniz bütün benliğimle diyorum ki; HAYIR efendim, bu ümmet Rasulullahın vasiyetine uymadı ve Onun emanetine riayet etmedi! Diğer ümmetlerin peygamberlerinin hizmetçilerinin soyuna gösterdikleri sevgi ile saygının küçük bir bölümünü bile bu ümmet, Peygamber evladına çok gördü. Onlara gerekli saygı ile tazimi göstermek bir yana, onların haklarını gasp etti, Cuma hutbelerinde onlara küfretti, onlara kılıç çekti ve Tahir ? Mutahhar E. Beyt İmamlarımızın 12?sinin 11?ini de maalesef hunharca şehit etti.
Son zamanlarda adeta moda olan ve her ortamda nakarat gibi söylenen bir şey vardır; ?efendim, hepimiz E. Beyti seviyor, sayıyor ve namazda onlara salavat gönderiyoruz, onlar Peygamberimizin ailesi ve ev halkıdır, benim dedemin adı Ali, nenemin adı Fatma, dayımın da adı Hasan?dır, eğer Alevilik buysa biz de Aleviyiz!? türünden çıkışlar yapılmaktadır. İyi de, E. Beyt sevgisi bir ağaç, yeşillik, arkadaş ve kitap sevgisine benzemez ki, şeker kardeşim. Alevilikle E. Beyt davası, kuru bir sevgiyle, duygusal bir yaklaşımla veya isim koymakla bitecek bir mesele değil ki! E. Beyt sevgisi; dindir, imandır, takvadır, Allah?la Peygamberinin şartsız emridir. Bakınız Yüce Rabbimiz K. Kerimde Şura Suresi: 23. ayette ne buyurmaktadır; ?Habibim, onlara de ki; yaptığım peygamberlik görevime karşılık, sizden yakınlarım olan E. Beytimi sevmenizden başka hiçbir şey istemiyorum.? Diğer peygamberlerin tamamı, tebliğlerini Allah rızası için yapmalarına rağmen, peki Cedd-i Hasaneyn Hz. Muhammed Mustafa (S.A.A), neden peygamberlik vazifesine karşılık istiyor ve bu karşılık da Allah?ın ifadesiyle E. Beyt sevgisinden başka hiç bir şey olmuyor, bunu hiç düşündük mü sevgili kardeşlerim? Çünkü O Hakka irtihalinden hemen sonra, bu ümmetin dünyaya dalacağını, mübarek naşını ortada bırakarak siyaset kavgasına düşeceğini, Gadir biatını inkar edeceğini, ciğer paresi biricik kızı Hz. Fatıma (A.S)?ın mirasına el koyacağını, hayatı boyunca sayısız kez vasiyet ettiği E. Beytinin hürmetini korumayacağını, emanetine sahip çıkmayacağını, kendi minberleri üzerinde E. Beytine sövüp küfredeceğini, vefatından sonra onlara kılıç çekeceğini ve büyük bölümünü de şehit edeceğini çok iyi biliyordu!?
Gerçekten Peygamberle E. Beytini sevmek demek; onların helaline helal, haramına haram diyebilmektir. Gadir biatındaki ?Vêli men vêlê ve âdi men âdâ? sırrına mazhar olup, onların dostuna dost, düşmanına düşman olabilmektir. Bir başka somut ifadeyle Ebu Süfyan?ın karşısında Ebul Kasım Muhammed (S.A.A)?in yanında, Muaviye?nin karşısında Emirulmuminin İmam Ali?nin safında, melun Yezit?in karşısında İmam Hüseyin?in yanında, Harun-u Reşid?in karşısında da İmam C. Sadık?ın safında, sayı farkına bakmaksızın tereddütsüzce ve korkusuzca yer alabilmektir!. Yoksa katille maktulü, zalimle mazlumu aynı kefeye koyup hepsine dokunulmazlık ve kutsallık nişanı vermekle, Nasrettin Hoca misali, ?onların hepsi haklı? demekle, çıkarılacak özel ve genel aflarla hepsini cennete APS ile göndermeğe kalkışmakla, peygamber evlatlarının katillerine hazret deyip onlardan şefaat umma dalâletine düşmekle, hiç kimse kusura bakmasın ki, ne Alevi olunur, ne E. Beyt safına geçilir, ne de gerçekte Müslüman olunur! Bakınız Rasul-ü Zişan (S.A.A) efendimiz ne güzel buyuruyor: ?E. Beytimle savaşan benimle savaşmış, onlarla barışan da benimle barışmış olur. Onların dostu benim dostum, düşmanı da benim düşmanımdır. Ey Ali, ancak seni mümin sever, sana düşman olan da; ya kâfirdir, ya münafıktır, ya hayız çocuğudur, ya da zina dölüdür.!?
Aslında E. Beyt-i Kiram tüm Müslümanların buluşup anlaşacağı ve üzerinde ittifak edeceği en büyük ortak paydamızdan birisidir. Ashab-ı Kiram, Peygamber zamanında E. Beyte salavat göndermeden kıldığımız namazların makbul olmayacağını bilir ve namazlarımızı tekrar kılardık, derlerdi. Bakınız İ. Şafii bunu bir beyitle ne güzel ifade ediyor:
?Ey Ehl-i Beyt-i Rasulullah! Sizin sevginiz, Allah?ın Kuran?da indirdiği bir farzdır.
Bu yüce şeref size yeter ki; size salavat göndermeyenin, namazı namaz değildir.?
Şimdi durum böyle iken, kutsal E. Beyt velayeti ile çatısı altında bir araya gelip bütünleşmek varken, bizi bölüp yutmak isteyen şer göçlerine çanak tutmamız veya onların ekmeğine yağ sürmemiz kabul edilebilir bir durum mudur? Komşularla sıfır sorundan, sıfır komşu konumuna gelmek, sizce doğru bir gidişat mıdır? Komşu ve kardeş ülkeleri tehdit edecek girişim, yatırım ve kararlarda bulunmak, milli ve manevi çıkarımıza mıdır? Evrensel şer odaklarının dün Lübnan, Afganistan, Pakistan ve Irak?ta, bugünse Suriye ve Türkiye?de çıkarmak istedikleri Alevi ? Sünni, Türk ? Kürt, Arap - Acem çatışmalarının, emperyalistlerle Siyonistlerden başka yarar sağlayacak bir çevre var mıdır?! Tüm dünya gözlerinin bölgemizin yer altı ? yer üstü zenginliklerine çevrildiği bir zamanda, aklımızı başımıza iyice alıp düşmanımızın değil dostumuzun, uzak kıtalardakinin değil yanı başımızdaki komşumuzun, zalimin değil de mazlumun huzur ve çıkarını daima düşünmek zorundayız.
Aslında günümüzde tüm insanlığın muhtaç olduğu barış ve huzurun sırrı, Emirulmuminin İmam Ali Efendimizin küçük bir cümlesinde saklıdır: ?Ey Malik! İnsanlar iki çeşittir; ya dinde kardeşin ya da yaratılışta eşindir.? Bu münasebetle üç gün önce Hakkari?de hunharca katledilen masum şehitlerimize Yüce Mevladan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil, canilere de lanetler diliyoruz. Ayrıca 13 Kasımda, medeniyetler ve huzur başkenti şirin Antakya?mızda kutlayacağımız, 13. ?Hz. Ali Gadir Hum Bayramı ve Kardeşlik? konferansımıza tüm E. Beyt aşığı insan kardeşlerimiz davetlidir. Hepinizi İmam Ali ile E. Beytin velayet aşkıyla selamlıyor, saygılar sunuyorum.
(Türkiye, İran, Suriye, Irak, Lübnan, Azerbaycan, Rusya, Tataristan, Tanzanya gibi lkelerden yaklaşık 400 kişinin konuştuğu sempozyumdaki tebliğ metni)
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Yazılar